"Kalp yetersizliğinde yaşam beklentisi, kanserden daha kötü"

"Kalp yetersizliğinde yaşam beklentisi, kanserden daha kötü"

Türk Kardiyoloji Derneği Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Çavuşoğlu:- "Kalp yetersizliği, yaşam boyu devam eden kronik bir hastalıktır. Nadiren veya düzeltilebilir bir nedene bağlı gelişmişse normale dönebilir. Yaşam beklentisi, prostat k

İSTANBUL (AA) - Türk Kardiyoloji Derneği Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu, kalp yetersizliğinde yaşam beklentisinin, prostat kanseri, kalın bağırsak kanseri, tiroit kanseri, deri kanserleri, meme kanseri, rahim kanseri gibi pek çok kanser türünden daha kötü olduğunu belirtti.

Çavuşoğlu, yaptığı yazılı açıklamada, her yıl mayıs ayının ikinci haftasında birçok ülkede "Kalp Yetersizliği Günü" etkinlikleri düzenlendiğine değinirken, "Kalp Yetersizliği Günü"nün temel amaçlarının, "kalp yetersizliğinin toplumdaki farkındalığını arttırmak", "korunma", "erken tanı", "belirtiler", "uygun tedavi" ve "yaşam biçimi değişiklikleri"ni vurgulayarak toplumun kalp yetersizliği konusunda bilinçlenmesini sağlamak olduğunu anlattı.

Kalp yetersizliğinin görülme oranlarının gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde giderek arttığına işaret eden Çavuşoğlu, "Önümüzdeki 15-20 yıl içinde toplum sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşacağı tahmin edilmektedir. Hayat boyu tedavi gereksinimi, sık hastaneye yatma ihtiyacı, komplike ve pahalı cihaz tedavisi uygulamaları nedeniyle aynı zamanda sağlık ekonomisi üzerine yüksek maliyetler getirmektedir." ifadelerini kullandı.

Çavuşoğlu, kalp yetersizliğinin giderek artan oranlarda görülmesinin nedenlerine ilişkin şunları paylaştı:

"Günümüz modern tedavi yöntemleriyle kalp krizi, kalp damar hastalığı, kalp kapak hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığına bağlı ölümler engellenebilmekte ve yaşam süresi uzamaktadır. Ancak bu hastaların büyük bölümünde zamanla kalp yetersizliği gelişmektedir. Dolayısıyla bu hastalıkların son açtığı kapı, kalp yetersizliğidir. En önemli faktörlerden bir diğeri de toplumların yaşlanmasıdır. Yaş ilerledikçe kalp yetersizliği görülme oranı artış göstermektedir. 40 yaş sonrası yaşam boyu kalp yetersizliği gelişme riski yüzde 20'dir. Toplumda kalp yetersizliği görülme oranı genel olarak yüzde 2-3 iken, 70 yaş sonrası bu oran yüzde 10'a, 80 yaş sonrası yüzde 15-20'lere çıkmaktadır. Ülkemizde yaşam süresi son 15-20 yıl içinde yaklaşık 10 yıl uzamıştır. Yaşlı nüfus giderek artmaktadır. Önümüzdeki 10 yıl içinde de 2 kat daha fazla artması beklenmektedir. 60 yaş üzeri nüfusumuz bugün 7,5 milyondur ancak 2023 yılında 14-15 milyon olacağı öngörülmektedir. Kalp yetersizliği olgularının yüzde 50'ye yakın bölümü 60 yaşın üstündeki bireylerdir."

Avrupa ülkelerinde 15 milyon, ABD'de 6 milyon, Türkiye'de 1,5 milyon kalp yetersizliği hastası bulunduğunu kaydeden Çavuşoğlu, bu sayının gelecek 10 yıl içinde en azından 2-3 kat artacağının öngörüldüğünü belirtti.

- "Önlenebilir bir hastalık"

Çavuşoğlu, kalp yetersizliği kendini "nefes darlığı", "ayaklarda şişme" ve "çabuk yorulma" şeklinde gösterdiğine değinerek, şöyle devam etti:

"Öksürük, iştahsızlık, vücut ağırlığında değişiklik, gece sık idrara çıkma, yorgunluk, bitkinlik de görülebilen yakınmaları oluşturur. Çoğunlukla bu yakınmalar başka nedenlere yorumlanarak atlanmaktadır. Aslında bu yakınmalar ortaya çıkmadan uzun süre önce, kalp yetersizliğine zemin hazırlayan faktörler nedeniyle kalp de yapısal değişiklikler başlamakta ve yıllar sonra kalp yetersizliği belirgin hale gelmektedir. Yakınmaları ortaya çıkmış olgular aslında buz dağının su üstünde kalan kısmı gibi düşünülebilir. Bu da kalp yetersizliğine adım atmaya hazır potansiyel büyük bir hasta grubunun olduğu anlamına gelir. Bugün için ülkemizde 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğu tahmin edilmektedir.

Hipertansiyon, şeker hastalığı, obezite, kalp damar hastalığı, kronik akciğer hastalığı, kronik böbrek yetmezliği, kalp kapak hastalığı, kalp ritim bozuklukları, kalp kası hastalığı veya doğumsal kalp hastalığı, kalp yetersizliğine zemin hazırlayan durumlardır. Dolayısıyla bu olgular kalp yetersizliği için risk altında olan, bir başka deyişle kalp yetersizliğine aday olgulardır. Bu hastalıkların zamanında tespiti ve tedavisi kalp yetersizliğine gidişi önler veya yavaşlatır. Bu nedenle yakınmalar ortaya çıkmadan önceki dönemlerde yapılacak girişimler ile kalp yetersizliği önlenebilir bir hastalıktır."

Kalp yetersizliği ortaya çıkmış, yakınmaları başlamış olan olgu grubunda, erken tanı, hastalığın ciddiyetinin ortaya konulması ve buna göre oluşturulacak tedavi planının yakın takip altında uygulanmasının, ölüm oranlarının azaltılması açısından önem taşıdığını belirten Çavuşoğlu, bu hastalarda ilaç tedavisine ek olarak tuzsuz diyet, sebze meyve ağırlıklı beslenme, kilo kontrolü, düzenli egzersiz programları gibi hayat tarzı değişiklikleri ve gerekli olgularda kalp pili tedavisi veya kalp şoklama cihazlarının uygulanmasının hayat kalitesinin düzeltilmesi ve ölümlerin azaltılmasında etkili olduğunu anlattı.

Çavuşoğlu, kalp yetersizliğinin hayat boyu devam eden kronik bir hastalık olduğunun altını çizerek, açıklamasını şöyle tamamladı:

"Nadiren veya düzeltilebilir bir nedene bağlı gelişmişse normale dönebilir. Yaşam beklentisi, prostat kanseri, kalın bağırsak kanseri, tiroit kanseri, deri kanserleri, meme kanseri, rahim kanseri gibi pek çok kanser türünden daha kötüdür. 5 yıllık yaşam şansı yüzde 50'dir. Ciddi nefes darlığı olan ve günlük aktivitesi belirgin kısıtlanmış olanlarda ise 1 yıllık yaşam beklentisi yüzde 50'dir. Kalp yetersizliği gelişimini engellemek, gelişmişse ilerlemesini yavaşlatmak ve ileri olgularda yaşam süresini uzatıp yaşam kalitesini yükseltmek toplumun kalp yetersizliği konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlenmesi ile mümkün olabilir."

AA

Kaynak:Haber Kaynağı