Kasım Çakır
Kandil ve bayramlarda ne yapıyoruz ?
Bayram ziyaretinde bir arkadaşıma uğradım.
Telefonla sık görüştüğümüz, çoktan beri bir araya gelemediğim can dostumdu.
Bayramımızı tebrik ettik, ard arda gelen çaylarımızı yudumluyorduk.
Çok neşeli, cana yakın, sohbeti hoş olan can dostumu bu bayram da biraz neşesiz ve hüzünlü gördüm.
Kendisine bugün morali bozuk ve neşesiz gördüğümü söyledim. Tespitin doğru nedeninin de birden çok olduğunu söyledi.
Başladı derdini dökmeye:
-Kandillerde, yaşıtlarımın ve akrabalarımın önemli günlerini telefon ile hep ben tebrik ediyorum dedi.
-Bayramlarda yaşıtlarımı ve akrabalarımı evlerinde ziyaret eder bayramlarını tebrik ederim. Herkese yüz adım giderim. Bir çoğu bir adım bile gelmiyor.
-Kendileri gelip gitseler de çocukları, akraba eş, dost ziyaretine gitmiyorlar.
-Bir yaşlı annem var. Benim evlerine gittiğim akrabalar bayramlarda benim annemin evine bayramlaşmaya gelmiyorlar. İnanın ki annemin bir suçu yok.
-Kandillerde teyzemi, halalarımı, amcalarımı, dayılarımı telefonla arar tebrik eder hatırlarını sorarım. Mesaj çekmeye haya ederim.
-Bunların her birinin 3-5 çocukları var. Hiç biri de;’ Bu adam büyüklerimizin bayramını , kandilini tebrik ediyor bir defa da bizde onun ve yaşlı annesinin kandilini tebrik edelim.’ demiyorlar.
-Bir kaçına neden böyle yaptıklarını hatırlattım. Telefonlarında kontörleri olmadığını söylediler. Ben de;’Peki bir- iki bayram ve kandil de kontörünüz yoktu, bir yıl boyu hiç kontörünüz olmadı mı? dedim.
-Kontörünüz yoktu, bari mesaj çekseydiniz;’ Mesaj hakkımızı da bitirdik.’dediler. Her şeye kontör bulurlar kandil ve bayramlarda kontörsüz kalırlar!
-Birçok es, dost, komşu oturması ve bayram ziyaretin de o hanenin bildiğim çocuklarının odalarından çıkmadıklarını, gelen misafire hoş geldiniz, bayramınız kutlu olsun demediklerine şahit oldum. Bu durumlarıda beni ziyadesiyle üzmektedir..
-Yıllardır insanlara bin adım vardım. İlk adımı atan hep ben oldum. Güler yüz, tebessüm ve ilgi gösterdim. Çok kişi den karşılığını göremedim. Benim bu insanı yaklaşımı mı YALAKALIK,ŞİMARIKLIK, YAĞĞCILIK zannedenler oldu. Artık çok yoruldum, karşılıksız bir adım atacak dermanım kalmadı.
Arkadaşım dert küpü olmuş da bizim haberimiz yokmuş dedim. Derdini dökmeye devam etti.
-İnsanlarımız, çocuklarının yanın da komşularını, aile dostlarını ve akrabalarını çok eleştiriyor, gıybet yapıyor.
-Çocuklar anne ve babalarının bu gıybetinden çok etkileniyor. O kişilere anne ve babasının gözüyle bakıyor, kin ve nefret oluşuyor.
-Yakın akrabamın kızları akrabalarının bir arada olduğu bir gün büyüklerinin elini sırayla öperken benim annemin elini öpmeden geçmişler. Aynı ihmalliği iki yerde tekrarlamışlar.
-‘Çocuklarımıza hatalarını, eksiklerini, vazifelerini hatırlatmıyoruz!’ dedi.
-Onlara Sıla-ı Rahim’in önemini, örf adet ve geleneklerimizi, değerlerimizi, akrabalara karşı vazifemizi, hoşgörüyü, vefayı, kaybolmakta olan hasletlerimizi, sorumluluklarımızı, yeterince yükleyemiyor ve öğretemiyoruz.
-Çocuklara ve gençlere;’ Nasılsınız!’ diyorum, verdikleri cevap sadece;’iyiyim’ Teşekkür ederim siz nasılsınız demekten bir haberler.
‘Kısacası gençlerimiz çok sorumsuz ve özgür yetişiyorlar.’ dedi. Sorumluluktan kaçmanın ve rahatlığın adına;’ kendi doğrularımız ve özgürlük.’ diyorlar.
Can dostumu pür dikkat dinlerken farkında olmadan bir anda aaahh….. çekmişim.
Yüzüme dikkatlice bakarak; ‘’neden aaahh.. çektin, yoksa bana hak vermedin mi’’ dedi.
-‘Hayır hayır sana hak veriyorum, bir anda oldu.’ dedim.
-Bu anlattıklarının hepsine, vefasızlık ve karşılıksız ilgiye bende çok maruz kaldım. Sen çok haklısın deyince biraz rahatladı.
‘Biz çocuklarımıza elimizden geldiği kadar anlatıyor ve hatırlatıyoruz. Sadece senin ve benim anlatmam ve yapmamla olmaz. Tüm insanlarımız yorulmalı, çok çaba harcamalı.’ dedi.
Tam bu sırada arkadaşın evine diğer misafirleri gelince sohbeti noktaladık.
‘İnşallah hep birlikte değişir, düzeliriz.’ dedikten sonra müsaade aldık ve ayrıldık.