M. Mustafa Özdemir
Kapitalizm adaleti!
Ortaokul, lise yıllarımızda, o zaman pek çok öğrenci gibi, okul harçlığını çıkarmak için yaz tatillerinde, çalışırdık. Bir dönem kamyondan karpuz indirme işi de yapmıştık. Esnafın halden kamyonla aldığı karpuzu pazar yerine indirirdik. Bir hal esnafı vardı. İsmini hatırlamıyorum. Sandalyeyi getirtir, çayını ya da kahvesini söyletir, bacak bacak üstüne atardı. Paralar pantolonun ve ceketinin ceplerinden taşardı. Çok fazla olursa, bizim pazardan patates alıp doldurduğumuz gibi, naylon poşetin içine doldururdu.
Kamyon şoförü içinde fiyat yazan bir zarf verir (köylü mü yoksa karşı aracının gönderdiği zarf mı bilmiyorum) paraları cebinden taşan abi, bazen içinden okuma gereği bile duymadan yüksek sesle ürünün geliş fiyatını okur, sonra pazarcıya istediği fiyatı söylerdi. O zamanların parasıyla 10 bin liraya gelen karpuzu, oturduğu yerden 30 bin liraya satardı.
Tarlada 10 bin lira olan bir ürün tüketiciye ulaşıncaya kadar 5’e katlardı. Pazarcı onu 2-3 haftada satacak, bunun bir kısmı akacak, kokacak… Peki para cebinden taşan o ağabeyin, kazancı?
KOPUZ: ÇİFTÇİ STOKÇULARIN EFENDİSİ OLMUŞ
Geçtiğimiz haftalarda Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu Başkanı Şemsi Kopuz, milyonlarca çiftçiyle ilgili, haddini fazlasıyla aşan, bir açıklama yaptı: “Çiftçiye, köylüye milletin efendisi derler, ama bence çiftçi, köylü, müstahsil milletin efendisi olmaktan çıkmış spekülatörlerin, stokçuların efendisi olmuş...”
PANKOBİRLİK: GÜNAHLARINI YÜKLEMEYE ÇALIYORLAR
Akabinde Türkiye’nin en büyük iki çiftçi birliğinden birisi olan Pankobirlik’ten Kopuz’a çok sert bir yanıt geldi: “Daha çok kâr için yapacağınız zamların günahını şimdiden çiftçiye ve onun birliklerine yüklemeye çalışıyorsunuz”
Ve peşinden öldürücü soru geldi: “O zaman para niye sizde?”
TEPKİLER DEVAM ETTİ:
Türkiye Ziraatçılar Derneği Başkanı İbrahim Yetkin: “TÜFE’nin yüksek olmasının nedenini gıda sektöründeki aracı karlarının fazla olmasıdır. Tarım sektöründe bir ürünün üreticinin elinden çıktığı fiyat ile marketlerde satışa sunulduğu fiyat arasındaki fark genelde yüzde 100'ü bulur. Kimi durumlarda bu oran yüzde 300'e kadar yükselir…”
Türkiye Kırmızı Et Üreticileri Birliği (KETBİR) Başkanı Bülent Tunç: “Benzer oyun et ve sütte de yapılıyor. Hayvancılık ve tarımda devlet yıllık 12 milyar TL hibe veriyor. Devlet teşvik görevini yerine getirirken ne üretici ne de tüketici memnun. Bu işten en büyük kazancı hiçbir şekilde mücadele etmeden aracılar elde ediyor…”
Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Başkanı Şemsi Bayraktar: “Tarla- market fiyat farkının azaltılması için aracı zincirinin kısaltılması gerekir…”
RECEP KONUK, GERÇEKLERİ RAKAMLARLA ORTAYA KOYDU
Ve 42. Mali Genel Kurul’da, kimin stokçu ve spekülatör olduğunu, kimin milleti sömürdüğünü açık seçik ortaya koyan Pankobirlik Genel Başkanı Recep Konuk’un konuşması: “1 Ağustos itibarıyla domatesin tarla fiyatı ile market fiyatı arasındaki fark tam yüzde 253. Yani çiftçi eline geçen her 100 liraya karşılık aracıların eline 253 TL geçmiş. Yani tüketicinin domatese ödediği 353 liranın ancak 100 lirası çiftçiye kalmış. Biberde çiftçi 100 lira kazanmış, aracılar 308 lira, patateste çiftçi 100 lira kazandıysa aracılar 141 lira kazanmış, kuru fasulyede çiftçi ekmiş, bakmış, toplamış, kurutmuş 100 lira almış, aracılara çiftçinin 100 lirası düştükten sonra 179 lira kalmış. Bu nohutta da, yeşil mercimekte de, limonda da böyle. Mesela kuru kayısıdan çiftçinin cebine 100 lira girdiyse aracıları cebine 177 lira girmiş. Kuru üzümde çiftçinin payına 100 lira düşmüşse aracıların payına 249 lira düşmüş. Birileri sürekli çıkıp veryansın ediyor, çiftçinin eline geçen 100 liradan da rahatsız oluyorlar…”
ÇİFTÇİLER HALA CEVAP BEKLİYOR
Çiftçiler ve kamuoyu, Şemsi Kopuz’dan Recep Konuk ve Pankobirlik’ten yöneltilen, “O zaman para niye sizde?” sorusuyla ilgili hala cevap bekliyor?
Haftalar geçti cevap yok…
Sözgelimi, “Bizde para pul yok, valla karnımızı zor doyuruyoruz” diyebilirler. Kimse de para olmak zorunda değil. Yoksulluk ayıp da değil, günah da değil!
Hem bu sayede çiftçilerimiz, fitre ve zekatlarını Türkiye Gıda Dernekleri Federasyonu’na gönderir, güzel bir yardımlaşma örneği sergilenir.
Ama bunu diyemiyor, parayı siz kazanıyorsanız o zaman çiftçiler, nasıl spekülatörlerin, stokçuların efendisi oluyor?
Bu, ciğeri yiyen nankör kediyse, ciğer nerede?
Yok bu ciğerse, bizim nankör kedi nerede?
BU OLSA OLSA KAPİTALİZM ADALETİDİR
Düşünün çiftçisiniz... Söz gelimi kuru fasulye ekiyorsunuz. Tarlayı süreceksiniz sonra tarlayı ekime hazır hale getireceksiniz. Tohum alacaksınız, ekeceksiniz. Belli periyotlarda sulama yapacaksınız. Belli periyotlarla gübre atacaksınız, ilaçlama yapacaksınız. Hasat zamanı gelecek. Yine traktör tarlaya. İşçiler toplayacak, sonra kurutup öğüteceksiniz... Hepsi emek ve maliyet...
Mazot para, gübre para, elektrik para, ilaç para, işçi para… 6-7 ay gece gündüz demeden emek harcayıp üreteceksiniz. Sonra bu ürünü 100 liraya satacaksınız. Paraları ceplerinden taşan ağabeyler, neredeyse sıfır riskle oturdukları yerden beş dakikada, bundan 179 lira kazanacak ve sonra da çıkıp haktan adaletten bahsedecek, sözüm ona milletin hakkını savunacak!
Hangi hak, hangi adalet?
Bu olsa olsa kapitalizm adaletidir!