Kaygıları Derin Olan Kavgalar

Bir anlayış ortaya koyacaksınız. Bu koyduğunuz anlayışın bir felsefe şeklini almasını sağlayacaksınız. Felsefe şeklini almış bu anlayışınıza işlerlik kazandırıp yönetme gücü ile birlikte ona pratik yapma imkanı vereceksiniz. İmkan verdiğiniz bu pratiği test edeceksiniz. Test ettiğiniz bu yapıyı koruma adına da her bir cephede mücadele edeceksiniz. Mücadele ederken kaybettiğiniz mevzilerin de, sizin kurduğunuz bu sistemi aradan çekilecek tek taşla yıkacak ve yerle bir edeceğini zannedeceksiniz. Tüm bunları da bildikten sonra, kendi içinizde oluşturduğunuz ve sizi sürekli ürkekliğe iten bu titrek omurgayla halkı mutlu edeceksiniz. Titrek ve ürkek bu omurganın sunamadığı “mutluluk” arayışında olan halk ile de karşı karşıya gelmeniz kaçınılmaz olacaktır. Çünkü sizi siz yaptığına inandığınız ve sizi de kuşatmasına fırsat verdiğiniz bu septik ve biraz da titrek anlayış, mantık olarak muhatap aldığı kitleyi değil, kendisini düşünmektedir. Oluşturulan tüm beşeri yönetim biçimleri, kuruluş safhası da dahil olmak üzere -uygulama döneminde- artan bir trendle salt kendisini esas almıştır. Yönetilenler ya da yönetim muhalifleri tarafından ortaya konulan taleplerin, öncelikli olarak mevcut halin gidişini güzelleştirip güzelleştirmeyeceğinden çok, statükoyu darbeleyip darbelemeyeceğine bakılmıştır. Hatta bu refleks o hale gelmiştir ki, sisteme derin kaygılar verdiğine inandıkları bir takım anlayışları etkisiz hale getirebilme adına milyonlar bir takım komplimanlara kurban edilmiştir. Hiçbir toplum ya da devlet, kendi içinden çıkmış beceri ve yeteneği uygun insanları sırf ideolojik uyumsuzluktan dolayı dışlayarak yol alamaz. Siz kendi yeteneklerinize yol verip fırsat tanımazsanız, gün gelir, ithal yeteneklerle hem ülkenizi hem de kendinizi esir edersiniz. Ülkemizin doğusundaki birtakım toplumlar bunun en canlı örnekleridir. Kurtulmak ise, ithal beyinlerle oluşturduğunuz sözde bu yapının yıkılması ile de mümkün olmaz. Çünkü onlar size, hem yapım hem de yıkım ücretini almadan rahat ve huzur vermezler. Bana göre tarih boyunca da bugün de devlet yönetimi ile şirket yönetimi aynı paralel çizgide işlemiştir. Makam ve rant ortak paydanın, paylarıdır. Her ikisinin de beyindeki karşılığının adresi aynıdır. Kaldı ki bugün insanlar sadece rant ya da sadece makamla da yetinmemekte, makamın rantını da yanında istemektedir. Bu makam etkin bir yerde ve hatta talep ettiğiniz rantı birtakım derin kaygılarla da süsleyebilme yeteneğiniz var ise işte o zaman meydan sizin, kavga da sizin içindir. Çıkartıyor olduğunuz gürültü, üzerine örttüğünüz şal ile, rantla alakalı değilmiş gibi gözükebilir ve hatta makamınızın sağlamlaşmasına da katkı sağlayabilir. Beşeri sistemler bu argümanlarını güçlü kılacak bir takım tanımlamalar üretip, bu tanımlamaları tartışılmaz kılarak her süreçte kendileri ile ilgili müdahale haklarını da mahfuz tutmayı becerebilmişlerdir. Dünya halkları, bu kumpastan kurtulabilmek için dönem dönem bedeli ağır çıkışlar geliştirseler de sonuç çoğu zaman statükonun lehine gelişmiş, geriye kalan adedi sayılı başarılar ise süreç içerisinde kendi statükosunu oluşturmuştur. Organize olmuş halk hareketleri -statükosunu oluşturmadan- halkına ait olmayı beceremediği müddetçe, statükosunu kurumsallaştırmış organize yapıların kumpasından kurtulamayacaktır. Çünkü onların bu kurumsal statükoyu bir sonraki kuşağa devredebilmeleri, halkların mücadelelerini devredebilmelerinden daha kolaydır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.