Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Kelamcılar Kızılcahamam’da
20–22 Haziran 2008 tarihlerinde XIII. Kelam koordinasyon toplantısı Ankara/Kızılcahamam’da yapıldı. Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı’nın düzenlemiş olduğu bu toplantıya başta Diyanet İşleri Başkanlığı olmak üzere yirmi iki İlahiyat Fakültesi Kelam Anabilim Dalı’ndan 100’ün üzerinde öğretim elemanı katıldı. Bu sempozyumda Kelam öğretiminin tarihsel gelişimi, Kelam-Fıkıh, Kelam-Mantık, Kelam-Felsefe gibi disiplinler arasındaki ilişkiler üzerinde müstakil tebliğler sunuldu. Kelam öğretiminin dünü ve bugünü gözden geçirildi. Lisans, Yüksek Lisans ve Doktora programları üzerinde duruldu. Bu alanda verimliliğin nasıl artırılması gerektiği hususu Batı ile mukayeseler eşliğinde tartışıldı ve konu üzerinde derinlemesine faydalı müzakereler yapıldı.
Bu sempozyumun onur konukları arasında Devlet Bakanı Prof. Dr. M. Sait Yazıcıoğlu, Diyanet İşleri Başkanı Prof.Dr. Ali Bardakoğlu, Başkan Yardımcısı Doç. Dr. Fikret Karaman, A.Ü. İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr. Mualla Selçuk vardı.
Başkan Bardakoğlu, konuşmasında İslami ilimlerin Kelam ilmine çok şey borçlu olduğunu ifade etti. Kelam ve Usul-i Fıkhın normatif ilimler kategorisine girdiğini söyleyen Bardakoğlu, bu ilimlerin diğer ayağının toplumlarda olduğunu vurguladı. İlim dalı kürsülerinde üretilen bilgilerin toplumsal hayatta yer bulması gerektiği üzerinde durdu. Günümüz insanın İlahiyatçılardan çok şeyler beklediğini, bu sebeple bilgilerimizin halkla buluşturulması gerektiğinin önemine değindi.
Devlet Bakanı Yazıcıoğlu, dünyadaki İslam algısına işaret etti, konuşmasında. Bu sebeple gerek ülkemiz ve gerekse dünya insanının İslam’ı doğru anlama ve algılamada İlahiyat Fakültelerine büyük sorumluluklar düştüğünü söyledi. 11 Eylül saldırılarından sonra İslam, dünya gündemine farklı bir şekilde oturdu, dedi. Bu durum hem İslam ve hem de Müslümanlar hakkında yanlış ve çarpık anlayışlar getirdi diyen Yazıcıoğlu, bugün Almanya’da Türk düşmanlığının yapılmasını, bu çarpık anlayışa bağladı. Bu sebeple İlahiyat Fakülteleri’nde üretilen doğru ve güvenilir dini bilginin acilen kamuoyuyla paylaşılması gerektiği üzerinde durarak konuşmasını sona erdirdi.
İlahiyatçıların duayeni olarak bilinen Hüseyin Atay ise, Kelam İlmi, akla dayanarak ilahiyat yapmaktadır. Kur’an, kelam ilminin yegâne dayanağıdır. Kur’an merkezli olmayan bir Kelam, Kelam değil, ancak felsefe olabilir diyen Atay, insanı; akıl, kudret ve iradeden ibaret bir varlık olarak tanımladı. Eş’ari anlayışa göre Allah-insan ilişkisi; efendi-köle; Matürîdî anlayışa göre Allah-insan ilişkisi patron-işçi ilişkisi gibidir, diyen Atay, İslam âleminde egemen olan Eş’arî bakış açısının çok zarar verdiğini söyledi. Bir medeniyet, güçlü ilim ve kültüre sahipse, kendisini istila edeni içinde eritir diyen Atay, buna en güzel örnek İslam medeniyeti olduğunu gösterdi. Eğer Endülüs’te bunun tersi olduysa, sebebi, Şatıbî gibi kimselerin zihniyetidir. Çünkü orada akıl sıfırlanmış, akıl karşıtlığı yapılmıştır. Bugün dünya Anadolu’nun Endülüs olmasını istiyor. Eğer bugün Amerika’ya giden Müslümanlar İslam’ın ilk yıllarındaki Müslümanlar gibi olsalardı bugün ABD fethedilirdi, şeklinde görüşlerini özetlemiş oldu.
Ahmet Akbulut, yaptığı konuşmada İslami ilimler içerisinde yer alan Kelam İlmi’nin önemine değindi. Yaşadığımız asırda Müslüman dünyanın sorunlarının ancak Kelam metoduyla çözülebileceğine işaret etti. Batılılar sorunlarını ilim yoluyla, biz ise iman yoluyla çözmeye çalışıyoruz. Bu sebeple iman çatışıyor. Bundan dolayı Müslümanlar sorunlarını çözemiyor. Bir Müslüman entelektüelin, düşünmek için Felsefe, insanı tanımak için Psikoloji ve dini bilmek için Kelam’ı bilmeye ihtiyacı vardır. Kelamcılar İslam’ın aydınlarıdır. Aydınlar konuştuğu zaman toplumu rahatsız ederler, diyerek sözlerini tamamladı.
Yine kelamcıların aksakalı Şerafeddin Gölcük ise, tarihte İslam âleminin iki büyük şok atlattığını söyleyerek söze başladı. Bu şoklardan birisinin Abbasiler döneminde Müslümanları etkileyen Grek Felsefesi olduğunu, diğerinin de hala bugün için derin etkisini bütün gücüyle sürdüren batı ile yüzleşme olduğunu ifade etti. Biz bir medeniyetin temsilcileriyiz diyen Gölcük, Müslüman dünya olarak bu son şoku, ne zaman kâl Müslümanlığını hâl Müslümanlığı ile harmanlarsak o zaman atlatabileceğimizi vurguladı.
Netice olarak, iki gün süren ve dolu dolu çok verimli geçen XIII. Kelam Öğretimi sempozyumu iyi dilek ve temennilerle sona erdi. Seneye Samsun’da “Kelam’ın Dinlere Bakışı” konulu sempozyumda buluşmak üzere bütün kelamcılar Beypazarı gezisinden sonra memleketlerine döndüler. Gerçekten çok faydalı bir ilmi şölen oldu. Bu tür ilmi toplantıların artarak devam etmesi temennisiyle..