A.Cenap Kendi
KERAMET’LERİN İZHARI HACI VEYİS HOCA
Gönül Penceremden
Şeyhül muharririn
Yüz yıl öncesinden bugünlere
Hatayım eserlerim hatıralarım - 3-
Hacı Veyis Zade Hacı Mustafa Hoca, 1887 yılında Konya’nın Şatır Köyünde doğmuş, ömrünü İslami yollarda tamamladıktan sonra 5 Şubat 1960 yılında Konya’da vefat etmiştir.
Öldüğünde 73 yaşında idi. Üçler mezarlığında gömülüdür. Hocanın, şahsiyeti, ilmi, irfanı ve felsefesi hakkında bir şeyler söylemek veya yazmak gerekirse ciltler dolusu kitaplara sığmaz, binlerce güzide talebe yetiştirmiştir. Günümüzdeki ünlü hocaların hocasıdır. Manevi mertebelere sahip çok değerli bir din adamı idi. Bu gün burada hayatta iken tehazür eden bazı Kerametlerinden örnekler vermeye çalışacağız. Hoca hazretleri bir tarihte yaklaşık elli sene kadar önce Piri Mehmet Paşa Camiinde imamlık yapmaktadır. O sıralarda: Hacı Receplerin Recep maddi sıkıntılar içerisindedir. Hatta o duruma düşmüştür ki o gün evine ekmek götürememiştir. Düşünür taşınır borçlanmadık yer kalmadığı için borç para isteyecek bir kapı bulamaz. Aklına birden Hoca gelir. Yatsı namazından çıkıp evine gitmekte olan Hocaya doğru yaklaşır. ‘’ Hocam ekmek param yok , ilerde iade etmek üzere bana borç para ver’’ diyecek . Lakin Recep daha hocaya yaklaşırken, ağzından daha bir kelime çıkmadan hoca bir iki dakika önce avucunun içinde hazırladığı (ON KURUŞ’u) Recebin cebine koyar. Ve ‘’ Haydi bereketi ile feyizlen ‘’ Diyerek Recebe dua ihsanında da bulunur. Hocadan on kuruşu ve hayır duasını da alan Recep işine gider. O günkü sıkıntısını savar. Fakat o günlerden sonra Recebin işlerinde belirgin bir iyileşme ve parasında bereket başlamıştır. Kısa zamanda bütün borçlarını öder kurtulur. Bu arada üç ay kadar cebine koyduğu on kuruşu da iade eder amma Hoca almaz. Hatta onu mahcup etmemek için o anı hatırlamamış gibi davranır. Recep borcunu ödemek için ısrar ederse de fayda vermez. Zira bir kerametin tezahürü bahis konusudur.
SİLAHINI VERMEYEN ŞEHİT
İnsanlık, sahibi olduğu şuur ve idrak nimeti sayesinde hayatın içinde yüce Yaradanın seçkin bir varlığıdır. Bazı olaylar vardır ki biz insanlara çok garip gelir. Lakin sağ duyulu insanı hayretlere düşüren gerçekleri gözler önüne sere. Madde ile mana, fizik ile ruh, yaşantımızda bizimle iç içe diyoruz. Bunun ispatının da zuhur eden olaylarda buluyoruz. Böyle garip olaylara tesadüf de olsa şayet tanık olmuş isek, işte o zamanlarda da ortaya çıkan gerçekler derin derin düşündürüyor insanı. Bugünkü yazımızda da sizlere derin derin düşündürecek olan gerçek bir olaydan bahsedeceğiz. Birinci Dünya Savaşında din, ırz namus ve milliyet uğruna şehit düşmüş ve Allah katında büyük bir değere sahip olmuş bir Mehmetçik hakkında sözüne güvenilir bir zat ‘VARLIĞIN METAFİZİK BOYUTU’’ adındaki kitabın müellifine şunları anlatıyor. Tarlayı sürerken saban sert bir şeye takıldı. Baktım bu bir cesetti. Etrafını itina ile açıp cesedi çıkartım. Mehmetçik üzerindeki elbisesi ile sırt üstü yatıyordu. Elindeki silahı da sımsıkı tutmuştu. Ne kadar gayret, ettimse de elinden silahı alamadım diyor ve ilave ediyor. Daha sonra bu askerin cesedinin yanına ona komutanlık yapmış yaşlı, bir zat getirildi. Komutan, askerini tanıdı ve ismi ile hitap ederek silahını teslim etmesini istedi diyor. İşte o zaman Mehmetçiğin eli gevşiyor ve silahını teslim ediyor.
ERENLER ENBİYALAR ÇELEBİ HÜSAMETTİN
Büyük mütefekkir ve mutasavvıf MEVLANA CELALEDDİNİ RUMİ ‘nin 724. ölüm yıldönümü haftası münasebetiyle bu gün sizlere değişik bir bilgi sunacağız. Çelebi Hüsamettin‘in bir kerametinden söz edeceğiz. Hüsamettin Çelebi de erenler kervanından bir halkayı teşkil eder. Kemal yolunda üstün vasıflar sahibidir. Bu muhterem zatın biz burada ciltlere ağmayacak kadar çok keramet ve menkıbelerini anlatıverecek bir imkana sahip değiliz. Sadece bir zerreyi ifade eyleyebilirsek ne mutlu . Çelebi Hüsamettin Hazreti Mevlana’nın sağ kolu olması Mesneviyi Şerifin kalem erbabı yani katibi umumi gibi bir vasıta olması dolayısıyla Mevlana’nın yanında daha çok bulunmuştur. Böylesine güzel bir mevkiin sahibi olmasına rağmen Çelebi Hüsamettin‘in bağ ve bahçeye meraklı bir insan olduğunu da bilinmektedir. Bağ ve bahçesinin Konya’nın neresinde olduğuna dair bir bilgi bulunmamasına rağmen o devirlerde Mevlevilerin Meramda hatta daha çok KÜRDEN yöresinde toplandıkları bilinmektedir. Hazreti Mevlananın da çok sevdiği sık sık Merama gittiği düşünülürse Çelebi.