yazar-11
Kitap okuyor musunuz?
Konya’da büyük bir “Kitap Fuarı” organize edildi geçen hafta. Katılımcılar İstanbul’un büyük yayınevleriydi. Belki geçmişte yapılan kitap fuarlarından daha fazla sayıda yayınevi vardı.
20 Mayıs’ta başlayıp 28 Mayıs günü de dâhil olmak üzere, devam eden fuar görülmeye değerdi. Ama acaba ziyaretçi sayısı açısından bakıldığında durum nedir? Buna bir bakmamız gerekmektedir.
Fuarı iki ayrı günde ziyaret etme fırsatı buldum. Açıkça söylemem gerekirse, bu kadar kapsamlı bir fuara az sayıda ziyaretçinin gelmesi beni bir hayli düşündürdü. Acaba geldiğim vakit açısından böyle bir manzara mıdır diye, bazı katılımcı firmaların görevlilerine sorduğumda aldığım yanıt, yanlış çıkarım yapmadığımı gösterdi. Kendi kendime birçok bahane ürettim. Acaba organizasyon iyi duyurulmamış mı? Öğrencilerin sınav zamanlarına mı denk geldi? TÜYAP’ın bulunduğu yer şehir merkezinden çok mu uzak?
Ancak bu soruların hiçbirisi, ziyaretçi sayısının bu kadar az olmasının nedeni olamazdı. Zira şehrin ana caddelerinin neredeyse tamamında billboardlarda gerekli duyurular yapılmıştı. Öyleyse sorunu başka yerde aramak gerekiyor.
Dikkat edilirse artık okumayan bir toplum olduk. Günlük hayatta kullandığımız kelimelerin sayısı 200–300 ile sınırlı kalıyor. Sürekli bir şeylerle meşgulüz. Durup bir kenarda hayatın nasıl aktığına ilişkin bir muhasebe yapmıyoruz. İnsanlar caddelerde yürürken zihinleri o kadar meşgul ki, çevrelerinde olan bitenden haberleri yok. Her akşam kanal sayısını bilemediğimiz televizyonun başına oturup, onunla avunuyoruz. Dizilerin yönlendirmesi ile yaşam tarzını belirlemeye çalışıyoruz.
Hal böyle olunca, kitap okuma ile ilgili bir endişe ve gayret içerisinde olmayan, günlük yaşayan bir toplum oluşturmuşuz. Eğitim sistemimizi yıllarca tartışıyoruz işte. Hatalarımız nelerdir? Bunları nasıl daha iyi hale getirebiliriz diye?
Her şeyden önce, insanımızı yetiştirmemiz gereklidir. İnsanı yetiştirmek, aileden başlar. Atalarımız “İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” diye boşuna söylememişler. Aile en temel eğitim birimidir. İyi bir terbiye ile yetişmiş, geniş ve sağlam kültürlü, vatanını milletini seven, ülke menfaatlerini en ön planda tutan bir genç, geleceğimizi daha aydınlıklara götürecek neslin nüvesini oluşturacaktır. Ne var ki, son zamanlarda daha belirgin bir yozlaşmayı ibretle seyrediyoruz. Liselerde baş gösteren çeteleşmeler, okulda şiddetin müşahhas örneklerindendir. Biliyorsunuz geçen yıl televizyonların en çok izlenen dizileri haline gelen şiddet içerikli filmler, bugün etkilerini yeni yeni göstermeye başlamıştır. Daha iki gün önce Samsun’da bir lise öğrencisinin, iki arkadaşını herkesin gözü önünde öldürmesi, öyle vakayı adiyeden sayılmamalıdır.
Bireyin fiziken ve ruhen sağlam olması, toplum sağlığının en temelini oluşturmaktadır. Bize düşen görev, birey olarak düşünen, çalışan, çok okuyan biri olarak yetişmektir. Kitap okumayan toplumların oluşturduğu milletler, dünya platformunda etkin rol oynayamazlar. Çünkü yirmi birinci yüzyıl bilgi çağıdır. Bilgi çağında mesafe kat etmek ya da geride kalmak, o kadar hızlı olmaktadır ki, kısa bir zaman dilimi bazen onlarca yıla bedel hale gelmektedir.
Bu nedenle Konya’mızda okumaya teşvik edecek her türlü girişimi, yüreklendirmeli, çocuklarımızı, öğrencilerimizi kitap okumaya yönlendirmeliyiz. Bunu yapmalıyız ki, bir daha ki fuarlar insanlarla dolup taşsın.