Konforsuz ama mutlu….

Düşen sarı yaprakları görüyorum…

Kimisi kızıla çalmaya başlamış…

Esen rüzgarların etkisiyle yavaş yavaş salınıyorlar kaldırımlarda.

Çocukluğuma dönüyorum…

Akşehir’de dağın eteğinde kurulan mahallemizin sonbaharı  karşılaması da başka bir törendi.

Sonbahar yazdan çıkış, kışa adım atıştır.

Kış giysileri, kış yiyecekleri, kış hastalıkları v kış hazırlıkları yavaş yavaş kendini gösteremeye başlar…

Yapılan ilk iş kömür olmaktır. Çünkü o zamanlarda  bugünkü gibi doğalgazla ısınan evler yoktu tabii.

 Kömür genelde kamyon ve ya traktörle gelir büyük kömür parçaları bu araçlardan aşağıya indirilir, onlar balyozla tek tek kırılır sonra da çuvallara doldurularak ev ahalisi tarafından kömürlüğe taşınırdı.

Herkesin eli yüzü kapkara olur, hatta kömür karasıyla çeşit çeşit şakalar yapılır, bundan bile bir eğlence çıkarılırdı. Sırtından üç dört ton geçmiş adamlar yorulurlardı yorulmasına ama bundan mutsuzluk duymazlardı.

O kömür çünkü kışın evimizi ısıtacak tek şeydir.  Ve kışın sıcak bir evden daha iyisi de yoktur.

Sobanın çıtır çıtır yanma sesi bizleri mest ederdi. Kuzine sobaların fırınlarında  közlenen  patates, soğan, pancar  tadından daha güzel bir şey olmaz.

Sonbaharla birlikte okula başlayan çocukların görüntüsü de aklımdan ve çocukluk hafızımdan gitmeyen sahneler içerir.

Siyah önlükler, beyaz yakalar ve çoğumuzun dizleri yamalı pantolonlarıyla okul bahçesinde patlak bir topun peşinde koşuşturmalarımızdı sonbahar…

Sonbahar esen rüzgarlarla birlikte naylon ve kamıştan yaptığımız  ucuna gazete püskülü takıp uçurtmalar uçurduğumuz özgürlük hissinin zirveye ulaşmasıdır.

Yağan yağmurla birlikte ıslanan toprakta oynadığımız bir “V” şekli etrafında çizgilerle oynadığımız “çivi” oyunu akşam karanlığına kadar sürerdi. Birbirimizi o çizgilerin içine hapsetmek ve o hapsedilen yerde çıkmak için verdiğimiz uğraş ne kadar heyecan vericiydi.

 Yağan yağmur sonrası aynı zamanda bizim de küçük paralar kazanmamızı sağlayan bir tabiat olayı gerçekleşirdi.

Salyangozlar çıkar, yaprakların arasında gezemeye başlar, bizler de onları toplar satardık, kilosu bilmem kaç liraya. Oradan aldığımız parayla okul harçlığı çıkardığımız çok olmuştur.

Bütün bunlar sanki masalmış gibi geliyordur size ama bundan yirmi yirmbeş yıl önce böyle bir hayat sürüyorduk.

 Konforsuz, teknolojisiz, garibanlık yanı ağır basan bir hayat ama bir o kadar da mutlu bir hayat yaşıyorduk…

 

Önceki ve Sonraki Yazılar