Ümit Savaş Taşkesen
Konya Ansiklopedisi ve Üniversite
Geçtiğimiz hafta Sayın Mehmet İpçioğlu bir taş attı birçok kurbağayı ürküttü. Meğer ne çok yazılması gereken varmış bu ansiklopedi konusunda. İpçioğlu yazısında öyle tafsilatlı bir eleştiri getirmemiş, yerin dibine geçirmemiştir ansiklopedi projesini. Kendi zaviyesinden ve belki olması gerekene yönelik bir fikir ileri sürmüş bunu destekleyici mahiyette de gördüğü eksiklerden bir kısmını kaleme almıştır. Buradaki temel yaklaşımın daha iyiye nasıl ulaşılabilir kaygısı olduğunu düşünüyor, bir iyi niyet temennisi olarak okunması gerektiğini düşünüyorum. Konuya tepki gösterenler, sitedeki yorumlardan anlaşıldığına göre, ya hak veriyor ya da siz bu güne kadar üniversite olarak ne yaptınızcılardan oluşan karşı tarafı oluşturuyor. Konunun benimle doğrudan ya da dolaylı hiçbir ilgisi yok Konya’ya yaşıyor olmanın dışında. Yani bir madde teklifi almış da ansiklopedinin taraftarı ya da teklif almamış da karşı tarafı gibi bir durumum yok çok şükür. Hoş, madde yazabilecek bir uzmanlığım da yok. Benimkisi biraz hariçten gazel okumak olacak.
Öncelikle şunu belirtmeli ki böyle bir girişim zamanı gelip de geçmekte olan bir projedir. Oluşturulması, yayınlanması geciken bir konudur. Girişimcileri alkışlıyorum. Gönülden destekliyorum. Bu projenin eksikliğine işaret edenleri de hemen siz bu güne kadar ne yaptınız, kendisine maddi kazanç sağlanmadığı, proje dışında tutulduğu için eleştiriyor gibi savunmaları da çam bir çiğlik olarak tanımlıyorum. Yok arkadaş, yuh arkadaş. Bir akademisyenden bu kabil bir eleştiri geliyorsa ortada da gerçekten eleştirilmeye değer bir konu vardır muhakkak. Görüldüğü gibi sayın İpçioğlu da eleştirilerinde haksız ve yalnız değil.
Benim buradan yola çıkarak ulaşmaya çalıştığım bir başka konu var. Ansiklopedinin hali pür melali ne şekil alır bilmem.
Bir şehirde yaşayan akademisyenlerin içinde yaşadıkları şehirle bağıntısının zayıf ya da güçlü olmasının üzerinde durmak istiyorum. Üniversite dershanelerinde sadece kendi öğrencilerinin ilmini ve kıymetini bildiği, onun dışında şehirle doğrudan bir bağıntısı olmayan, toplumdan uzak olmakla kolayca eleştirilebilecek çok akademisyen var. Bu tür bağıntıların kopukluğunu birçok şeye bağlayabiliriz. Kişi ilmi yeterlilikten, hitabetten, okuma ve güncel entelektüel alanlardan, uzak, tipik dersine giren, notlarından soru soran ve okuyan, eleştirel ol-a-mayan ve kendini eleştiriye aç-a-mayan bir yapıdadır. Bu tiplerin şehirden en uzak yerlerde, kürsülerde, öğrencilerinin zihinlerinde kalmasından doğal ne olabilir ki? Bir diğeri yukarıda saydığımız olumsuz niteliklerin tam zıddı niteliklere sahiptir ama kendini şehre açacak bir mekan, organik bir bağ, açılım imkanı bul-a-mamış, şehirde yaşayanlar da bu kişilerden haberdar ol-a-mamıştır, ki bu o bilim adamına da şehre de yazık olmuş demektir. Bir diğeri ise şehirle bir şekilde organik teması kurmutur. Kendini şehre açması teklif edilenler ise belki bilgilerinin zekatını vermek, şehre, insana, hayata bir katkıda bulunması için teklif sunulduğu zaman, tamam gelirim ama tarifem şu! şeklinde yaklaşımlar sergilemektedir. (Teklif getiren bir sermaye gurubu olsa hocanın böyle bir ücret talebine mahal bırakmadan bunu giderecek bir teklif inceliğine, hassasiyetine sahip olması gerekir sermaye sahiplerinin muhakkak.) Bir çırpıda üzeri çizilip, geçilmesi gereken tiplerdir onlar. Zaten çizilip geçilmektedir de. Bir başka tipoloji ise akademik, kişisel, psikolojik yetersizlik ya da kompleksi olmayan bilimadamlarının öğrencileriyle, şehirle, insanlarla kurabildiği ve öğrencilerinin dışında şehre de katkı sağlayan, bilgisini paylaşıma açan ve şehrin üniversitesinin de medarı iftiharı olabilecek bilimadamlarıdır. Önlerinde saygıyla eğilip, gerekirse ellerinin de öpülmesi gereken, bilginin yanında karakter olarak da örnek sayılacak insanlardır. Bir şehirde ve üniversitede bunların sayısı ne kadar artarsa şehir ve üniversite o ölçüde prestij kazanır. Birbirini besler, güçlendirir. Düşüncenin üzerinde yeşerip kök salacağı, serpilip, büyüyüp gürleşeceği bir zemine, mekana, iklime ihtiyacı vardır. Bunu sağlamak da hem şehrin önde gelenlerinin hem de üniversitenin, bilim adamlarının üzerinde bir yükümlülüktür. Ama komplekse, ahbap çavuş ilişkilerine, ilmi yetersizliklere dayalı ilişkiler üzerinden yürüyen bir mekanizma istenen ürünü ortaya çıkartamaz.
Yukarıda genel eleştiriler bağlamında getirmiş olduğumuz eleştirileri gözönünde tutarak bir çok şeyin dışında şunları da belirtmek gerekir. Ansiklopedi babında eğer ki konu ile ilgili olması gereken, bilgilerine, uzmanlıklarına danışılacak kişilere ulaşılamamış ise bunda her iki tarafın da hatası, eksikliği vardır. Önemli olan komplekslerin esiri olmadan daha iyiye gitme yönünde kendimizi katılıma açmaktır. Bilgi paylaşarak çoğalır.