yazar-2
Konyalı Vali’ye veda!
Uzun yıllar Ankara’da hizmet etmiş Nihat Keskin isimli büyüğümüz bir defasında “Vali olanların yüzde 60’ı hısım akraba, dost, parti etkililerinin desteklemesi ile, yüzde 20’si şansları yardım ettiği için, yüzde 20’si de kendi gücü ile vali olur” demişti. Bilgisi, başarısı, tecrübe ve yetenekleri ile kesinlikle vali olması gereken çok değerli kaymakam ve vali yardımcıları varken, ömrünün sonuna kadar vali olması mümkün olmayan kimselerin çeşitli yollardan bu makamlara atladığından yakınmıştı.
Büyüğümüzün anlattığına göre hükümetler tarihinde Vali atamalarında liyakatten çok ‘davaya bağlılık’ ya da ‘yakınlık’ esası gözetiliyor. Bütün iktidarlar kendilerine yakın gördüklerini daha iyi mevki ve makamlara getiriyor, kendilerinden sonra gelenler de daha iyi yerlere getirilmişleri daha kötü yerlere getirmek için çaba sarf ediyorlar. Türkiye’de iktidarların en muktedir oldukları alanlardan biri de bu tür atamalar oluyor.
Merkeze alınma hadisesinin yerinde oturan ve suya sabuna dokunmayan valiler açısından pek sorun teşkil etmediği söylenebilir. Ancak bu aktif valiler açısından her zaman bir güvensizlik unsurudur. Merkeze alınma riskiyle karşı karşıya olan valiler, görev gereği yapmaları gerekenlerle beklentileri arasında sıkışıp kalırlar. Prestij kaybı bir tarafa merkeze alınmanın, pek çok yetki ve avantajdan vazgeçmek anlamına gelmesi, tedirginlikleri bir kat daha arttırır. Yeni görevlerinde ev, araba, ev eşyası ve yan ödeneklerden yoksun kalırlar, hatta kendilerine bir masa bile tahsis edilmediği olur.
Bu durum yıllarca memlekete hizmet etmiş birisi için gerçekten vahimdir. Ancak devlette devamlılık esas olduğundan ve hükümetlerde de her zaman geçerli olanın politika olduğundan söylenecek söz yoktur.
Kültür Bakanı Atilla Koç, merkeze alınmasını ve bu görevde bulunduğu yılları Sabah gazetesine şöyle anlatmıştı:
“Müsteşarımız telefon açtı ‘Ne yapıyorsun?’ diye sordu. ‘Ben de toplantı yapıyorum’ dedim. O da bana ‘Bırak toplantıyı Siirt Valisi ol’ dedi. (…) [Valilik görevi sırsında] Bir milletvekili bir ihaleyi belli bir firmaya vermemi istedi. Ben de yapmadım. O da beni merkeze aldırmakla tehdit etti. ‘Aldırırsan aldır’ dedim. Ne bileyim sonradan benim de politikacı olacağımı? Zaten o gün bugündür kendi süzgecimden geçirmediğim hiçbir şeyi çalışma arkadaşlarımdan istemem . Çünkü öbür tarafta oldum, biliyorum zorluğunu. (…) Sonra Ankara'ya geldim Merkez Valisi oldum. Sabah akşam kitap okumaya başladım. Bizim meslekte merkez valiliği çok zevklidir. Hanımla çocuklarla zaman geçirdim, bir nevi tatil yaptım. (…) Merkez valisi TC'nin emekli sandığı gibi bir şeydir. Son derece sağlam bir müessesedir.”
Konya’nın Konyalı valisi de böyle bir makama gidiyor. Oysa Vali Arif Atilla Osmançelebioğlu’nun gelişi bütün Konyalılar gibi bizi de heyecanlandırmıştı. Konya’ya, Konya kütüğüne kayıtlı bir Vali’nin geliyor olması, Konya yatırımlarının daha iyi takip edilmesi ve daha hızlı sonuç alınması açısından önemliydi. 23 Ocak’ta makamına oturan Osmançelebioğlu, kamu kurumları başta olmak üzere önce herkesle görüşüp, ne gibi çalışmalar yapacağı konusunda ilgili arkadaşlardan brifingler alacağını ardından karar vereceğini söylemişti.
Brifingler aldı, almadı bilinmez ama 14 aylık bir çalışma dönemini noktalayan Osmançelebioğlu, daha etrafta ne var ne yok şöyle dolaşmadan, belki konu komşu ziyaretine çıkamadan, Konya basını ve sivil toplum kuruluşlarıyla kaynaşmadan, Ankara’ya gidiyor. Eşleri İncila Hanım da Konya’nın cemiyet hayatında yeni yeni görünmeye başlamıştı. Kimbilir belki veda ziyaretinde bile bulunamayacaklar. Pasif hizmet yönüyle hayırlı gibi görünmeyen bu atamanın hayırlı olmasını diliyor, Valimize ‘merkez’deki zamanlarını tıpkı diğer merkez valileri gibi kitap okuyarak değerlendirmesini tavsiye ediyoruz.
* * *
Böğrüdelik mücahidini siz de tanısaydınız
Gündem’de İstiklal Marşı var. İsmet Özel yine şaşırtarak İstiklal Marşı Derneği’ni kurdu. Derneğe üye kaydı yapıyor. Şarap Kültürü ve Bağ Dostları Derneği’nin bile harıl harıl üye çalışması yaptığı bir zamanda kimse İsmet Özel’e burun kıvırmasın.
Belediyeler, eskiden İstiklal Marşı’nı güzel okuma yarışması yaparlardı. 12 Mart en azından İstiklal Marşı’yla geçerdi. Bu yıl Selçuklu Belediyesi dışında konuyla ilgili etkinlik yapan olmadı. TYB Konya Şubesi’ni ve Selçuklu Belediyesi’ni konuyla ilgili hassasiyetleri için tebrik ediyoruz.
TYB’nin Cumartesi günkü ‘Akif ve Dostları’ programında Caner Arabacı ve Bekir Biçer hocaların ‘Hayat ve Hatırat’ eksenli sohbetinden salonda bulunmayanlar nasiplenemedi. Salonun yarısının boş olduğu dikkatimi çekmişti ki, “dolu tarafı” gören Başkan Ahmet Köseoğlu, siyaset ve kültür adamlarının programa gösterdiği ilgiden memnun kaldı. Birkaç dakikalık selamlama konuşmasına bile bu memnuniyetini sıkıştırıverdi.
Bekir Hoca’nın 2 Ağustos’ta yazdığı “Abdürreşid İbrahim” başlık yazısında “Onu şimdiye kadar tanımadığım için kendimi cahil ve hain hissettim” dediği kadar varmış. Cihanbeyli-Böğrüdelik köyünden geçen bir adamın örnek mücadelesinin yeni nesle ders olarak okutulması gerekiyor.
Akif’in dostları arasında gerçek bir dava delisi ve davetçi olan Abdürreşid İbrahim’in deve sırtında Avrupa’dan Japonya’ya “Şark Birliği” projesini hayata geçirmek için verdiği mücadele, biyografisini okumayla kavranabilecek gibi değil…
O’nun gibi bir adama bugün çok muhtacız. Üstad bugün aramızda olsaydı, İttihad-ı İslam’ın en hızlı savunucusu olacak; Türkiye-Suriye entegrasyonunu Şark Birliği’nin bir kıvılcımı olarak görecek, Irak’taki Şii-Sünnî ihtilafı, Filistin’deki Hamas-el-Fetih kavgası gibi bölgeyi rahatsız eden iç meselelerin çözümü için yerinde duramayacaktı. Böyle bir ‘deli’yi arıyoruz şimdi. İslam coğrafyası bugün böyle bir dava ve aksiyon adamından yoksun…
TYB’ye yeni Akif dostlarıyla bizi tanıştırdığı için teşekkürler…
--------------------
Medya/Tik
Uğur Özteke kendisine 5. sayfada villa yapmış. Pek de güzel olmuş. Ferah, modern. Hayırlı olsun… Ben de fırsat bulmuşken bir arsa alarak 5 kat diktim. Fena da olmadı. Ancak yakında biri çıkar da “Sultan Süleyman’a kalmadı, size mi kalacak?” derse…