M. Ali Köseoğlu
KOP Bölgesi Yeni Marmara olur mu?
Uzun zamandır böyle kibarlık görmüyoruz...
Büyükşehir Belediyesi geçen yılın sonunda Konya Türküleri CD’si ve Anadolu’da Selçuklu Belgeseli’ni basın mensuplarına isim isim göndermişti.
İçinde de Başkan Tahir Akyürek imzalı bir mektup vardı...
O mektubu bazı yazarların sakladığını biliyorum...
***
Bir süredir kurumların basın organlarıyla ilişkileri ‘irtifa’ kaybetti. Belediyelerin ‘kültür işleri’ ya ‘yayıncılıkla ilgili’ çalışmıyor, ya da yapılan çalışmaların ilgili ‘gazetecilere’ ya da ‘kültür adamlarına’ ikram edilerek azami fayda sağlanması yönünde basın bürolarında ‘iştiyak’ eksikliği var.
Basın büroları yayımlanan eserlerin sadece haber ve fotoğraflarını servis ederek ‘görevlerini’ tamamlamış oluyorlar. Sonra da bu eserlere ulaşmak istersek -şükürler olsun ki- ‘sahaflarda’ buluyoruz.
***
Benim kibarlık dediğim şeyi KOP Kalkınma İdaresi Başkanı Prof. Dr. Mehmet Babaoğlu yaptı...
Yeni yılın ilk kargosunun içinden Grigory Petrov’un “Beyaz Zambaklar Ülkesinde” kitabı çıktı.
Kitabın yanında isme imzalı bir de mektup...
Mektupta Sayın Hocamız, “Misyonumuz” dedikten sonra şunu işaret ediyor:
KOP bölgesini içine kapanık eski durumundan kurtararak tarihinden miras aldığı sorumluluk bilinci ile hak ettiği “kadim başkent” ihtişamını tekrar kazanmasını sağlamak, bölgeyi bir “Yeni Marmara” haline getirmektir.
***
KOP Bölgesi’ni ‘Marmara’ haline getirebilecekler mi, gelirse de o günü görecek miyiz bilemiyorum. Fakat önemli olan bir takım hedeflere kilitlenmek.
Beyaz Zambaklar Ülkesi’nde yeni bir kitap değil, ben de ilk kez karşılaşmıyorum...
Kitap, ilk defa 1923’te Saraybosna’da yayımlanmış; Yugoslavya Krallığı’nda, Bulgaristan’da ve Türkiye’de yazarın en çok beğenilen eseri olmuş...
Bu kadar da değil... Türkçeye ilk defa 1928’de Ali Haydar Taner tarafından çevrildikten sonra 1930’da yeni alfabeyle yeniden basılmış. Hatta 1936’daki baskısını Maarif Vekâleti üstlenerek, öğretmenler için yayınlanan Terbiye Dergisi abonelerine ücretsiz dağıtmış... Derler ki: Mustafa Kemal, kitabı okuduğunda bu destansı başarıya tek kelimeyle hayran olmuş.
***
Kitapta yoksulluğa, imkânsızlıklara ve elverişsiz doğa koşullarına rağmen, bir avuç aydının önderliğinde; askerlerden din adamlarına, profesörlerden öğretmenlere, doktorlardan işadamlarına kadar, her meslekten insanın omuz omuza bir dayanışma sergileyerek, Finlandiya’yı geri kalmışlıktan kurtarmak için nasıl büyük bir mücadele verdikleri anlatılıyor.
***
Mehmet Babaoğlu Hocamızın bu kitapla vermek istediği mesaj açık:
-Kalkınma dediğimiz süreç bir kişi ya da grubun olanca işi yüklenmesiyle değil, herkesin az ya da çok katkısıyla mümkün olur...
Üstelik günümüz Türkiye’sinde ‘yoksulluk, imkânsızlık ve elverişsiz doğa koşulları’nı bahane edecek bir hal de bulunmuyor.
Bir tek büyük eksiklik var, onu da ben söyleyeyim:
Samimiyet!
***
Öyleyse:
KOP İdaresi Başkanı değerli hocamız Mehmet Babaoğlu’na samimi gayretlerinden dolayı teşekkür ediyorum.