Memleketi Kurtaran Adam
Köyden geldim
Yediğin içtiğin senin olsun, gördüklerini anlat diyorsanız, anlatayım. Ama tezek ateşinde pişirilmiş saç böreğinden bahsetmezsem ayıp olur. Valla özlemişsim yavv Bizim köy, ovanın ortasında yaklaşık yüz haneli yeşil sayılabilecek bir yer. İnsanları orta halli, çok fazla fakirlik görmemiş, ama sıkıntılarla ömür tüketmiş. Son üç beş sene içerisinde devletin verdiği doğrudan destek paralarıyla nefeslenmiş bir yer. Buğday ağırlıklı, pancar, fasulye, kavun ekimi belli başlı geçim kaynağı. Hayvancılık eskisi kadar revaçta değil, ama hemen her hanenin özellikle kış günlerinde süt satarak geçinmeleri için ahırlarında üç-beş büyük baş hayvanı var.Her hanenin en az bir traktörü ve kamyonu var gibi. Son on sene içerisinde çelenli evlerin yerini taşlı betonlu iki üç katlı balkonlu evler almış durumda. Çanak antenli çatılar da göze çarpıyor yer yer.Her ne kadar şikayetlense de köylü, bir gerçek var ki şehir insanından daha çok gelir elde ediyor. Düşünün şimdi, bir memur ortalama 700 lira maaş alsa senede eline ne geçer. Yaklaşık 8 bin 500 lira. Bu memur kira veriyor, çocuk okutuyor, yiyor içiyor, giyiniyor Peki köylü? Ortalama bir köylünün eline yılda 10-15 bin lira para geçer. Bu da en az iki memur maaşı demek. 20, 30, 50 bin lira kazananları da var. Tabii tarlası tapanı çok olup da yıllık 200, 300 bin lira kazananları saymıyoruz.Geçen sene kazandığı kadar bu sene kazanamazsa bir köylü, durum iyi değildir onun için. Oysa giderleri artmış, standartları yükselmiştir. Bizim köy de böyle bir yer. Köylünün büyükbaş hayvanlarını otlatsın diye tuttuğu afedersiniz- sığır çobanı bile en az 10 bin lira para kazanıyor yıllık. Tabii bu yazıyı okuyup da bize sallama Hacı diyenler olabilir. Dağ köylerinde, toprağı az olan yerlerde söylediğim miktarlar elbette söz konusu değil. Başta dedim ya, bizim köyü yazıyorum. Bizim köy böyle arkadaş.Ben de ilk gençlik yıllarımda köyde kaldım, harman kaldırdım. Kavun yetiştirip, patozda sap sürdüm. Saman satmak için gecelediğim oldu saman pazarlarında. Zaman çok şeyi değiştirdi, bizi de; yaşlandık. Düğünlerimiz bile çok değişti. Bizim çocukluğumuzda etli pilav falan olmazdı. Bolca zerde ve pilav yenirdi. Sofranın yaşça büyüğü alır eline tepsiyi Nası olsa garnımızda garışacak der, zerdeyi pilavın üstüne boca ederdi. Pek güzel olurdu. Nerde o pilavlar, zerdeler, ağlatan bamyalar Buğdayın para etmediği söyleniyor. Benim de babadan kalma bir tarla var, hisseme biraz para düştü. Az mı derseniz, az derim. Ama ne olacaktı yahu, 20 dönüm tarladan 50 bin lira kazanacak halimiz yok ya. Düz mantıkla bakarsak buğday para etmediye cevap bulamayız. Öyle yapmamalıyız. Buğday para etti. Satabildik en azından. Dünya piyasalarında buğdayın kaç para olduğunu bilen var mı? Peki Türkiyede enflasyonun son durumunu. Devlet sırf çiftçiyi yalnız bırakmamak için buğday alıyor. Gidin Yunanistana devlet buğday alıyor mu bir bakın bakalım. Çiftçi evindeki eşyaları değiştirirken kafasını da değiştirmek zorundadır. Buğday para etmediyse, para edecek yeni şeyler keşfetmeli. Satabileceği ürünlere yönelmelidir. Akyokuştan başka yokuş, kargadan başka kuş tanımam derseniz olmaz arkadaşlar.Bakın benzinler mazotlar biolandı. Araştırın, bunlara uygun bitkilere yönelin. Havuç ekin. Kaşınhanı havuç sayesinde zengin oldu. Yonca ekin, bilmem ne bitkisi ekin. Devlet de buğdayı dış piyasalarda daha ucuza bulabiliyorsa alsın arkadaşlar. Bu devlet sonuçta bize çalışıyor. Çok paraya senden alıp, az paraya falan ülkeye satmakla nereye kadar?Eski Tarım Bakanımız Sami Güçlünün bir projesi vardı, Tarım Gönüllüleri diye. Üstüne hiç düşülmüyor. Oysa bizim köylerimizin inanın neredeyse tek reçetesi bunlar. Bu gönüllülere sahip çıkılmalıydı. Bu okumuş çocuklar köylünün ufkuna katkıda bulunacak, dünyayı köye getirecekti. Ama gördüğüm kadarıyla bu güzel proje de diğer güzel projeler gibi görmezden gelinecek ve ortadan kaldırılacak gibi.Mevzu çok uzadı, bilahare devam ederiz