Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur’an’da “Allah hakkında bilgisizce tartışır.” ifadesi
“Allah hakkında bilgisizce tartışır (vemine-nnâsi men yucâdilu fillâhi biġayri ‘ilmin)” ifadesi, biri Mekki, diğeri ikisi Medeni bir surede olmak üzere üç ayette geçer. Bu yazıda söz konusu üç ayet, içlerinde bulunduğu iki surenin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Yeryüzünde halife olarak yaratılan insan (Bakara, 2: 30), Allah’ın bahşetmesiyle -herhangi bir çabası olmaksızın da- pek çok nimetten (hava, su, ateş, duyu organları vs.) faydalanır. Ondan beklenen şey, bu nimetlere sözle (iman, güzel hitap vs.) ve fiille (kulluk yaparak) şükretmektir; fakat bu kalitede insan sayısı azdır: “Allah'ın göklerde olanları da yerde olanları da buyruğunuz altına verdiğini, nimetlerini açık ve gizli olarak size bolca verdiğini görmez misiniz? İnsanlardan kimi de doğruluk rehberi ve aydınlatıcı bir Kitap bulunmadan Allah hakkında bilgisizce tartışır.” (Lokman, 31: 20). Allah’ın insanlara verdiği nimetlerin bir kısmı insan tarafından fark edilir bir kısmı ise onun kavrama kapasitesini aşar. Bu nedenle bilinen ve henüz insan tarafından keşfedilemeyen her nimete şükretmek gerekir. Nimetleri veren Allah gaybtır. O’nun hakkındaki bilgimiz, vahiyle ve Peygamber’in (s) açıklamalarıyla sınırlıdır. Buna rağmen, insanların çoğu Allah’a şükredeceğine nankörlük eder. Kimisi O’nun ortakları olduğunu ileri sürer kimiyse O’nun varlığını inkâr eder. Hâlbuki onların iddiaları kanıtsızdır. Ya batıl peşinde koşmuş atalarına ya da arzularına uyarlar. Hidayet nimetini göz ardı edenlerin sonu iyi değildir!
Vahye karşı olumsuz tutum takınan kimseler, Allah’ın oğlu, kızı, ortağı vs. olduğunu ileri sürer. Müminlerin bu tür kimselere karşı dikkati olması gerekir: “ İnsanlardan kimi de Allah hakkında bilgisizce tartışır ve her azgın şeytana uyar.” (Hac, 22: 3). Allah hakkındaki bilgimiz sınırlıdır. Buna rağmen O’nun zatı hakkında delilsiz yorumlar yapmak, insanı kulluktan uzaklaştırır. Allah’ı tanımak, O’nu otorite kabul etmektir yoksa güç yetmediği halde O’nu vahyin belirttiğinden daha fazla bilme iddiası taşımak değildir. Şeytanın şerrinden Allah’a sığınmak gerekir (Nas, 114: 1-6); çünkü o, insanları Allah ile de aldatır (Fatır, 35: 5). Bilgiye dayalı olmaksızın Allah hakkında tartışanlar, kanıttan uzak bir şekilde “Allah şöyle yapar/yapmaz.” türü ifadeler kullanır. Onlar ilme değil, şeytanın vesveselerine tabi olurlar. İnsanların şer içerikli telkinlerini hariç tutarsak şeytanın insanları nasıl saptırdığı konusunun bilimsel izahı -bildiğimiz kadarıyla- yoktur. Bu bilgi; deney, gezi, gözlem gibi yöntemlerden ziyade vahiy bilgisiyle elde edilebilir. Ayette “her azgın şeytana uyar” denilenler, sadece bir şeytanın kışkırtmasına uymamakta, İslam karşıtı ne kadar çağrı varsa onlara kulak vermektedir.
İnsanların bazıları ne bir bilgiye ne doğru yolu gösteren kişi veya kişilere ne de vahye uyar. Bu kimseler, doğru bilgiden uzak oldukları halde Allah hakkında söz söylemeye kalkarlar: “Öyle insanlar vardır ki yol gösterecek kimsesi ve aydınlatacak bir kitabı olmadan Allah hakkında bilgisizce tartışır.” (Hac, 22: 8). Yukarıdaki (Hac suresi 5.) ayette olduğu gibi Allah hakkında bilgisizce tartışmanın bu ayette tekrar eleştirilmesi, bu kimseleri kınama amaçlıdır. Hakikat karşısında batıl düşünce ve inançlar bir anlam ifade etmez. Bazıları da hakkın karşısına, Allah’ın belirlediği tabiat kurallarını keşfeden kimselerin ortaya koyduğu bilgileri çıkarırlar. Hayatta en hakiki mürşit ilimdir, fendir.” ifadesi bunu ima eder görünmektedir. Onların amacı, insanları dosdoğru yoldan saptırmaktır. Onların batıl çabaları hem bu dünyada hem de ahirette cezasız kalmayacaktır. Onları bekleyen şey, dünyada rezillik ahirette de kavurucu azaptır (Hac, 22: 9). Onlarla tartışmayı uzatmak sonuç getirmeyecektir. Sahih bilgi, arınmak isteyen kimselere fayda sağlar.
Görüldüğü gibi “Allah hakkında bilgisizce tartışır.” ifadesinin yer aldığı ayetlerde insanlara Allah tarafından açık ya da gizli pek çok nimet verildiğinden, doğru yolu bulma konusunda sağlam bilginin ilahi vahiyde bulunduğundan, Allah hakkında bilgisizce tartışanların doğru yola çağıran salih kimselere değil, şeytana uyduğundan söz edilmektedir.