Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur’an’da “Allah’ın … görmediler mi?” ifadesi
Kur’an’da “Allah’ın … görmediler mi? (Eve lem yerav enna(A)llâhe)” ifadesi, Kur’an’ın dört Mekki suresinin birer ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
Müşrikler, gökleri ve yeri yaratan Allah inancına sahip olmalarına rağmen, O’nun yeniden yaratmasına inanmayı kabul etmemektedir. Bu çelişki, Kur’an’da şöyle vurgulanır: “Onlar, gökleri ve yeri yaratan Allah’ın kendileri gibilerini yaratmaya kadir olduğunu görmediler mi? Allah onlar için, hakkında hiçbir şüphe bulunmayan bir ecel belirlemiştir. Fakat zalimler ancak inkârda direttiler.” (İsra, 17: 99). Ayetin “Allah’ın kendileri gibilerini yaratmaya kadir olduğunu” ifade etmesi, ahirette o inkârcıların ve benzerlerinin yaratılması ile ilgilidir; çünkü müşriklerin inkâr ettiği şey, ahiretteki yaratılmadır. Müşriklere yönelik “görmediler mi” sorusu, ahireti inkârlarını eleştirmek içindir. Ahiret inancının olmayışının, bu hayatı anlamsızlaştırmışına karşın müşrikler anlam arayışından uzak durmayı seçmektedir. Onların ahireti inkâr etmeleri, insanların tekrar diriltilip hesap verecekleri gerçeğini ortadan kaldırmaz.
Kibir, doğru yolu bulmada büyük bir engeldir. Bunun somut hali Ad kavmidir: “Ad'a gelince onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve ‘Bizden daha kuvvetli kim var?’ dediler. Kendilerini yaratan Allah'ın, kendilerinden daha kuvvetli olduğunu görmediler mi? Onlar ayetlerimizi de bile bile inkâr ediyorlardı.” (Fussilet, 41: 15). Bir toplumun “büyükleri olmak” onlara karşı büyüklenmekle değil, onların dünya ve ahiret mutlulukları için çabalamakla olur. Ad kavmi hakkında “haksız yere büyüklendiler” denilmesi, onların otoriteyi gasp ettiklerini akla getirmektedir. Ellerindeki maddi imkânların çokluğu, onları Allah’a isyana ve insanları aşağılayıcı tutum ve davranışlara sevk etti. Aslında gerçeğin farkındaydılar ancak üstünlük kompleksine girip şeytanın yolunda gitmeyi tercih ettiler. Bunların akıbetleri çok kötü oldu, günahları nedeniyle yok edildiler (Hakka, 69: 6-7).
Gökleri ve yeryüzünü yaratan Allah, bundan dolayı bir “dinlenme ihtiyacı” duymamışken (Kaf, 50: 38) insanları yaptıkları nedeniyle hesaba çekip kimini ödüllendirmek kimini de cezalandırmak için tekrar diriltmesinde de bir zorluk yoktur: “Onlar gökleri ve yeri yaratan ve onları yaratmakla yorulmayan Allah'ın ölüleri diriltmeye de kadir olduğunu görmediler mi? Evet şüphesiz ki O'nun her şeye gücü yeter.” (Ahkaf, 46: 33). Müşriklerin yaklaşımındaki sorun, delile dayanmaksızın diriltilmenin olmayacağını düşünmeleridir. Hâlbuki her şeyi yaratan Allah’ın iradeli olarak yarattığı varlıkları tekrar yaratıp ödüllendirmesine ya da cezalandırmasına engel nedir?
Allah, bir soruyla sosyal hayatın işleyişine dair insanları tanıklık etmeye çağırır: “Allah'ın dilediğine rızkı genişlettiğini ve daralttığını görmediler mi? Şüphesiz bunda iman edecek bir topluluk için ibretler vardır.” (Rum, 30: 37). Müminler insani ilişkiler üzerine kafa yorarlar ve gerek zihinsel gerekse bedensel güç açısından insanlar arasındaki farklılıklar nedeniyle insanların rızkının genel itibariyle artıp azaldığını görürler ve bu dünyada sürekli kazananlardan olmanın mümkün olmadığını anlarlar. Şeytan ise öyle bir vesvese verir ki insanoğlu ebedi yaşayacakmışçasına mal edinme yarışına girer. Hâlbuki bu dünya ne Firavun’a ne de Karun’a kalmıştır. İnsanlar, kendisine verilen nimetlerin Allah tarafından verildiği ve bunun imtihan için artırılıp azaltıldığı bilinciyle yaşarsa insani ilişkileri hasetlikten uzaklaşacaktır. Geliri yükselen kimse kibirlenmeyecek, düşen de bunun sürekliliğinin olmadığını düşünecek ve Allah’tan nimetlerini artırmasını umacaktır.
Görüldüğü gibi ele aldığımız ayetlerde, öğretim yöntemleri arasında önemli bir yeri bulunan “soru-cevap” yöntemi ile “Allah’ın … görmediler mi?” sorusu sorularak Allah’ın yeniden diriltmeye gücü yettiği, inkârcılardan daha güçlü olduğu ve insanlara verdiği rızkı dilediği kimseye artırdığı ya da azalttığı konuları vurgulanmaktadır.