Cahit Karaalp
Kur’an’da “karınca” dersi
Hz. Süleyman; insan, cin ve kuşlardan müteşekkil muazzam bir ordu ile bir sefere çıkar… Yolu “karıca vadisi” denen bir yerden geçer… Bir karıncanın arkadaşlarına seslendiğini duyar: “Yuvalarınıza girin… Süleyman ve ordusu geliyor… Belki bilmeden sizleri ezer geçerler…” Gülümser Hz. Süleyman bu sözü duyduktan sonra… Ve dua eder Allaha: “Rabbim! Bana ve babama verdiğin ihsana karşılık şükredebilmeyi ve Salih amelde bulunabilmeyi nasip et ve Salihlere dâhil et…” (Neml,17-19)
Karınca hakkında israiliyat türünden birçok rivayet anlatılır kadim tefsirlerde… Çağdaş kimi müfessirler de bu kıssa bağlamında konuşma yetisi olmayan karıncanın, Allah tarafından “intak sanatı” kullanılarak konuşturulduğunu kimileri de “Neml” isimli bir kabileye bağlı bir ferdin sözlerinin aktarıldığını söylerler… Bu yorumlar, ayet bağlamı ve ayetler arası söz akışına dikkat edilmeden, kıssanın verdiği mesaja odaklanmadan yapılmış sorunlu yorumlardır, çağdaş israiliyatlardır… Kadim israiliyatın çağdaş israiliyattan farkı; israiliyatın kadim olanının rivayete, çağdaş olanının ise yoruma dayanmasıdır…
Kimi tefsirler, karıncanın cinsiyetini sorgularlar… Karıncanın verdiği hayat dersine kafa yormazlar… Hayat için gelen kitabın mesajını, naklettikleri masalvari rivayetlerle bozarlar… Kimi din simsarları da israiliyattan gelen, gerçekliği bulunmayan “karınca duasını” bereket duası diye satarlar, duanın ticaretini yaparlar… Bu rivayetlerden olmalı ki Hz. Süleyman ve Hz. Davud anlatıldığında ilk aklımıza gelen savaşları, saltanatları olur… Hâlbuki Hz. Süleyman ve Hz. Davud, Kur’an’da savaştan, saltanattan daha çok SANATTA ön plana çıkmışlardır…
Hz. Süleyman’ı gülümseten, karıncanın sözünü anlamış olması mıydı? Yoksa karıncanın sözlerindeki samimiyeti, hassasiyeti, sorumluluğu muydu? Bu gülümseme, olan bitenlerden Hz. Süleyman’ın duyduğu memnuniyet ifadesi idi… Karınca; Hz. Süleyman’a, askerini korumak ve kollamak, geçtiğin yerlerde halkların, mazlumların hak ve hukukuna riayet etmek, ezilmemelerini sağlamak senin görevindir mesajını iletmişti…
Yönetim makamında Hz. Süleyman da olsa mutlaka uyarılmalıydı, yöneticinin de gelen eleştiri ve uyarıları, kimden geldiğine bakmadan dikkate almalıydı… Hz. Süleyman da karınca dilinde kendisine verilen mesajı almış, ardından da şükürde bulunmuştu… Karıncanın bu sözlerinde, “Bir ordu savaş için sefere çıktığında insan canına önem verdiği kadar hayvanların hukukuna, bitki hukukuna da dikkat etmelidir... Savaş her şeyi yakıp yıkmak olmamalıdır” mesajı da okunmalıdır…
O dönemin süper gücü sayılan ve en güçlü orduya sahip olan Hz. Süleyman’ın, sefere çıkarken yapmış olduğu “Rabbim! Bana ve babama verdiğin ihsana karşılık şükredebilmeyi ve Salih amelde bulunabilmeyi nasip et ve Salihlere dâhil et…” (Neml,17-19) duası, zulüm ve haksızlıklarda ileri giden, güç sarhoşluğu ile elinin ulaştığı her yerde terör estiren, günümüz “süper güçlerine” kapak olacak mahiyettedir… Hz. Süleyman, Allah’ın kendisine verdiği gücü; ezmek, toprak gasp etmek, sömürmek için değil kulluk, hak, hukuk, adalet, eşitlik için kullanmaktaydı… Yapmış olduğu dua, onu savaşa götüren hedefin kendisiydi… İslamın savaş felsefesinin ifadesiydi…
Yönetim makamında bulunanların ilk işi; akan kanı durdurmak, ezme ve öldürmelerin önüne geçmek olmalıdır… Karıncanın ilk işi de halkının can güvenliğini sağlamak oldu… Bir karınca dahi Hz. Süleyman’a yardımcı olmaktaydı… Bu kıssa da bize verilen bir mesajda şu olmalıdır: “Siz Allahın davasını dert edinirseniz Allah’ın yer ve gök orduları da yardımınızda olacaktır…” Karıncanın “Süleyman ve ordusu sizi bilmeden ezmesin” sözleri ile öngörüde bulunarak tedbirli davranmış olması bizlere önemli dersler vermekte, yönetim makamında bulunanların sorumluluklarını hatırlatmaktadır…
Karıncaları çalışkan biliriz sadece… Hâlbuki bu kıssa, karıncaların daha ne meziyetlere sahip olduğunu gösteriyor bizlere… Kıssa da ön plana çıkan karıncanın o sözleri, sadece Hz. Süleyman’a ve onun şahsında tüm yönetim makamlarına mesaj vermekte değildir… Yönetilen tüm halklara da mesaj vermektedir… Karıncanın sözleri yönetilen halklara şu mesajları vermektedir: ” Başınızda sultan Hz. Süleyman olsa siz yine de üzerinize düşeni yapın, tedbirinizi almadan tevekkül etmeyin, Süleyman’dan(yönetiminizden) her şeyi beklemeyin, üzerinize düşen görevi yerine getirin… Siz halk olarak üzerinize düşeni yapmazsanız Süleyman’ı(yönetim makamını) zorda bırakmış olursunuz…”
Her şeyi yönetimden beklenmez… Her şeyi yönetimden beklemek yönetimin işini ağırlaştırmak ve aksatmak demektir… Özellikle karıncanın “savaşa giden” ve “savaş psikolojisi ile hareket eden” bir ordu için sarf ettiği bu sözler, savaş ortamında halk ve devletin birbiri ile dayanışma içinde olmaları gerektiğini anlatır… Çünkü bir devlet en çok savaş ortamında halkının destek ve dayanışmasına ihtiyaç duyar…
Bu kıssanın geçtiği Neml suresi, devletler hukukunu, devlet-halk ilişkisini örnekler bağlamında işler… Bu sürede anlatılan Hz. Süleyman, karınca ve Sebe’ kraliçesi; halklarının hukukunu koruyan, halklarının ezilmesine ve yok olmasına müsaade etmeyen, halklarının içinde olan, bütün güçleri ellerinde tutmalarına rağmen despotluk yapmayan, işlerini danışma ile yürüten, hak ve hukuka bağlı yöneticiler olarak anlatılmakta ve tüm yeryüzü yönetimlerine örnek olarak sunulmaktadırlar… Bu sure, müslüman yöneticinin vasıflarını ve İslam’ın savaş felsefesini en güzel şekilde anlatmaktadır…
Bir karınca dahi üzerine düşeni yapmayı akıl ediyor… Ya sen ey insan! Üzerine düşeni yapmayı akıl etmeyecek misin?