Doç. Dr. Murat Kayacan
Kur’an’da “şüphesiz Allah onu bilir” ifadesi
Kur’an’da “şüphesiz Allah onu bilir (inna(A)llâhe bihi ‘alîm)” ifadesi iki Medeni surenin üç ayetinde geçmektedir. Bu yazıda söz konusu ayetler, içlerinde bulundukları surelerin iniş sırasına göre ele alınacaktır.
İnsandan beklenen kendisini, ailesini ve yakınlarını mağdur edecek ölçüde iyilik yapması değildir. İyilik dairesinin yakından uzağa doğru büyüdüğü söylenebilir: “Sana ne sarf edeceklerini soruyorlar. De ki: Hayır yolunda sarf edeceğiniz şey; anne-babaya, yakınlara, yetimlere, düşkünlere ve yolda kalmışlaradır. Hayır adına her ne işlerseniz şüphesiz Allah onu bilir." (Bakara, 2: 215). Sayılan gruplara yapılacak iyilikler, Allah’ın melekleri tarafından kayıt altına alınır. Yapılan infakı, karşılığını kat kat verecek olan Allah’ın bilmesi yeterlidir. İnsanların bilmesini merkeze almak gösteriş için iyilik yapmaya götürebilir. O sınıra geldiğinde yapılan iyiliklerin karşılığı ahirette beklenemez.
Yoksul ve onurlu kimseler, ihtiyaç sahibi olduklarını sürekli gündeme getirip “Bize yardım edin.” diyemezler. Aksine kendileri ihtiyaç sahibi oldukları halde başkalarının ihtiyaçlarını karşılama çabası içindedirler: “Sadakalarınızı kendilerini Allah yoluna adayıp da yeryüzünde dolaşmaya güç yetiremeyen fakirlere verin. Bilmeyen kimse iffetlerinden dolayı onları zengin zanneder. Sen onları simalarından tanırsın. İnsanlardan ısrarla bir şey istemezler. Hayır adına her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.” (Bakara, 2: 273). Ashab-ı Suffe hakkında indiği söylenen bu ayet,[1] Müslümanları sosyal alanda duyarlılığa davet etmektedir. Takvalı ve ihtiyaç sahibi olan insanların mağdur olmaması için onların kimler olduğu tespit edilmeli ve onlara sahip çıkılmalıdır; çünkü onlar el açıp yardım isteyemezler. Bunlar gelecek vaat eden ve Müslümanların yüz akı kimselerdir; ihmal edilmeleri de vebaldir.
İnfak etmeden iyi insan olunmaz. Bir insan cimriyse alim olması toplumu değiştirmesinde fazla bir etki yapmaz. İnfaksız tebliğ kadüktür: “Sevdiklerinizden harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz. Her ne harcarsanız şüphesiz Allah onu bilir.” (Al-i İmran, 3: 92). İman, kişiyi Allah yolunda para harcamaya götürmelidir. İmanı sadece kalpte kalan müminin durumu, düğmeye basınca ışığın yanacağını bilen ancak bir türlü düğmeye basmayan kişinin durumu gibidir. Her ikisi de karanlıklar içinde kalır. Cennet nimetleri iyi kimseler içinse (İnfitar, 82: 13) o iyiliğe erebilmek için iyilik yapmak gerekir. İyiliği teşvik eden ayetlere iman yetmez. O ayetler de diğerleri gibi mümin hayatını yönlendirsin diye gelmiştir.
Görüldüğü gibi “şüphesiz Allah onu bilir” ifadesinin yer aldığı üç ayette de konu infaktır. İyi bilinmek isteyen insan bilmelidir ki ihtiyaç sahipleri için yaptığı harcamalar Allah’a gizli kalmaz. Ödülü verecek olan Allah olduğuna göre yapılan iyiliklerin insanlar tarafından bilinmesini sağlamaya çalışmak gereksiz bir çabadır; ancak kalbinde gösteriş olmadığından emin olan kimse, iyiliği yaygınlaştırmak ve teşvik etmek için açıktan da infakta bulunabilir.
[1] el-Kelbî rivayetine göre bu görüş İbn Abbas’tan nakledilmektedir bkz. Vâhidî, Muhammed b. Ali (h. 486), el-Vasît fi Tefsiri’l-Kur'ani’l-Mecîd, 4 c., Daru’l-Kütübi’l-İlmiye, Beyrut, 1994, I, 388.