Mustafa Çalışkan
Mahkemede fahişeye namus üzerine yemin ettiriyorsun. Ben etmem!
Yaşlı olunca konağımıza gelenlere türkü söyleyemiyoruz; kabiliyetimiz olsa; şan dersleri alırız. Yok...
Biz de hatıralarımızı anlatıyoruz...
Bir ara Haşmet Bey genel sekreterlik yaptı...
Komşu idim... Vatandaş başkanla görüşmek istiyor... Ne mümkin... Ulaşmak; vatandaş derdini anlatacak kimseyi çoğu zaman bulamaz.. Şimdiki kardeşten bir şikâyet gelmedi...
Bazen çok tepki gösterenleri Haşmet Bey'e getirirler; Haşmet Bey'in ifadesi ben diyor:
Fıkra, hikaye anlatırım; barut gibi olan vatandaş;
Haşmet Bey'in hikayeciliği meşhur... Vatandaşın havasını indirir...
"Adam güle güle gider" dedi.
Haşmet Bey dedim... "Aynı numarayı bize de çekiyorsun" dedim.
Şimdiler de görmüyorum. Onun adına bir meslektaş olarak üzülüyorum... Değmez idi...!
28 Şubat sürecinde hem kitapçılık, hem de öğretmenlik yapıyordum.
Bir öğrenci bölge idareye yazılı kağıt tekrar okunsun diye dava açmış... Netice iki arkadaş geldi. Komisyon 3 kişi olması gerek; bizimle gel; bölge idare mahkemesinde yazılı okuyacağız.
Gittik... Mahkeme salonunda fizikçiler de yazılı kağıt okuyorlar... Biraz sonra ufak tefek hakimmiş bir zat geldi. "Ayağa kalkın" dedi; kalktık...
Diğer iki arkadaşa: Allahınıza, dininize, kitabınıza vb uzunca... "Yazılı kağıdı düzgün okuyacağınıza yemin eder misiniz?" dedi.
İki arkadaş da yemin etti.
Bana da aynı şeyleri saymaya başlayınca "Sen ne diyorsun? Mahkemede fahişeye namus üzerine yemin ettiriyorsun. Ben etmem" dedim. Adam kızardı, morardı.
Din-kültür öğretmeniyiz ya... Adam bizi üç kuruş verecekler ya; diğer branş öğretmenleri de var.. Ezecek...
Fizikçi mudet hoca hemen geldi benim alnımdan öptü... "Üç yıldır kağıt okuruz; bir kere yemin etmedik" dedi...
Öyle bir dönemler yaşandı ki; inan Afrika kabilelerinde bile olmaz...
Bir ara İngiltere Decnn'de dünyada ki ilginç apsürt olayları yayınlıyor...
İlk sırada ise... Rıhtımda askeri ekran; diğer tarafta denizin içinde fırtınadan etkilenmiş sağa sola savrulan bir kayık; içinde bir çocuk, çocuğun kolunun altında bir cisim...
Biraz sonra kayık sahile yanaşır; çocuk karaya adım atar atmaz; bando başlar çalmaya... Askeri erkan bir anda hazırol vaziyeti alır... Tören başlar... Çocuğun kolunun altında bir büst... 19 Mayıs....
Yozgat Aydıncık'ta öğretmenim... 80 ekim ayı; lise müdürü Alevi.. İki pırpır çavuş komutan..
Bana köy camisine cemaatle namaza gidiyorsun diye soruşturma açtı...
Bizde pehlivanlık da var...
Akıncılık devam... 23 yaşında genç bir öğretmenim... Övünmek gibi olmasın; müdürü iki sefer elimden aldılar... Çavuşa da dersini...
Biraz kubuzluk oldu... Kusura kalmayın... Yaşlılığıma sayın...
Bundan sonra hikaye var...