Prof. Dr. Ali Akpınar

Prof. Dr. Ali Akpınar

Mehmet Âkif ruhu

Tarihimizde çok önemli şahsiyetlerimiz, değerlerimiz var. Onları anmayı, onlara medhiye sunmayı son zamanlarda iyi becerir hale geldik. Ama onları anmanın yeterli olmadığını henüz anlamış değiliz. Oysa onları anmaktan çok anlamak ve yaşamak gerekir.

Mehmet Âkif de bu değerlerimizde biri. Osmanlının yetiştirip Cumhuriyete armağan ettiği ve fakat Cumhuriyetçilerin tam olarak kıymetini bilemedikleri ve ömrünün son dilimini Mısırlarda geçirmek zorunda kalan bir vatan aşığı, bir vatan şairi ve Milli şairimiz Âkif.

M. Âkif, şuuruyla şiiri şuurlandıran adamdır. O, hem şâir, hem yazar, hem millî kahramandır. O, çok yönlü bir adamdır. Onun hayatının kesitlerinden aldığımız şu kısa bilgiler onun ne kadar çok yönlü ve donanımlı bir vatanperver olduğunu gösterir:

M. Âkif, Hicrî 1290 Şevval/ Milâdî 1873 Aralık’da İstanbul’da doğmuş; 63 yıllık çileli ve bereketli bir ömür sürmüş; sıla ı rahim için geldiği İstanbul’da 27 Aralık 1936 da vefat etmiştir.

M. Âkif ilköğrenimine Fatih'te Emir Buharî mahalle mektebinde başladı. Maarif Nezareti'ne bağlı iptidaîyi ve Fatih Merkez Rüştiyesi'ni bitirdi. Bunun yanı sıra Arapça ve İslami bilgiler alanında babası tarafından yetiştirildi.

Türkçe, Arapça, Farsça, ve Fransızca bilgisiyle dikkati çekti. Mekteb-i Mülkiye'nin idadi (lise) bölümünde okurken şiirle uğraştı. İlk şiirlerini Resimli Gazete'de yayımladı.

Babasının ölümü ve evlerinin yanması üzerine mezunlarına memuriyet verilen bir yüksekokul seçmek zorunda kaldı.

1889'da girdiği Mülkiye Baytar Mektebi'ni 1893'te birincilikle bitirdi. 1906'da Halkalı Ziraat Mektebi ve 1907'de Çiftçilik Makinist Mektebi'nde hocalık yaptı. 1908'de Dârülfünûn Edebiyat-ı Umûmiye müderrisliğine tayin edildi.

Burdur mebusu sıfatıyla TBMM'ye seçildi.

Meclis'in bir İstiklâl Marşı güftesi için açtığı yarışmaya katılan 724 şiirin hiçbiri beklenilen başarıya ulaşamayınca maarif vekilinin isteği üzerine 17 Şubat 1921'de yazdığı İstiklal Marşı, 12 Mart'ta birinci TBMM tarafından kabul edildi.

İstiklal Marşı yazma yarışmasına mütevazılığından önce katılmamış sonra dostlarının ısrarıyla katılmıştır. Çok büyük sıkıntılar içerisinde iken İstiklal Marşı ödülünü kabul etmemiş, bir hayır kurumuna bağışlamıştır. Verilen ödül 500 lira idi. O zamanların Ankara’sında 140 liraya bir çiftlik satın alınabiliyordu. Ve Âkif’in paltosu yoktu. İstiklal Marşı, Milletimindir diyerek Safahat’ına almamıştır.

Evet bu devletin temeli bir Cuma günü, Cuma namazından sonra, yurdun dört bir yanında okunan Kur’ân ve Buharî hatimleriyle, dua ve tekbirlerle atılmış; İstiklal Marşı, bir Kur’ân şairi tarafından bir Dergahta yazılmış ve İstiklal savaşı bu ruhla kazanılmıştır.

1923 de Âkif, Meclis dışında kaldı. Çok sevdiği meclis arkadaşı Trabzon mebusu Kurmay Binbaşı Ali Şükrü Bey boğulmuş olarak bulunur. 1925 de dergisi Sebilürreşad kapatılmıştır. Sakarya zaferinden sonra kışları Mısır'da geçiren M. Âkif, Mısır'da sürekli olarak yaşamaya karar verdi.

İşin sorumluluğunun bilinci ile Kur’ân Meâli yazma görevini dostlarının ısrarıyla kabul etmiştir. Türkçe ibadetin tartışıldığı günlerde, hazırlayacağı meâlin bu işe alet edileceği düşüncesiyle görevi iade etmiş, fakat meâlini yazmaya devam etmiştir. Bitirdiği meâlini bir kez daha gözden geçirme niyetinde iken vefat etmiş, vasiyeti üzerine meâli vefatından yıllar sonrası yakılmıştır.

1935'te Lübnan'a, 1936'da Antakya'ya birer gezi yaptı. Yurdunda ölmek isteği ile Türkiye'ye döndü ve İstanbul'da öldü.

Mehmet Akif, çok yönlü bir insandır. O, baytarlık mesleği yanında Arap dilini ve Kur’ân’ı çok iyi bilen bir düşünür, edib, yazar ve şair; iyi bir hatip, iyi bir gözlemci seyyah, siyasetçi ve halk adamıdır.

Onun düşünce dünyası Kur’ân ile yoğrulmuştur. Kur’ân ile büyümüş, Kur’ân ile yetişmiş, Kur’ân ile yaşamış ve Kur’ân ile vefat etmiştir.

Âkif, Kur’ân’ı okuyup anlamanın, Kur’ân merkezli düşünüp konuşmanın ve yaşamanın, Kur’ân mesajını çağımıza taşımanın gereğine vurgu yapmıştır. O, bu çağrılarında geleneği tümüyle reddeden bir reformist değil, kökü mazînin derinliklerinde, yüzü ise âtinin yüceliklerinde bir yenilikçi profili çizmiştir.

Mehmet Akif, dini ilimler yanında müsbet ilimleri de okumuştur. İyi bir dil (Arapça, Farsça ve Fransızca ) eğitimi almıştır.

O, bizzat halkının içerisinde yaşamış, onların dertleriyle hem dert olmuş, fikirleriyle kişiliğini bütünleştirmiş bir düşünür; kendini milletine vakfetmiş bir gönül adamıdır.

O, hem ilim ve fikir adamı, hem halk ve siyaset adamıdır.

O, vatan şairidir, milletin derdini derdi bilen bir vatanperverdir.

Bir taraftan İslam aleyhine yazıp çizenlerle mücadele ederken; diğer taraftan vatan ve millet düşmanlarıyla mücadele etmiştir.

Âkif, ümidin tükendiği yerde umut olmuş, asla ye’se düşmemiştir. Bunun için en zorlu zamanda yazdığı marşımıza Korkma diye haykırarak başlamayı uygun bulmuştur.

Bir Kur’ân Hafızı, Kur’ân Muhafızı, Kur’ân Uzmanı ve Kur’ân Şairi olan Âkif günümüze de ışık tutmaya devam etmektedir. Yeter ki onu doğru anlayabilelim, Âkif ruhunu yaşayıp yaşatabilelim. Onu rahmetle anıyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.