Mustafa Yiğit
Menzile giden yol tek değildir
Gündelik tartışmalar, hay huylarla geçiyor zaman.
Oysa ki, her yazın bir kışı olduğu gibi her ömrün de bir sonu var.
Ancak öyle bir zamanda yaşıyoruz ki, hiç ölmeyecekmiş gibi davranıyoruz.
Kırıyoruz, küstürüyoruz, yakıyor yıkıyoruz.
Bir daha yüz yüze bakmayacakmışız gibi köprüleri atıyor, yola çıktıklarımızla yolda bulduklarımızı değiştirmekten çekinmiyoruz…
Vefa sanki arkaik bir duygu, kardeşlik, kadirşinaslık bulaşıcı bir hastalık gibi kaçıyoruz onlardan…
“ben” duygusu en güçlü duygu halini almış, bütün benliğimizi sarmış…
Oysaki “ben”, “sen” varsan anlam kazanır…
Biz birbirimizle varız.
Birbirimizle tanış olalım diye kısım kısım yaratıldık.
Farklı düşüncelerimiz, farklı dünya görüşlerimiz olabilir.
Aynı şeyleri düşünmek, aynı şeyleri paylaşmak zorunda değiliz.
Bizim birbirimizden bağımız, farklı yollardan yürüyor olmamız, aynı hedefe yürümeyeceğimiz anlamına gelmez.
Menzile giden yol tek değildir.
Bizler yaratılmışların en şereflisi insanlar olarak birbirimize denk ve eşit olduğumuzu unutmamalıyız.
Allah bizleri yalnızca ve yalnızca insan olarak yarattı.
Kendisinin elçileri olarak nitelendirdi.
Padişahta olsak, hamalda olsak, zengin de olsak fakir de olsak, kadın da olsak, erkek de olsak aynı yaratıcı tarafından aynı gaye ile yeryüzüne gönderildik.
Bizim birbirimizden farklı oluşumuz, ayrıcalık değil güzellik, bir ilahi hakikat olarak değerlendirilmelidir.
Farklılıklarımızı ayrıcalık, ayrıştırmaya dönük bir “ben” gailesiyle algılarsak, yaradılışın sırrına erememişiz demektir.
Yeryüzü hayatının “ben”i yok etme macerası olduğunu anlamamışız demektir..
Birbirimize hükmetmemiz bizi birbirimize yakınlaştırmaz bilakis Allah’ın hikmetinden uzaklaştırır.
Hakikati kendimizde, yalnızca kendimizde aramak büyük bir gaflet halidir.
Bu hakikati bulmamızı güçleştirir, bizi hakikatin sırrına değil, felaketin kıyısına götürür.
Hakikati kendi hırslarımızda değil, bir bebeğin gülüşünde, bir gül yaprağına düşen çiğ tanesinde, soğuktan çatıya tünemiş bir güvercin kanadında bulabileceğimizi görebilirsek ne mutlu bize.
“Ben”den çıkabilirsek, “Ben”in kibrini içimizden atabilirsek, hırslarımızı, heveslerimizi “biz”de eritebilirsek, insan-ı kamil olamayız belki ama “insan” olmaya epeyce yaklaşırız…
Menzile vardığımızda ben, sen olmayacak, biz olacağız değil mi?