Seyit Küçükbezirci
Mevlana’yı ve Mesnevi’yi özümsemek için “Aşkın Kâtibi”ni okumalısınız
Selçuklu’ya gelmek için binlerce kilometreyi bir kervan içinde yürüye yürüye yola düşmüştü; “Alimlerin Sultanı” babasıyla… Çocuktu; yanacağı ateş aklında hiç yoktu.
Büyüme, evlenme, kürsü sahibi olma; izzetler, ikramlar “nasip olarak verildi” sanarak derslerine devam ediyordu... Nasibine ders değil; “aşk” düştüğünün farkında değildi.
“Aşk” bir tutuşmaydı; Celaleddin “tutuşturacak olanı” bekliyordu..
HER ATEŞİN BİR TUTUŞTURANI OLUR
Adına “Aşk” denilen, öncesiz, sonrasız bir tecelliye Şems’i tanıyınca ilk adımını atmıştı. “Aşka Aşina” olmak zorundaydı; ama, “Aşkın Labirentleri” delilsiz aşılamazdı. “Bir ustaya dursam çırak / Hep bir olur yakın ırak / Kemiğimi yaparak tarak / Dost zülfünün tellerine” misali; “Aşkın Rehberi”ne uymalıydı; kemiği dost zülfünün tellerine tarak olmalıydı. Aşk ilahi bir tutuşmaydı, Celaleddin de pervanesi olacaktı; ama yana yana...
Aşk gelince cümle eksikler bitmişti; “Delilsiz aşılmaz, yollar harami”ydi... Şems’in deliliğinde geçilebilirdi aşk denizleri.
“Hem akilem, hem divane” yolculuk başlamıştı; Mevlam neylerse güzel eyleyecekti…
MUHTEŞEM AŞKIN "ŞAHİDİ" DE OLMALIYDI; "KATİBİ" DE OLMALIYDI...
İnsanoğlu'nun yaşayabildiği en muhteşem aşkı yaşayan Mevlâna Celaleddin'in hayatı üstüne, fikirleri üstüne, ilmi ve kişiliği üstüne, şiirleri üstüne yedi yüzyılı çoktan aşkın bir zaman içinde, neredeyse, söylenmedik söz kalmadı. Binlerce, on binlerce kitap, makale, araştırma inceleme; yüzlerce sempozyum... Mevlana'yı divane eden, aşk ateşinin pervanesi eden, aşkı tanımlanabildi mi acaba?
Mevlana Celaleddin "Aşkın Öznesi"; Muhammed Celaleddin Şems "Aşkın Rehberi"... Amenna... Ama; bir de "Aşkın Katibi" var... Ama, birde aşkın "Görgü Tanığı" var.
Mevlana Celaleddin'in aklını, iradesini, makamını, mansıbını terk ettiren aşkının 25 bin 500 beyit boyunca, birinci ve tek görgü tanığı Hüsamettin Çelebi şimdi kitap oldu.
Yazar Melâhat Ürkmez'in 4 Nisan 2015'te, çok zarif sözcüklerle imzaladığı "AŞKI KATİBİ/ÇELEBİ HÜSAMEDDİN" kitabı yaklaşık iki aydır masamın üstünde; bir yere kaldırmadım, sonra bakarım demedim. Melahat Ürkmez'in satırları aracılığıyla, fâni çok az insana nasip olan bir ulu aşkın şahitliğini eden Hüsameddin Çelebi ile hemhal olmaya çalıştım. Meğer ne kadar geç kalmışım. 9 yılda söylenen 25 bin 600 mısralık NEHİR MESNEVİ ancak böyle anlaşılabilirmiş.
Çok cesur bir işe girişmiş Melâhat Ürkmez; yazar olarak... Hakkında yazılan kitaplar parmakla sayılacak kadar az olan Hüsameddin Çelebi'nin" Şahitlik/Kâtiplik Romanı'nı yazmak hayret ve takdiri gerektirir.
"AŞKIN KÂTİBİ / HÜSAMETTİN ÇELEBİ" İÇİN TADIMLIK BİR TANITMA:
262 sayfa oylumunda, anlamlı bir tarihi minyatürle kapağı yapılan "Aşkın Kâtibi" Gençlik Kitabevi Yayınları arasında okurlara sunuldu.
"Aşkın Kâtibi’nin arka kapak yazısını, şair, düşünür, felsefe, sosyoloji dallarından uz yıllar emek veren Ali Uğur Gündem yazmış. Gündem'in yazısı, size kitap hakkında en rafine tanıtımı verecek nitelikte...
Ali Uğur Gündem şöyle yazıyor:
"Anakronik ve senkronik geçişler, kitabı arkadan takip eden bir rüzgarı andırıyor. Ancak bu rüzgâr tümüyle bakir bir alanda eserken, yazar kurguya teslim olmayarak bastığı zeminden kopmuyor. Türk Edebiyatında bu konuda, bir ilke imza atan yazarla ve müstesna bir eserle karşı karşıyayız. Kitapta, sanat, kültürle beslenirken kendisini koruyacak refleksler, hayatiyetini muhafaza etmekte. Ancak başka damarlar arayarak kültürel derinlikler en üst düzlemde sanatla mesafeleri koruyan bir yarışa dönüşmekte iken lirimizin ritmi soğuk ve kuru bir anlatıma geçit vermemektedir.
Eseri okurken bir bütün olarak Çelebi Hüsameddin görkemini görüyoruz. Ve Yüce Mevlana ile birlikte bu bütünün sıcaklığını kuşanıyoruz. Gerek Mesnevi'nin yazılışı ve yazılış sancıları; gerek Mevlâna’nın dilinden Mesnevi'nin katibi Çelebi Hüsameddin ve "Hüsam" dediği Çelebi Hüsameddin'e övgüler; gerekse 1250'li yıllara esrarengiz sıçrayışlar, ilginç olaylar... Bütünüyle, bu konuda ve romandaki gibi bir yaklaşım, bilim ve edebiyat dünyasında takdir etmemiz: Hikmet burcundaki haz ve anlamını okurlarına sunmasının da ayrılacağını burada teslim etmemiz gerekiyor."
YAZAR MELAHAT ÜRTMEZ HAKKINDA DA ŞU NOTLARI DÜŞMEK İSTİYORUM:
- Sabırlı, kararlı bir hanım. İmkancısızlıkları aşmasını biliyor; çoğunun şahidiyim. -Melahat Ürkmez tanıyalı on yıl çoktan geçmiş. Onu Konya Kültür Müdürü Abdüssettar Yarar'ın odasında tesadüfen tanıdım: Yazacaklarını anlatıyordu. Ortada ödül de aldığı bir kaç öyküsünden başka bir şey yoktu. Sanki, bugünlere ulaşmış yedi kitabını anlatıyordu... "Bu hanım, dediklerini yapacak. Çünkü anlattıklarına inanıyor" dedim... İçimden.
Öyle de oldu. Yanda, Melahat Ürkmez'in kitapları konusunda çok kısa bir not sunuyorum. Kitaplarını orada göreceksiniz... Ben size şöyle diyorum: Eğer Melâhat Ürkmez’den bir kitap okumamışsanız, önce Aşkın Kâtibi Hüsameddin Çelebi'yi okuyun; sonra, "Mevlâna'da Aşkın Sırrı"nı; sonra, "İlahi Aşk Şems'i Tebrizi'yi okuyun. Rampalı Çarşı'da hemen bulmanız mümkün bunları... Melahat Ürkmez'in bir de ilk kitabı var: Sözcüklerin Nefesinde Ateizmden Allah’a ideoloji girdaplarında, Melâhat Ürkmez'de dahil, savrulan bir genç kuşağın maddi ve manevi acılarını; kendini ve "yoldaşlar"ını hilesiz hurdasız anlatır. "Sözcüklerin Nefesinde Ateizmden Allah'a" İstanbul'da Beyan yayınevinin açtığı roman yarışmasında "Okunabilir En İyi Roman" seçilmişti. Ben de 11 Temmuz 2011’de, Memleket Gazetesi'nde "Ateizmden Allah'a ve Melâhat Ürkmez Romanı" başlıklı bir yazı yayınlamıştım. Melahat Ürkmez'in ağır yaralı kuşağını tanıyordum; ama savrulmalarının bu kadar olduğunu hissetmemiştim.
"Mübarek Şehir" Konya'yı gündüz hayalinde, gece düşünce yaşayan, etik yazar Melâhat Ürkmez'le sizi tanıştırmam konusunda bunu ilk adım sayın... Uygun görürseniz gerisini siz getirin.
*/*/*/*/*
Melahat Ürkmez Kimdir?
Konya’nın Hadim kazasında 1959 yılında doğdu. Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Türkçe Bölümü’nden ve Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler Bölümü’nden mezun oldu. 1976-79 yıllarında Türkiye Halk Bankası’nda memur olarak görev yaptı. Evlilik nedeniyle memuriyetten ayrıldı. Şu anda bir devlet ortaokulunda Türkçe Öğretmeni olarak görev yapıyor.
İlk romanı olan, “Sözcüklerin Nefesinde Ateizmden Allah’a” İstanbul’da Beyan Yayınevi’nin açtığı roman yarışmasında, “Okunabilir En İyi Roman” seçildi.
İkinci romanı olan, “Gönül Bahçesinde Mevlâna”, 2004 yılında T.C. Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından basılıp yayımlandı. Takip eden yıllarda beş yıl İl Turizm ve Kültür Müdürlüğü tarafından yeniden basılıp yayımlandı. Aynı romanı, Türkiye Yazarlar Birliği Genel Merkezi’nin İl Kültür ve Turizm Müdürlüğüne, bastığı kitaplardan dolayı “Özel Ödül” verdiği altı kitap arasında yer aldı. Aynı romanı 2007 yılında Nesil Yayınevi tarafından da yayımlandı. Yine aynı romanı Japoncaya çevrildi ve Japonca çevirisi Hollanda UETD tarafından 2008 yılında basılıp yayımlandı.
Araştırma-İnceleme dalında, “Mevlâna’da Aşk Sırrı ve Nihai Bütünleşme” adlı kitabı, 2005 yılında NKM tarafından, 2. ve 3. baskısı, Ağustos 2009 ve 2010 yılında Palet Yayınları tarafından yayımlandı.
Kısa zamanda 17. baskıya ulaşan ve alanında bir ilk olarak gösterilen, “Şems-i Tebrizî” isimli araştırma-inceleme kitabı, 2007 yılında T.C. Konya Valiliği İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından, 2. ve 3.baskısı, NKM tarafından, 4. baskısı Konya İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından tekrar yayımlandı. Diğer baskıları Tuna Yayınevi tarafından yayımlanarak 17 baskıya ulaştı.
“Diyâr-ı Aşk / İlâhî Ulak Şems-i Tebrizî” adlı romanı, 2010 yılında okuyucuları ile buluştu.
“Ödlek Musa” adlı hikâye kitabı, 2014 yılında Gençlik Kitabevi tarafından yayımlandı.