Hasan Ukdem
Mona Roza Çağrışımları... -2-
Akşamları gelir incir kuşları
Konarlar bahçenin incirlerine
Kiminin rengi ak, kimisi sarı
Ahhh! beni vursalar bir kuş yerine
Akşamları gelir incir kuşları
Akşamların rengidir aslında şairlerin gönüllerindeki hüznün rengi. Ne olacaksa akşamla başlar olmaya, hüzünse hüzün, hasretse hasret... Bahçe yorulanların nefes alma durağıdır şiirlerde. Orada ağaçların yapraklarına asar aşık sevdiğinin vesikalık resimlerini ve incir kuşları, kimi ak, kimi sarı dolaşır o yaprakların arasında şairin yüreğidir sanki her biri. Ahhh vursalar beni bir kuş yerine dediği de bundandır.
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında
Hayatla doldurur bu boş yelkeni
O masum bakışlar su kenarında
Ki ben Mona Roza bulurum seni
İncir kuşlarının bakışlarında bulduğu sevgili, hayatla doldurur şairin boşlukta sallanıp duran gönlünü ve bir yelken gibi önünde azgın hayat deryasında yol almasına neden olur. Artık önündeki sular da yanı başından akan su kenarlarında beliren de sevgilinin kirlenmemiş, masum bakışlarıdır. Onun nerede olduğu önemini yitirmiş, şair onu o bakışlarda bulmuş ve ömür boyu yitirmeyeceği bir değeri içine kazımıştır.
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Henüz dinlemedin benden türküler
Benim aşkım sığmaz öyle her saza
En güzel şarkıyı bir kurşun söyler
Kırgın kırgın bakma yüzüme Roza
Masum bakışların kırgın bakmasını istemez. Ben bunları sana söylüyorum ama bunlar seni üzmesin, zira benim yüreğimin türkülerini bir dinlesen, bu söylediklerim, bu mısralar, bu şiir bile az gelirdi diye hayıflanır şair. Oysa sevgilinin olmadığı yerde, şairin gönül türkülerinden daha güzel gelen bir şarkı daha vardır ki onu da bir kurşun söyleyebilir ancak...
Artık inan bana muhacir kızı
Dinle ve kabul et itirafımı
Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
Alev alev sardı her tarafımı
Artık inan bana muhacir kızı
Mısralarında yaptığı ilan-ı aşka devam ederken sevgilinin, muhacir kızının, Mona Roza’nın bu itirafını kabul etmesini ister. Ateş bacayı sarmış, alev alev bir mavi sızı her tarafını kaplamıştır aşığın. Üstelik bu garip sızı soğuktur tıpkı yılanın yüzü gibi, tıpkı yalnızlık duygusu gibi...
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvalar sabırla olgunlaşırmış
Bir gün gözlerimin ta içine bak
Anlarsın ölüler niçin yaşarmış
Yağmurlardan sonra büyürmüş başak
Meyvanın dalda görünmesi için, başakların büyümesi için nasıl yağmur gerekliyse, gözlerinin içinde baharı diriltmesi için de aşığa maşuk gerekmektedir. Yoksa yüz yıl da yaşasa ölüdür ve ölülerin niçin yaşadığını da ancak ölmesine sebep olanlar anlayabilirmiş.
Altın bilezikler o kokulu ten
Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne
Bir tüy ki can verir bir gülümsesen
Bir tüy ki kapalı gece ve güne
Altın bilezikler o kokulu ten
Heyhat ki vuslatsız bir sevdadır bu... Ne altın bilezikler takılmıştır ne de kokulu tene dokunulmuştur. Hepsi bir hayal olmuş, bir kanlı kuş tüyü gibi avucunda kalmıştır aşk. Nasıl doğuşu aşığın eliyle olmamışsa ölümü de elinde değildir. Can çekişmeye devam eder aşkıyla birlikte aşık... Geceden ve gündüzden sakladığı ve bu ağır yükü bir kuş tüyü kadar hafifmişçesine taşıdığı sevdanın kurtuluşu da onun bir gülümsemesine bağlıdır.
Mona Roza siyah güller, ak güller
Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak
Kanadı kırık kuş merhamet ister
Aaahhh! senin yüzünden kana batacak!
Mona Roza siyah güller, ak güller
Ve film başa sarar, bitmez bu aşk, bitmez bu şiir... Sizler her okuduğunuzda yeniden canlanır aşk...
Sevgiyle kalın.