M. Ali Köseoğlu
Muhafazakârlık örtüsü!
Şimdi kamuoyu araştırmaları bombardıman olup üzerimize yağacak…
Yerel seçimlerde hangi partinin ne kadar oy alacağından tutun da mevcut başkanların durumlarına kadar bir dizi sağlıklı ya da sağlıksız analiz önümüze düşecek.
Tabii tamamıyla bu analizlere göre hareket etmek fena bir durum.
Şimdilerde A&G Araştırma Şirketi bir araştırma yapmış
Bu araştırmaya göre toplum muhafazakârlaşmıyor aksine modernleşiyor.
A&G Araştırma Şirketi’den Adil Gür, “Türkiye muhafazakarlaşmıyor. Aslında Türkiye’de muhafazakarmış gibi görünenlerin sayısı artıyor. Ülkede eğer bir şeyler, ekonomi gibi yolunda gitmezse bu oranda büyük bir düşüş yaşanır” diyor.
Yani resmen “ikiyüzlülerin oranı arttı” demeye getiriyor…
AK Parti’ye yaranmak için olmadığı gibi görünenlerin sayısı çoğalmış…
Ne ala memleket…
AK Parti’ye oy verenlerin büyük bir kesimini de ekonomik sorunlar yaşayan, toplumun en alt ekonomik sınıfının oluşturduğunu söyleyen Gür, son dönemde siyasette yaşanan gerginliğin nedenini ise sınıf ve çıkar çatışmalarına bağlıyor.
Gür, “Muhalefet materyal eksikliği nedeniyle kendini kurtaracak çok önemli iki konuya sarılmış görünüyor. Bunlardan ilki AK Parti’nin kemikleştirmeye çalıştığı ve daha çok toplumun kültürel yapısıyla ilgili seçmen yapısı, diğeri de yolsuzluklar. CHP, şimdi bu iki ana husus üzerinde yerel seçimler öncesi strateji geliştirmeye çalışıyor. CHP’nin seçimlerde bu iki önemli husus sanırım en önemli silahı olacak” diyor…
Ülkede son zamanlarda tırmandırılan gerilimin nedenini şimdi anladınız mı?
Nasreddin Hoca’nın ‘yorgan gitti kavga bitti’ fıkrası hesabı, hele şu yerel seçimleri de bir atlatalım siz o zaman ortalık nasıl sütliman olurmuş görün.
Bunlar bir yana ben yine de şu ‘muhafazakarmış gibi görünen’lere takılı kaldım… Muhafazakârlığın değil, modernleşmenin ‘muhafazakâr bir partinin iktidarında’ gelişiyor olması sizce de ilginç değil mi?
Değil, çünkü bu böyledir.
Şarkıcı Murat Kekilli’nin bir internet sitesinde kaleme aldığı ‘Örtü’ başlıklı bir yazısı var…
Orada şunları söylüyor Kekilli:
“2000 yılının başlarında Yunanistan'da Batı Trakya Türklerinin konser davetini kabul etmiştim. O yıl henüz daha Avrupa Birliği kurulmamıştı ama birliğe geçiş için gün sayılıyordu. Bu ortamda gördüğüm Batı Trakya Türkleri neredeyse bizim Fatih Çarşamba'daki gibi bir hayat tarzı sürdürüyorlardı. Aradan bir kaç yıl geçti ve biz 2004 senesinin sonunda yine aynı yerde konsere davet edildik. Gördük ki Avrupa Birliği'ndeki Yunanistan'da yaşayan soydaşlarımız üzerlerindeki baskı kalkınca daha özgür bir yaşam sürmeye başlamışlar. Artık eskisi gibi giyinmiyorlardı da üstelik. Her neyse, artık ne zaman Batı Trakya'ya konsere gitsem her gidişimde biraz daha gelişmiş buluyorum soydaşlarımızı.”
Neden ‘bu böyledir’ dediğimi şimdi daha iyi anladınız sanırım…
İnsanları yasaklayarak değil sözüm ona özgürleştirerek dilediğiniz kıvama getirmeniz mümkün…
Üniversitelerde başörtüsü özgürlüğü elinden alınan ve yıllarca bunun haklı mücadelesini veren kızlarımızı şimdi bir arayıp bulun…
Zamanla devlet dairelerinde memur olan kızlarımızı, ilk başta kurumlarda başlarını mecburen açarken sonradan tamamıyla örtülerini başlarından sıyırmış olarak görürseniz şaşırmayın.
Çünkü bu onların kendi(!) tercihleri…
Ülkenin yerel seçime gittiği doğru…
Peki ya bu yenidünya düzeninde bizlerin, muhafazakâr görünenlerin seçimi ne olacak? Nimete ulaştıktan sonra, yerimizi unutanlardan mı olacağız?
‘İktidarda iken özümüzü kaybedeceğimize muhalefette kalsaydık daha iyi olurdu’ mu diyeceğiz yıllar sonra…
Ne dersiniz?