Prof. Dr. Ali Akpınar
Muhammedî ezanın etkisi
Ezan, namaza yani Huzur’a çağrıdır. Ezanın sözleri, tevhidi haykırır. Bu sözler sünnetle sabit olmuştur. Medine Döneminden itibaren günümüze kadar ezan, Müslümanların yaşadığı her yerde okunmaya devam etmiştir.
Müslüman çocuğu doğar doğmaz kulağına okunan ezanla hayata merhaba der. Aslında bu Nebevî uygulama, yeni doğan çocuğu İslam’a hiç ayrılmamak üzere bağlama ameliyesidir. Bugün bilim, çocuğun doğar doğmaz duyduğu ilk seslerin kişiliğine etki edeceğini söyler.
Ezan, tevhidin özeti, İslam’ın şiarıdır. Evrensel çağrının ulaşabildiği en geniş alandır ezan. Bir beldenin Müslüman olup olmadığı, okunan ezan ile anlaşılır. Savaş halinde ezan sesleri gelen topluluğa saldırılmaz.
Ezanı güzel okumak elbette önemlidir. Ezan lafızlarını doğru telaffuz etmek, gür bir seda ve güzel bir sesle okumak önemlidir. Ancak ezan, bir müzikal değildir. Ezan, kahvemizi yudumlarken dinleyeceğimiz bir dinsel müzik parçası hiç değildir. Peygamberimiz, ezan okuma ve ön safta namaz kılmanın faziletini bilseydiniz, bu konuda birbirinizle yarışır, sonunda aranızda kura çekmek zorunda kalırdınız sözüyle ezan okumanın faziletine dikkatimizi çekmiş ve müminleri ezan okumaya teşvik etmiştir. Tabi bu yarışa katılabilmek için ezanı doğru ve güzel bir şekilde okumak gerekir. Bunun için her Müslüman ezan okumasını bilir ve ezan okumak ister.
Bizim kültürümüzde ezan, insanımızı etkiler. Ezanın bu etkisi insanımızın tavır ve davranışlarında anında kendisini gösterir. Şöyle ki, Ezanı duyan bir mümin oturuşunu değiştirir, yatıyorsa kalkar, bacak bacak üstünde oturuyorsa ayaklarını indirir. Duruyorsa ezana icabet için hazırlıklara başlar. Müzik dinliyorsa, müziğin sesini kısar, sigara içiyorsa sigarasını söndürür, herhangi bir sözlü yahut fiilî günahın içerisinde ise günahına son verir. Cemaate devam eden biri ise, abdest alıp camiye yönelir.
Aynı şekilde ezan hassasiyetini yitirmemiş mümin, Ezanı duyduğunuzda siz de müezzine icabet edin, müezzinin söylediklerini tekrar edin hadisi gereğince müezzinin sözlerinden sonra ezan cümlelerini tekrar eder. Yalnızca Hayyeales-salah ve Hayyealel’-felah sözlerinden sonra Lâ havle velâ kuvvete illâ billah duasını okur. Sabah ezanında Essalâtü hayrun mine’n-Nevm ifadesinden sonra da Sadakte ve berirte/doğru ve güzel söyledin diye karşılık verir. Ezanın sonunda da icabe duasını okur. Allahümme Rabbe hazihi’d-da’veti’t-tâmme diye başlayan bu dua her müslümanın ezberinde olması ve okuması gereken bir duadır. Ancak ezana asıl icabet, herhangi bir mani yoksa camiye ve cemaate katılmaktır.
Müslüman, bulunduğu yerde bir vakit ezan okunmasa tedirgin olur. Hatta namaz kılmayanlar bile, yaşadıkları köy, yayla ve yerlerde ezan okunmasını ister dururlar. Özellikle Avrupa’da diyar-ı gurbette bulunanlar ezana hasret olduklarını fark ederler. Bunun için de Müslümanların yaşadığı Avrupa’nın hemen her yerinde imkanlar ölçüsünde camiler yapılmış ve kapalı alanda da olsa ezanların okunması sağlanmıştır.
Evet ezan, bizim özgürlük ve güvenliğimizin simgesidir. Bayrak özgürlüğümüzün somut, ezan ise soyut göstergesidir.
Ezan farklı coğrafyalarda yaşayan ve farklı dilleri konuşan Müslümanlar arasındaki ortak dildir. Bunun için ezan Arapçadır ve kendi orijinal diliyle okunmalıdır. Ezanın Arapça lafızları diğer dillere tam olarak aktarılamayacak kadar özlü ve anlamlı ifadelerdir. Bunun için 1950’ye kadar 18 yıl süren Arapça ezan yasağı ve Türkçe ezan uygulaması tutmamış, halkımız tarafından kabul görmemiş ve sonunda kaldırılmıştır. Bu süre içerisinde cezalandırılma pahasına, ezanı kendi orijinal haliyle okuma mücadelesi veren nice insan eşsiz ezan menkıbelerine imza atmışlardır.