Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Münafıklar
Kalp hastalıklarından birisi, nifaktır.
Nifak, köstebek adı verilen bir canlının gizlendiği delik manasına gelir. Bu yuvanın/deliğin iki çıkış kapısı vardır. Duruma göre vaziyet alan köstebek, bir delikten girer icabında diğer delikten çıkar. Kalbinde nifak hastalığı olan münafık da yer altı faaliyetindedir. Açıktan İslam’a girer, gizliden çıkar. Kur’an’ın ifadesiyle:“Onlar, ağızlarıyla kalbde olmayanı söylerler.” (Âl-i İmran, 62).
Nifak, itikadi ve ameli olmak üzere ikiye ayrılır. İtikadi nifak, küfürdür. Ameli nifak ise, küfür olmamakla birlikte küfre açılan bir pencere mahiyetindedir. Onun için mü’minler ameli nifak konusunda da uyarılırlar. Resul-i Ekrem (a.s); “konuştuğu zaman yalan söyleyen, söz verdiği zaman sözünde durmayan, kendisine bir şey emanet edildiği zaman ihanet eden kimseyi” bu kategoride değerlendirmiştir.
İslam’a göre, münafıklar kâfirlerden daha tehlikelidir. Kâfirler, açıktırlar. Ona göre tedbirinizi alırsınız. Nifak ehli ise, gizli ve birçok koldan çalışır. Nereden, ne şekilde ve nasıl çıkacaklarını bilemezsiniz. Çünkü onlar, Müslüman maskesiyle hareket ederler. Kur’an’dan öğrendiğimiz kadarıyla, Uhud savaşının meydanda yapılması hakkında münafıklar Hz. Peygamberle birlikte çıkmaya karar vermişler, yola çıkınca, İslam ordusundan bölünerek, geri dönmüş ve Müslümanların gücünü zaafa uğratmak istemişlerdir. Bunu da kısmen başarmışlardır. Bir de onlar Hz. Peygamberin saflarından ayrılmakla kalmamışlar, Medine’ye döndüklerinde psikolojik harb taktiğine başvurarak, İslam toplumunda karışıklık çıkarmak istemişler, bir taraftan da Mekke müşrikleriyle işbirliğine gitmişlerdir. Al-i İmran Suresi’nin üçte biri bu meseleyi anlatır.
Kur’an’da müstakil olarak Münafikun adını taşıyan bir sure vardır. Bu sure, her zaman hem kendimizi test etmek ve hem de içinde bulunduğumuz yapıları test etmek adına sık sık okunmalıdır. Sahabe efendilerimiz de zaman zaman Hz. Peygambere gelerek, bizler münafık mı olduk Ey Allah’ın Elçisi? diye sorarlardı. Kur’an’da Hz. Peygamber (a.s)’a ve onun şahsında bütün Müslümanlara münafıklar hakkında şöyle bir uyarıda bulunulur:
“Onları gördüğün zaman kalıpları (giyim-kuşam, konuşma biçimleri) hoşuna gider.
Konuşurlarsa sözlerini dinlersin.(Çok etkileyici konuşurlar). Onlar sanki duvara dayanmış kütükler gibidir. Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar. (Kendi gölgelerinden korkarlar)…” (Münafikun 4). Görüldüğü gibi bu ayette, onların zahiri görüntüleriyle müthiş imaj çizdikleri, konuşma, eda ve tavırlarıyla toplumu etkiledikleri anlatılmaktadır. Bu konuda müsülanların feraset sahibi olmaları istenmektedir.
Münafıkların siyasetleri, Müslüman toplumu Allah’la aldatmak inancı üzerine kurulmuştur. Kendi mutluluklarını, başkalarının mutsuzluğu üzerine bina ederler. Bu sebeple Kur’an’da münafıkların vasıfları çok açık ve net anlatılır. Amaç, mü’minlerin onları tanımaları ve verecekleri zararları asgari bir hasarla atlatmaları içindir. Bu vasıflardan bazıları şöyledir:
Münafıklar, Allah’ı ve mü’minleri kandırmak isterler. “(Bu münafıklar) mü’minlerle karşılaştıkları zaman biz de iman ettik, derler. (Kendilerini saptıran) şeytanları (dostları) ile baş başa kaldıklarında ise, biz sizinle beraberiz, biz onlarla (mü’minlerle) alay ediyoruz, derler. “ (Bakara 14). Yine onlar, ahret ameliyle dünya çıkarı elde etmek adına:“Gösteriş için namaz kılarlar.” (Nisa 142).
Kendilerine mü’min görüntüsü veren fakat vicdanı kirli olan bu kimseler, İslam toplumlarında varlıklarını sürdürmeyi garanti altına almak için, her türlü şaklabanlıktan geri durmazlar.
“Münafıklar, bozguncudular.” (Bakara 12). Girdikleri yerleri, ortamları ve İslamı ifsat etmek isterler.
Onlar, makyavelisttirler. Menfaatleri için yapamayacakları şey yoktur. İnançlarını bile satarlar. Köşeleri olmayan, yusyuvarlak meşin top gibidirler. Bu sebeple onlar, muhataplarını inandırmak için: “Yalancı olduklarından dolayı, yalan yere yemin ederler.” (Mücadele 16).
“Allah hakkında kötü zanda bulunurlar.” (Al-i İmran 154). (Hâşâ) Allah’ın, insanların yaptıkları şeyleri bilemeyeceğini iddia ederler. (Bkz. Fussilet 22-23).
“Münafıklar, korkak ve ürkektirler.” (Muhammed 20).
“Her gürültüyü kendi aleyhlerine sanırlar.” (Münafikun 20).
“İkbale koşarlar, çile ve mihnetten kaçarlar.” (Maide 72-73).
“Onlar oldukça da çıkarcıdırlar.” (Maun 6-7).
“İşleri-güçleri İslam’ın aleyhine tuzak kurmaktır.” (Münafikun 2).
Unutmayalım ki, nifak hareketi, tarihin belli bir dönemiyle sınırlı değildir. Bugün de gelecekte de Kur’an’ın vasıflarını anlattığı münafıklardan olan kişi, zümre ve oluşumlar konusunda mü’minler uyanık olmalıdırlar. Arif Nihat Asya’nın dediği gibi:
“Ebu Lehep öldü diyorlar
Ebu Lehep ölmedi Ya Muhammed,
Ebu Cehil kıt’alar dolaşıyor.”