Prof. Dr. Ali Akpınar
Musa-Hızır Kıssasından Herkese Mesaj
Kehf suresi 60–82. ayetlerde gizem ve hikmetlerle dolu bir kıssa anlatılır. Bu kısa Hz. Musa ve Hz. Hızır kıssasıdır. Kıssaya göre Hz. Musa, ilminden istifade edebilmek için Hz. Hızır’la buluşmak için yollara düşer. Buluşma noktaları iki denizin birleştiği yerdir. Hz. Musa ile Allah katından kendisine ilim verilen kulun (Hz. Hızır) bu buluşma noktalarında azıktaki balık dirilip suya atlar.
Buluşmadan sonraki yolculukta söz konusu kişi, üç garip iş yapar. Bunlar binilen gemiyi delmesi, karşılaştıkları bir gulamı/çocuğu öldürmesi ve onları misafir etmek istemeyen kavmin içerisinde yaşayan iki yetime ait ve yıkılmaya yüz tutmuş duvarı karşılıksız yapmasıdır.
Başta hiçbir şeye itiraz etmeyeceğine dair söz vermesine rağmen Hz. Musa her üç olaya da itiraz eder. Üçüncü itirazı yol arkadaşlıklarının sona ermesine neden olur. Ayrılmadan önce o kul, üç olayın iç yüzünü Hz. Musa’ya açıklar.
Buna göre, gemiyi zalim korsanların eline düşmekten kurtarmak için ayıplı göstermek için delmiştir. Nitekim delme sonucu gemi batmamıştır. Çocuğu, Salih anne babasını saptırmaması için öldürmüştür. Duvarı da temelleri altında iki yetime ait hazineyi sakladığı için tamir etmiştir. En önemlisi de bu işlerin hepsini Allah’ın emri ile yapmıştır.
Bu Kur’ân kıssası, ilim ve irfan yolcuları başta olmak üzere pek çok kesim için çok önemli mesajların çıkarıldığı bir kıssa olmuştur. Hoca-talebe, mürşid-mürid, yönetici-teba ilişkilerine dair kıssadan çıkarılan ders ve hikmetleri şu şekilde özetleyebiliriz:
İlim uğruna yolculuğa çıkmak ve bu uğurda fedakârlıklara katlanmak gereklidir. Bu uğurda kara ve deniz yolculuklarına çıkılabilir.
İnsan hangi seviyede olursa olsun, ilim öğrenme azim ve gayreti içerisinde olmalıdır.
İlim ve fazilet sahibi kimselerle yolculuk yapmak, onların ilim, edep ve ahlakından istifade etmek için bir fırsattır.
İlim adamlarına saygı duymak bir erdemdir.
İlim adamlarıyla tartışma yapmak, bilgilenmek için önemli bir metottur. Yeter ki kişi, tartışırken inatlaşmasın ve bilgisiyle gurur ve kibre kapılmasın.
Dinin getirdiği şeylerin dış görünüşü akla uygun görünmese de onlara inanmak gerekir.
Şer gibi görünen şeylerde hayır, hayır gibi görünen şeylerde şer olabilir.
Ahde vefa gerekir.
İlim adamlarına muhalefet edince, onlardan özür dileyip gönülleri alınmalıdır.
Yolculuğa çıkarken yanına yol azığı almak, yol arkadaşı edinmek, yardımcı ve hizmetli almak caizdir.
İhtiyaç halinde başkalarından yiyecek istemek caizdir.
Evlatların ölümü gibi, başa gelen bela ve musibetlere sabretmek gerekir.
Hayır ve şer her şeyi takdir edip yaratan Allah’tır, ancak kötü şeyleri Allah’a izafe etmekten kaçınmalıdır.
Bir işe girişirken Yüce Allah’tan yardım istenmeli, işlere Allah’ın izni ve dilemesi ile başlanmalıdır.
Yüce Allah’a yönelip O’ndan yardım dileyen kimse, eninde sonunda yardıma mazhar olur.
Unutmak bir özürdür, unutmasından dolayı insan kınanmaz.
Aksinin doğruluğu anlaşılmadıkça iş ve olayların zahirine/dış görünüşe göre hükmedilir.
Kötülere karşı bile olsa iyi ve güzellikle muamele esastır.
Kaderi kötüleme niyeti taşımadıkça, başa gelen hastalık, yorgunluk ve benzeri sıkıntıları dillendirmek caizdir.
Çoğu korumak için, az feda edilebilir.
Yapılan bir işe karşılık ücret alınabilir.
Müslüman olmayanların bağışlarını kabul etmek caizdir.
İki zarar karşı karşıya geldiğinde, ağır olanı savmak için hafif olan tercih edilir.
Beterin beteri ile karşılaşmamak için, bazı olumsuzluklara göz yumulabilir.
Yanlış yapan, uyarılmalıdır.
Hızır’ın velî olduğu kabul edilirse bu, velilerin kerametinin hak olduğuna delildir.