Hüseyin Altunbaş
MÜŞTERİ ŞİKÂYETLERİ
MÜŞTERİ ŞİKÂYETLERİ KAÇIRILMAZ FIRSATTIR AMMA…
Bir reklamcı olarak inanarak söylüyorum. Önce halkla ilişkilere önem vereceksiniz. Halkla ilişkilersiz marka olamazsınız. Reklamsız marka olursunuz ama halkla ilişkilersiz asla marka olamazsınız. (Segment analizi gerekli) Halkla ilişkiler nedir? Sekreterlik değildir. Halkla ilişkiler personeli ararken aslında büro yönetimi ve sekreter aranıyor, halkla ilişkilerci arandığı zannediliyor(daha janjanlı diye) öyle isteniyor. Büro Yönetimi ve Sekreterlik bölümleri zaten sizin sekreter ihtiyaçlarınız için kurulmuş bölümler. Bu bölüm mezunlarını sekreter olarak istihdam edin. Halkla ilişkiler mezunlarından da sizi halkla ilişkilerle tanıştırmasını, yeni stratejiler geliştirmesini isteyin ve bekleyin. Sekreterden sekreterlik halkla ilişkilerden de halkla ilişkiler bekleyin. Bilmiyorsanız da halkla ilişkiler personeline biraz zaman verin kurumunuzdaki halkla ilişkileri oturtmaları için. Arayanları kaydetmeyi, randevuları hatırlatmayı “halkla bir şekilde ilişki” olarak görme saflığından bir an önce kurtulun.
Halkla ilişkileri bilen yöneten firmalar reklam ajansına doğru ve düzgün bilgi verebilir. Bunun sayesinde reklam ajansıda adam gibi çalışır. Markanın reklamları da hedef kitleye doğru anlamda taşınmış olur. Aksi halde “aaaaa aslında biz şunu diyecektik ama yanlış olmuş” cümleleri firma ile reklam ajansı arasında gidip gelir.
Halkla ilişkiler davranış kurallarını, adabı muaşeret kurallarını bilmekle başlar. İletişimin açık, ifadelerin net olması demektir bu. Yani birebir de iletişiminiz iyi olursa kitle iletişimde de başarılı olursunuz. Halkla ilişkiler bu basit kuralları bilmekten toplumla ve medya ile iletişimi sağlamaya giden mantığı anlamak, kontrol etmek demektir. Kısaca budur. Bu sayfa sadece reklam sayfası değil anlayacağınız. Burası bütünleşik pazarlama iletişimi sayfası. İçinde reklam var, halkla ilişkiler var, promosyon var, satış var, marka var, var oğlu var. Hepsine pazarlama iletişimi deniyor. Günümüzün en önemli alanı. Biz bunları çok fazla konuşan toplum olamadık maalesef. Bu alan ağzı olan konuşuyor alanı gibi. Bizdeki hastalık aslında. Her konuda her şeyden anlıyoruz ya. Herkes doktordan daha doktor, avukattan daha avukat, futbolcudan daha çok futbolcu, teknik direktörden daha direktör, reklamcıdan daha reklamcı, pazarlama iletişimci akademisyenden daha pazarlama iletişimi bildiğini zannediyor. Yani saygı gerekli, saygı yok.
Rekabet pazarlama iletişimini geliştirir pazarlama iletişimi de firmaları ve toplumu. Daha iyi rakip seni de geliştirir. Güçlü rakip sayısını artırmak için düşünmeli, çalışmalıyız, yorumlamalıyız. Bu sayfa kesinlikle daha saygılı, etik ilkelere bağlı, ortak sektörel menfaatleri geliştirme amacıyla ortaya çıktı. Konya gibi önemli bir şehrin iletişim kodlarını daha iyi anlaşılır ve güçlendirmek için çıktı. Marka olan şehirlerde, firmalarda eleştiri fırsat olarak görülür. Marka geri dönüşümleri almak ve değerlendirmekle olur. “Aman kimse bizi eleştirmesin, aman herkes bizi beğensin” le gelişemeyiz, büyüyemeyiz. Bu düşünce doğrultusunda 3 ayı devirdik. 3 aydır var olan köşemiz kabına sığamadı ve büyüdü. Artık daha geniş sayfada, daha fazla konudan bahsedeceğimiz yere sahip olduk. Memleket Gazetesi yöneticilerine hepimiz adına teşekkür ediyorum. Yerimiz kalmadı cümlesini belki daha az kullanacağız artık.
Bugün şöyle geniş sayfamızın keyfini çıkartalım. Çaylar benden…
Kiğılı marka kişiliğine çalışmalı!
Kiğılı’nın iletişimini daha önce analiz etmiştik. Önceki reklamlarında “aman paranızı çöpe atmayın, az parayla çok şey alınır” mesajını takım elbise alırken ikna için kullanan bir markanın ne yapmak istediğini anlamadığımı söylemiştim. Kiğılı reklamında bu sefer krizler geçici ama ihtiyaçlar kalıcı diyor. (Kiğılı’nın reklam metin yazarlarını merak ediyorum) Takım elbise aldırma mesajındaki başarısız çabalara bir yenisini daha eklemiş. Ne yani “Evet ya kriz bitti hadi gidip takım elbise alayım” tüketicinin içgörü cümlesi midir? Ne kadar gerçek dışı değil mi? Daha bitmedi!
Marka kişiliğini geliştirmede ses iletişimi önemli. Kiğılı markasının reklamında genç bir kişiyi kullanıyorsunuz. Yani diyorsunuz ki, bu genç adam gibiler bu ürünü alabilir. Reklamda kullandığınız sesle bu görüntü uyuşuyor mu? Tabiî ki Hayır! Halit Kıvanç’ın sesi bu ürün ve markayla asla eşleşemez. Halit Kıvanç sesi beyaz saçlı, yorgun ve yaşlı kişiliğine gönderme yapar. Kiğılı marka kişiliğine bilinirlik kazandırmaz, aksine kişiliği yorar, yaşlı gösterir. Kiğılı acil bu mesaj yanlışlığından, bu ses uyuşmazlığından kurtulmalıdır. Reklamları çok yorucu.
Akınsoft örnek pazarlama iletişimi
Akınsoft Konya’nın önemli yeni bir marka adayı. Teknoloji kategorisinde yazılımları ile çok sık Akınsoft ismini duydum ve gördüm. Belki reklam iletişimi çok olmasa da halkla ilişkiler iletişimi ile görünürlüğünü sürdürüyor. Niye reklam yapmadı hadi hadi daha çok reklam demiyorum. Yok öyle bir şey çünkü. (çizgi altı iletişim yapıyor belli ki) Akınsoft markasının binasının gündüz görünürlüğünde sorun yok tamam, görünür. Bulunduğu yere adres olma değeri katacak kadar da çok görünür. (Nerdesiniz? Akınsoft’un oralardayım, hemen geliyorum!) Bir marka için inanılmaz güzel bir hatırlanma. İsim bilinirliği üst düzeyde. Ancak gece görünürlüğünde sorun var. Kullanılan renkler yanlış olunca isim görünürlüğü ve okunurluğu, gündüz olduğu kadar net değil. Gece şu cümle çıkabilir. (Nerdesiniz? Bir dakika tam okuyamıyorum. Renkli bir binanın oralardayım ama tam okuyamadım yaaa. Neyse ben seni sonra ararım.) Soğuk ve sıcak renkleri yan yana kullanacaksınız. Soğuk renk soğuk renk kullanırsanız denge bozulmuş ve amacınıza ulaşamamış olursunuz. Dünya dengede çalışır çünkü. Siyah beyaz, sıcak soğuk, ince kalın, açık kapalı gibi. Akınsoft ürün iletişimi diğer markalara örnek olmalı. Akınsoft bununla yetinmeden zemini kuvvetlendirerek iletişimini sağlamlaştırmalı. Hadi başarılar.
Seden % 50’den % 20’ye sonra…
Seden Triko’yu daha önce marka kişiliğini ilk defa çağımızın imaj beklentisine göre değiştirdiği ve doğru zamanda doğru mesajı verdiği için tebrik etmiştim. Ama hep markayı fiyat iletişimi ile zihinde tutmak bir marka için en büyük tehlike. Seden’in kategorisinde estetik ve zevk duygularına çalışmak lazım, cepteki paraya değil. Yüzde 50’den yüzde 20’ye niye düştü, sonra nereye düşecek ya da çıkacak beklentisi yerine, fotoğrafta yaratılan bence olumlu marka imajına destek verecek mesajlar üzerine odaklanmak lazım. Seden’den umutluyum ben. Ama hep indirim hep indirim markaya çok zarar verir. Regal gibi ikincil markalar için uygun olabilir ama size olmaz.
Bu duvar böyle mi kalacak!
Ya yenisini yap ya da marka ismini oradan sil. Enka’ya daha önce bu unutulmuş iletişimden dolayı uyarmış ve Enka böyle yapmazdı ama demiştik. Aradan neredeyse 2 ay geçti. Tık yok. Neden acaba? Markayı yönetmek lazım. Reklamcıları neredesiniz?
Bu hafta reklam iletişimlerinde çok parlak örnekler göremedim. Belediyelerin iletişim panoları öncelikle çok kirli (ilçelerin iletişim panoları), mesaj stratejileri yine fikrim geldi, canım ne çekerse, birbirini tutmuyor, önceki sonrakinden tamamen farklı şekilde gidiyor. Bir balık ve İskender kebap lokantası ki burasının adresi hala yok. Bu sefer ilginize teşekkür ederiz demiş. Kim nasıl ilgi gösterdiyse. Ekmek arası İskender kebap tutmuş demek ki! Yıltel duyurum yapmış. İsim bilinirliğine hizmet eder bir çalışma. Reklam değil! Alışveriş merkezlerinden Sincap ve Makro yine keyifle cirit atıyorlar. Adese raketten geliyor. Hoş geliyor ama ben en büyüğüm diyen marka iletişim davranışında da aynısı gibi davranmalı. Küçük marketleri rakette görünce müşteri şaşırmaz ama Adese’yi görünce şaşırır. Adese’nin daha büyük görünürlüğe sahip olması gerekir bence. Mazeretsiz!
Gazeteye, dergiye, TV’ye, radyoya ve açıkhavaya yaratıcı ve tahrik edecek reklamları görmek için iştahla bakıyorum. Umudumu her hafta tazelemek istiyorum. Ha gayret.