Ahmet Ünver
Nereden mi çıktı bu referandum?
Dünya tarihine kabaca bir baktığımızda savaşlar, değişimler ve dönüşümler sürekli olarak vukuu bulmuştur. Savaşların olmadığı bir dönem yok denilecek kadar azdır. Dünya üzerindeki sömürgeci devletler hâkimiyet kurabilmek ve emperyalist durumlarının devamı için dahi dünya savaşı veya bölgesel savaşlar çıkarmışlardır. Tarih bunun canlı örnekleri ile doludur.
Dünyayı yöneten küresel sermaye güçleri, her 100 yılda bir küresel sömürü düzenlerinin devamı için yeni bir sisteme yönelik olarak büyük bir hazırlık ve plan yaparlar. Dünya halklarının çoğu büyük plan ve başlarına gelecek olan büyük sıkıntıları anlayamaz ve algılayamaz. Tarihte; Küresel güçler ve sistemin bu planını okuyan, gören ve buna karşı strateji - taktik geliştiren liderler ve devletler de olmuştur. Devletlerin ve milletlerin devamlılığı ancak bu öngörü sahibi büyük liderler dönemlerinde varlığını sürdürebilmiştir.
Anadolu kara parçasının tarihi Dünya savaşların sürekli olarak hep merkezi olmuştur. Acaba neden? Anadolu’da savaşlar tarihin hiçbir dönemde bitmez ve bitmeyecektir. Anadolu; insanlığın neşv-ü nema bulduğu ve tarihteki tüm medeniyetlerin kalbi topraklardır. Tarihin tozlu sayfalarında, Anadolu kara parçasına hâkim olmak için tüm dünya devletleri ve küresel sistem saldırıya geçtiklerine şahit olmaktayız. Bu devletlerin ve halkların başkaca işi yok mudur? Neden bu topraklara saldırıya geçmekteler? Neden bu asil topraklara hâkim olmak istiyorlar? Anadolu, Dünyanın ana kavşak noktasıdır. Anadolu Dünyanın tüm enerji, petrol, gaz ve diğer madenlerin adeta fışkırdığı bir coğrafyadır. Anadolu, tüm yer altı enerji nakil hatlarının da hem kavşak noktası hem de merkezinde bulunmaktadır. Küresel sitem ve güçler bu kaynaklara kolayca ulaşabilmek ve sahip olabilmek adına saldırılar yapmaktadır. Durduk yere, boşuna yapılan işler değildir. Anadolu kara parçasında yaşayan haklar olarak bizler, bu kara parçasının zekâtını ödemek zorundayız. Bu bedeli ödemeyi göze alamayan tüm milletler bu topraklarda tarih olmuştur ve tarih olmak zorundadır.
Bugün itibari ile Anadolu kara parçasında, küresel güçler ve sistem yeni büyük bir plan ve saldırı için mevzi almışlardır. Vekâlet – vesayet savaşları üzerinden bölgemiz ve çevremiz barut fıçısı haline getirilmiştir. Asimetrik olarak sürdürmekte oldukları gayri nizami savaşı, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin sahaya inmesi ile beraber başka bir çehre almaya başlamıştır. Bölgemiz, sınırlarımız ve çevremizde 63 ülkenin paralı askerleri ne için bekletilmektedir? Herhalde tatil için gelmediler… Onları buralara kadar getiren güçlerin, bir beklenti ve hedefleri vardır. Akdeniz sahillerindeki yüzlerce savaş gemisi de zaten güneşlenmek için gelmişlerdir. Adamlar bu kadar silah vb. hazırlıkları zevk için mi yapmaktadır? Bölge devletleri buna ne kadar hazırdır? Bölge devletleri böyle bir plan ve saldırının ne kadarı farkındadır? Yoksa günlük işlerle mi meşgul olmaktadır? Bölgenin küresel ve bölgesel güç olmaya namzet olan devlet ve milletleri neler yapmaktadır? Bir hazırlık, plan, strateji ve taktik geliştirmek çabaları ve çalışmaları var mıdır? Bilemiyoruz.
Güzel ülkemiz Türkiye Cumhuriyetinde son günlerde meydana gelen gelişmelere zikretmeye çalıştığım çerçeveden bakmakta fayda olacağını düşünüyorum. Türkiye Cumhuriyeti Devleti neden öyle bir zaman diliminde güçlü yürütme sistemi için Anayasa değişikliğine gitmektedir? Halk penceresinden baktığımızda, Şimdi ne gereği Vardır, Bu değişiklikler daha sonra yapılsa ne olur, Bir kişi için bu değişiklikler çok değil mi, Güç, makam ve iktidar adına neyiniz eksikti vb. sorular ve sorular. Bir İletişimci ve gazeteci olarak bende aynı soruları kendime soruyor ve kabaca cevaplamaya çalışacağım. Devletleri ancak ve ancak Karizmatik Liderler değiştirir ve dönüştürür. Devletlerin tarihte yerlerini almaları ve hayatiyetlerini devam ettirebilmeleri de ancak üzerlerine gelmekte olan büyük oyunu gören ve bu oyuna karşılık bir taktik ve strateji geliştirebilen liderler döneminde olmuştur. Aslında yaşamakta olduğumuz hızlı değişim ve dönüşüm bunun işaretleridir. Sadece üzerimize gelmekte olan büyük sorunlara karşı bir ön alma ve büyük oyunu bozmak için yapılan büyük değişimlerdir. Devlet ve millet olarak; Bu değişimleri ve dönüşümleri yapmadığınız takdirde varlık ve yoluk durumunda kalırız. 1960 -1970 arası, 1970 – 1980 ve son olarak da 1990 – 2001 tarihlerinde devlet ve millet olarak yaşadığımız, hükümet krizleri, Cumhurbaşkanlığı krizleri ve ekonomik, siyasi, terör vb. kaos bunların canlı örnekleridir.