Salih Sedat Ersöz
Büyük mücahid Necmeddin Erbakan ve STK Platformu faaliyeti
Geçtiğimiz 27 Şubat Pazartesi merhum Erbakan hocamızın vefatının 6. yıldönümü, Salı günü de 28 Şubat post modern darbesinin 20. yıldönümü idi. 28 Şubat deyince, o darbeye maruz kalan Başbakan Necmeddin Erbakan hafızalarımızda canlanır.
Siyaset sahnesine atıldığı 1969 yılından vefatına kadar, Türkiye’de “Önce Ahlâk ve Maneviyat” bayrağını dalgalandıran, şuurlu bir gençlik yetiştirmede birinci derecede rol oynayan, görev aldığı çeşitli hükümetlerde ve Başbakan olarak bulunduğu süre içinde ülkemize çok hayırlı hizmetlerde bulunan, suyu tersine akıtma mücadelesi vererek ülkenin kaderini değiştiren büyük mücahid Necmeddin Erbakan hocamızı anmak, ona yapılacak en büyük vefa örneğidir.
Prof. Dr. Necmeddin Erbakan hocamız; ülkemizin yetiştirdiği çok nadir şahsiyetlerden ve bir asır da bir ortaya çıkabilecek ender devlet adamlarından, ender liderlerden biridir.
Türkiye’yi saran sömürü düzenine karşı, ülkenin gidişatını batıcılık istikametinden tersine çevirme başarısını gösteren Erbakan hocamız; tek başına siyasete atıldığı 1969 yılında kendisi için söylenen, “tek çiçekle bahar olmaz, bir kişi tek başına ne yapabilir ki?” sözlerine “evet tek çiçekle bahar olmaz ama her bahar tek çiçekle başlar” diye cevap vererek kutsal cihadına başlamıştı.
Mücadelesini başlattığı davasının adını Milli Görüş koymuştu ama, özel sohbetlerinde, Milli Görüş kuş dilindeki ifademizdir, bundan kastımız İslâm’dır diyordu. Yılmak bilmeyen mücadelesi, bitmez tükenmez azmi ve enerjisi sonunda, Milli Görüş Bayrağını zirveye dikmiş ve kısa sürede Milli Görüş yolunda canlarını vermeye hazır milyonlarla ifade edilen bir kadro yetiştirmiştir. Milli Görüş, bütün İslâm Âlemini birleştirmeyi, İslâm Birliğini kurmayı amaçlayan öze dönüş hareketi idi.
Bir davayı sıfırdan başlatarak zirveye ulaştırmak olarak ifade edilebilen bu durum, dünya üzerinde çok az kişiye, ülkemizde de Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan sonra sadece merhum Erbakan hocamıza nasip olan müthiş bir olaydır.
Siyasi hayatında kurduğu 4 partisi kapatıldığı, hapishanelere atıldığı, çeşitli darbelere maruz kaldığı, ülkeye İslami bir düzen getirme suçlaması ile hakkında davalar açılarak yargılandığı, siyasi yasaklı hale getirildiği ve nice çileler, nice zulümler çektiği halde bir türlü bitirilemeyen, yıldırılamayan, çökertilemeyen Erbakan’a son ve en büyük darbe 28 Şubat 1997 tarihinde vurulmuştu.
Başbakanlığı döneminde kısa sürede yaptığı efsane hizmetler ile menfaat hortumlarını yatırıma ve millete aktarması, ülkemizin büyümesini ve gelişmesini istemeyen dış güçler ile onların içerideki uzantıları olan sömürücü güçleri harekete geçirmişti.
Bilhassa gerçekleştirdiği havuz sistemi ile sömürücü güçlere büyük darbe indirdiği, ayrıca kurduğu D-8 ler ile de dünyanın gidişatını değiştirmeye çalıştığı için, tarihe post modern darbe olarak geçen 28 Şubat tezgâhlanmıştır.
Bu darbe sonunda hükümet düşürülmüş, Refah Partisi kapatılmış, Erbakan tekrar siyasi yasaklı hale getirilmiş, hakkında yine davalar açılmış ve fiili olarak aktif siyasi hayatı sona ermişti. O gördüğü bütün zulümler karşısında şöyle diyor ve Milli Görüş camiasını teselli ediyordu: “Bütün bunların tarihin akışı içinde nokta kadar değeri yoktur.”
28 Şubat darbesi sadece Erbakan’ın şahsına hatta hükümetine değil, Erbakan’ın yetiştirdiği bütün kadrolara, onun zihniyetine, milli ve manevi değerlerimize ve Erbakan’ın ülkemizde yerleştirmeye çalıştığı Anadolu ruhuna karşı yapılan bir darbe olmuştu ki, 28 Şubat zulmünden en büyük zararı bu kesimler görmüştü.
Milli Görüş hareketinin liderliğini yürüterek önündeki bütün engellemelere, zorluklara ve kınamalara rağmen son nefesine kadar cihadını sürdüren Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı vefatının sene-i devriyesinde bir kere daha rahmetle anıyoruz.
Erbakan; “Önce mikrobu tanımamız ve tanıtmamız gerekiyor. Mikrobu tanımadan hastalığı yok edemeyiz” diyerek sürekli Siyonizm’e vurgu yapmış, “Nerede bir terör varsa orada Siyonizm vardır” diyerek Siyonizm tehlikesini beyinlere kazımıştır.
Erbakan hocam; bütün mesele Türkiye’nin şeftali yerine motor üretmesi ve ağır sanayi hamlesine girişmesiydi demiştir ki, kendisi ülkemizde 60 yıl önce ilk motor fabrikasını kuran (Gümüş Motor), Türkiye’nin ilk yerli arabasını üreten (Devrim) ve ülkemizi ağır sanayi ile tanıştıran, ağır sanayi hamlesini başlatan kişidir.
O’nun tek amacı, maddi ve manevi alanda lider Türkiye’yi inşa etmek idi ve ömrü boyunca bunun için mücadele etmişti. Bütün gayesi Hak’kın hakimiyetini gerçekleştirmekti. Bunun için şöyle diyordu: “Hayat, İman ve Cihad’dır” ve “Namaz dinin direği, Cihad ise zirvesidir.”
O, “ilerde nasıl anılmak istersiniz?” diye sorulan bir soruya şöyle cevap vermişti: "Canıyla malıyla Allah yolunda cihad eden bir Müslümandı deyin yeter.”
Davam adlı kitabında da “Ne yaptıysam Allah rızası için yaptım” sözüyle tüm hayatını bir cümle ile özetliyor.
İslâm’ın tümüyle hayatımıza hâkim olması yolunda ömrünü harcayan Erbakan hocamız, Türkiye’de sadece siyaset alanına değil sosyal, sanayi, ekonomik ve kültürel alanlara da damga vurmuş, ülkemizi her yandan saran bozuk sisteme karşı yıllarca mücadele etmiş ve İslami şuurda olan büyük ve kalıcı bir nesil yetiştirmede sağladığı kazanımını yine kendisinin yetiştirdiği kadrolara emanet ederek 27 Şubat 2011 tarihinde Rabbine kavuşmuştur.
Allah gani gani rahmet etsin. Mekânı cennettir İnşallah. Zira O ömrü boyunca Hak’kın hâkim olması için cihad etti. Bu yolda cihad edenlere Allah’ın cennet vaadi vardır ve Allah vaadinden dönmez. Cenab-ı Hak cennetinde buluştursun İnşallah…
*** *** ***
Sivil Toplum kuruluşları Platformu’nun faaliyetleri aralıksız olarak devam ediyor. Geçtiğimiz Pazar günü Adalet Bakanı Bekir Bozdağ beyi davet ederek güzel bir programa vesile oldular.
Sayın Bekir Bozdağ 2 saati aşkın konuşmasında önce 28 Şubat Post Modern darbesi ile ilgili güzel açıklamalar yaptı. Bozdağ, “28 Şubat sürecinde Necmeddin Erbakan hocamız yalnız bırakıldı. O dönemde Erbakan hocamız bütün liderleri ziyaret ederek, 28 Şubat zihniyetine beraberce karşı duralım ve beraberce demokrasi mücadelesi verelim teklifinde bulunmuştu.”
Hiçbir liderin buna yanaşmadığını ve Erbakan hocanın tek başına gücü yettiğince direndiğini ama sonunda büyük bir baskı altında istifa etmek zorunda kaldığını anlatan Bozdağ, “28 Şubat’ın o zalim uygulamaları artık tarihe karışmıştır, şu anda Türkiye’de tam manasıyla inanç özgürlüğü yaşanmaktadır” dedi.
Konuşmasının ikinci bölümünde de, referanduma değinen Bozdağ, niçin evet denilmesi gerektiğini örneklerle açıkladı. STK Platformu Başkanı Muhsin Görgülügil ağabeyim başta olmak üzere, bu hayırlı faaliyete emeği geçen tüm ilgililere şükranlarımı sunuyorum. Sağlıklı ve mutlu yarınlar efendim.