Prof. Dr. Ali Akpınar
Nifak, bol zamanlarda organize olur, zor zamanlarda açığa çıkar!
Peygamberimizin Mekke dönemi 13 yıl sürdü. Kaynaklarımız, bu çileli ve zorlu süre içerisinde toplam üç yüz kadar kişinin müslüman olduğunu söyler. Mekke döneminde nifak alametleri olsa bile, kurumlaşmış bir münafıklıktan söz edilmez. Çünkü bu dönemde münafıklık, sahiplerine bir şey kazandırmamaktadır. Tam tersine bu dönemde Müslüman olmak büyük bir risk, şirk-küfür üzerinde kalmak ise dünyevî pek çok şeyi beraberinde getirmektedir.
Hicretle başlayan on yıllık Medine dönemine gelince, çok geçmeden Medine’de İslam’ın girmediği ev kalmamış, insanlar grup grup Müslüman olmaya başlamışlardır. Müslümanların sayısı hızla artmıştır. On yıllık bu dönemin sonlarına doğru müminlerin sayısı, yalnızca Veda Haccında yüz binlerle ifade edilir olmuştur. Tam da bu Medine döneminde münafıklık baş göstermiş ve nifak kurumlaşarak devam etmiştir. Düşünebiliyor musunuz, Yüce Allah ile iletişim kurabilen peygamberimize rağmen, münafıklar olabilmiştir. Hem de peygamberimizin yanıbaşında. Onunla beraber mescidde namaz kılanların içerisinde, cephede savaşa katılanların içerisinde, infak edenlerin içerisinde münafıklar olabilmiştir. Hz. Peygamberin, vahiyle haberdar edilebileceğini ve kendilerinin deşifre olabileceklerini hiç hesaba katmadan münafıklık yapabilmişler ve gece gündüz İslam ve Müslümanlar aleyhine olmadık dolaplar çevirmeye devam etmişlerdir. Peygamberimizin gözünün içine baka baka nifak cephesi çalışmasını sürdürmüştür.
Münafıkların sergiledikleri nifak tavırlarının başında, gösteriş için namaz kılmak, infak etmek; göstermelik savaşa katılıp savaş yolunda Müslümanların moralini bozmak, onların arasına üften püften meselerle ayrılık tohumları atmak, aralarında fitne çıkarmak; müminlerin takva temelli mescidlerine alternatif mescit inşa etmek; müminlerin annelerine iftira atmak gibi.
Evet, kurtların puslu havayı sevdikleri gibi, münafıklarda kritik zamanları kollarlar. Ellerine geçirdikleri en küçük bir fırsatı, Müslümanların arasında fitne fesat tohumlarını yeşertmek için değerlendirirler.
Bir sefer dönüşü, Müslümanlar yolun verdiği yorgunluk ve stresin içerisinde iken, bir çeşme başında, önce kabımı ben dolduracağım, sen dolduracağım tartışması yaptıklarında, münafıklar bunu Ensâr ve Muhâcir kavgasına dönüştürebilmek için harekete geçerler. Çıkan kavgayı daha da körükleyerek işi, peygambere ve müminlere hakaret noktasına getirirler.
Yine bir sefer dönüşü, müminlerin annesinin geride kalıp ordunun artçısı bir sahabî ile yola devam etmesini, ona iftira kampanyasına dönüştürüverirler.
Uhut yolunda, basit gerekçelerle ordudan koparak müminlerin morallerini bozmak için ellerinden geleni yaparlar.
Yüce Rabbimiz, münafıklarla ilgili müstakil bir sure indirir. Pek çok ayetinde münafıkların özelliklerine dikkat çeker. Neden? Müminleri nifaka düşmekten, münafıkların oyunlarına gelmekten kurtarmak için. Peygamberimiz, sıkça okuduğu dualarından birinde Allahım nifaktan sana sığınırım diyerek bizlere örneklik sunar. Bütün bunlara rağmen, Müslümanlar, nifak ve nifak cephesine karşı uyanık olmazlar, onların oyunlarına gelirler, onların kendilerini kullanmalarına izin verirler.
Hak etmedikleri şekilde hızla büyüyen, çok büyük dünyevî imkânlara sahip olan tüm oluşumlar nifak ve münafıklar konusunda uyanık olmak zorundadırlar. Gelişen olumsuzluklarda tek suçlu nifak cephesi değildir. Onların oyunlarına gelen müminler de onlar kadar suçludurlar. Nifak cephesi, kendine yaraşanı yaparken; iman cephesi de şanına yaraşanı yapsa ya! Unutmayalım münafıklar, imandan çok inkâra yakın olanlardır. Kalplerinde olmayanı, dilleriyle söyleyenlerdir. Bir musibet anında, yan çizenler, müminleri satanlardır.Bütün bunlara rağmen, iyilik yaptıklarını yeminle söyleyenlerdir.Onlar, müminlerden çok, kâfirlere yakın ve dost olanlardır. Müminler zafer kazandıklarında, onlarla beraber olduklarını söyleyip, imkanlardan pay almak isteyenler; Müslümanlar yenildiklerinde düşmanlarıyla zafer narası atanlardır.Onlar, namazlara ve ibadetlere istemeye istemeye kalkanlardır. Herhangi bir anlaşmazlıkta, tağutların kararlarını, Allah’ın hükümlerine tercih edenlerdir.
Tüm bu olanlar Yüce Allah’ın, inananları da, münafıklık edenleri de belirtmesi içindir. Ahirette onlar cehennemin en alt tabakasında olacaklardır!