M. Faik Özdengül

M. Faik Özdengül

Normal İnsan

Eğer normal insandan söz edeceksek, şu iki vasfın onda mutlaka olmasını beklemeliyiz: sevmek ve üretmek.

Herkes sevdiğini iddia eder. Kim sevmez ki? Sever de nitekim kendince. Hz Mevlana şöyle der: Leş, bize göre rezildir ama domuza, köpeğe şekerdir, helvadır. Herkes de sevme hassası var. Arzulama var. Farklı olan sevgililerimiz belki de. Eşek de sevgi nedeniyle anırıyor. Bir müzisyenin enstrümanından çıkan nağmeler de. Köpek de kemiğe olan aşkını anlatıyor çoğu zaman.

 

Sevgililer farklı. Sevme biçimi farklı.

Burada empati kavramından söz etmeliyiz sanırım. Çok kısa bir etimolojik analiz yaparsak, in + pathy'deki "in" iç, içeri anlamındadır. Yani kişi diğerinin duygusunu anlar kavrar fakat buna uygun cevap vermez. Ağlamaz, kızmaz. Otomatik cevap vermez fakat kendi iç dünyasında ne tür bir etkinlik olduğuna dair iç görü sahibidir. Kendisini izler. Cevapları otomatik sistemin değil kendisini gözlemleyen benin kontrolü altındadır. Gözlemleyen ben olan biteni baskılamaz duyguları yok saymaz fakat davranışları kontrol eder. Yani kişi diğerinin ve kendi duygularının farkındadır. Benzer duyguları hisseder, bunun anlamını bilir fakat davranışlarını kontrol eder. Kendisini tutar anlamında değil bu. İradi olarak baskılar. Sinir sisteminin motor yollarına giden iletiler daha yolun başında baskılanır. Bu olgunluğa ulaşmak dünyanın en zor işlerinden biridir fakat mümkündür. Dürtülerimizi baskı altına aldığımız oruç gibi ibadetler bunun içindir.

 

Özellikle psikoterapide hastanın anlattıkları ve duygu durumu ile terapistte oluşan duygu durumunun başarılı bir biçimde eşleştirilebilmesi, hayatın ilk yıllarında anne-çocuk arasında ortaya çıkan eşleştirmenin (communicative matching) başarılı olmasına bağlıdır. Terapistin deneyim repertuarının zenginliği bu eşleştirmenin başarılı oluşunun şartıdır. Aksi halde, terapist, hastasının her duygusunu kendi sınırlı duygularına indirgemek durumunda kalacaktır.

 

Empati deyince sempati kavramından da söz etmek gerekiyor zira her ikisi de birbirine çok karıştırılır.

Syn + pathy. Kolaylıkla fark edileceği gibi sempati kelimesinin başındaki ön ek oldukça tanıdık.  sinestezi, sinegog, sinaps, sinartroz, senkron, sinsityum, sendika, sinerji, sinonim, sentez, simbiyoz, senfoni, v.s. "syn"de birliktelik ama özellikle kaynaşma anlamı bulunur. Kişi diğeriyle birlikte ağlar. Onun duygulanımı ve davranışını aynen tekrarlar. Psikoterapide bu hata olarak kabul edilir ve terapistin henüz olgunlaşmadığı şeklinde yorumlanır. Ancak zaman zaman tedavinin şeklini olumlu olarak değiştirdiği de gözlemlenmiştir.

Diğerini dinlerken kontrolü yitirmiyor ancak hissettiklerinin duygusal yoğunluğunu hissedebiliyor ve ne kadar zor deneyimleri var demekle birlikte soğukkanlı kalabiliyorsanız bu empati. Eğer diğerinin anlattıkları sizi de içine almış, duygu durumunuz değişmiş, omuzlarınız çökmüş, nefes alışınız değişmiş, zaman zaman bağırıyor zaman zaman ağlıyorsanız ve diğeriyle aynı duygu seline kapılmışsanız gözlemleyen beniniz devre dışı kalmıştır ve bu sempatidir.

 

Sevme duygusu daha çok empatiyle ilgilidir. Ve yukarıda yazdıklarımdan anlaşılacağı kadarıyla kişinin psikolojik gelişim sürecinde özellikle anne ile kurduğu iletişimin ve duygusal eşleşmelerin şekli, empati yapabilmesine, diğerinin duygularını anlayıp aynı zamanda soğukkanlı kalabilmesine neden olacaktır. Ve eğer kişisel patolojiler söz konusuysa empati yapılamayacak ve herkesten sempati istenecektir.

Sevgiyi diğerini ruhsal anlamda geliştirmek diye anlarsak bunun için mutlaka empati yeteneği gerekir. Ancak sevmeyi ve empatiyi başarabilenler diğerine yardımcı olabilir. Diğerinin kendini anlamasına katkıda bulunabilir. Diğerinin de kendisi gibi olmasını istemek sevgi değildir. Krizleri empatisi yüksek olanlar soğukkanlı kalabilenler çözebilir.

 

Daha önce de bahsettiğim narsistik yapılarda empati yeteneği yoktur ya da narsizmin derecesine göre zayıftır.

O yüzden bir borderline ya da narsistik kişiliğin sevebileceğinden kuşku duymak gerekir. Ya yapışır ya terk edilme endişesi taşır. Ya diğerini boğar. Ya bağlanamaz. Diğer faktörler de önemli olmakla birlikte empati yeteneğiyle yakından ilgilidir sorun.

 

Empati yeteneği de sağlıklı deneyimler, özgüven ve olgunlaşmış bir kişilik ister.

Eğer diğerinin benim gibi olmasını istiyorsam, endişe duyuyorsam, güvenemiyorsam, değer verilmediğimi, anlaşılmadığımı düşünüyorsam, çabuk öfkeleniyor duygularıma hakim olamıyorsam hissettiklerimden sorumlu tutacağım kişi öncelikle kendimim. Sonra da kolaylıkla diğerini suçlamamalı ve sevme sevilme kapasitemi gözden geçirmeliyim. Zira neyin sevgi neyin sevgi olmadığı oldukça tartışılır hale gelecek ve birisine onu sevdiğimizi söylemek o kadar kolay olmayacak.

Belki de aşkımız bir ota, bir kemiğe, bir arzuya.

Esenlik dileklerimle

 

www.pozitifdegisim.com

 

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Çok uzun metinler, küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
4 Yorum