Prof. Dr. Ali Akpınar
O, nurla onurlandık!
O, nurla onurlandık!
İnsanlık sevdalısı bir peygamberimiz var. O, bütün mesaisini insanlığın hizmetine adamış bir davetçidir. Gece gündüz insanlığın hidayeti için koşturmuştur. İnsanların derdini kendine dert etmiş, o kadar ki bu konuda ilahî mesajla uyarılmıştır:
Bu söze inanmayanların ardından üzülerek nerdeyse kendini mahvedeceksin! 18 Kehf 6.
İnanmıyorlar diye nerdeyse kendini mahvedeceksin. 26 Kasas 3.
Artık onlara üzülerek kendini harap etme; Allah onların yaptıklarını şüphesiz bilir. 35 Fâtır 8.
Onun hayatında insan olan herkes önemlidir, değerlidir ve davetine muhataptır. Bu, ister çocuk olsun, ister kadın olsun; ister köle olsun, ister efendi olsun; ister fakir olsun, ister yaşlı olsun; ister genç olsun ister yaşlı. Ne kadar kötü olursa olsun, ne kadar yanlış yola sapmış olursa olsun, hangi dine mensup olursa olsun, Peygamberimiz her insana gitmiş, onunla ilgilenmiş, onun hidayeti için ne lazımsa yapmıştır. Çünkü Ona göre, bir insanın hidayete ermesi, tüm dünyalıklardan daha değerlidir.
O, tüm çabalarına rağmen davetine olumlu cevap vermeyen, kendisine düşmanlık yapan, olmadık eziyetleri kendine reva gören, elli üç yıllık baba ocağı Mekke’den kendisini çıkaran, büyük ümitlerle gittiği Taif’te kendisini taşlayanları bile affetmiş, asla onlara lanet ve beddua etmemiştir. Uhud’da sevgili amcasını şehid eden, çok sevdiği yetmiş ashabının kanına girip cesetlerini parçalayanları bile affetmiş ve tüm bunlar hakkında şunları söylemiştir:
Onla bilmiyorlar Allahım! Ben lanetçi değilim ve onların helakını da istemiyorum. Ama ben, onların ve zürriyetlerinin hidayetini istiyorum.
Onun çekirdek sahabesi bir kadın Hz. Hatice, bir çocuk Hz. Ali, bir köle Hz. Zeyd ve bir dost Hz. Ebubekir’den oluşuyordu. O, her zaman kölelere, çocuklar, gençlere ve kadınlara ayrı bir değer verdi.
Mekke pazarlarında köle olarak satılan Hz. Zeyd, O’nun en sevgili arkadaşı oldu. O, Mekke fethinde özellikle, bir zamanların zenci kölesi Bilal-i Habeşî’yi yeryüzünün en mübarek beyti olan Ka’be’nin damına çıkararak ezan okuttu. Ölüm döşeğinde iken, Medine’ye saldırı hazırlıklar yapan Bizans üzerine göndermek üzere hazırladığı kırk bin kişilik ordunun başına Peygamberin Sevgilisinin Sevgilisi diye bilinen, bir zamanların kölesi olan Hz. Zeyd’in oğlu Üsame’yi komutan olarak atadı. Üsame, o vakit henüz on sekiz yaşlarında idi. O, bu uygulamaları ile bir zamanların kölesi olan insanların İslam ile nerelere gelebileceğini gösteriyor, gençlerin önüne açarak onları istikbale hazırlıyordu. O bu evrensel örnekliği ile insanlığa insanlık dersi veriyordu.
Kısaca söylemek gerekirse, Onun sayesinde günah, şirk çukurlarında bocalayan ve aşağıların aşağısına yuvarlananlar Hz. İnsan oldu.