"Obezite ve sigara sedef hastalığını tetikliyor"
Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Gürer:- "Abdominal obezite yani karın bölgesinde fazla yağlanma ve sigara, sedef hastalığı riskini artırıyor. Bunların yanı sıra stres de sedef hastalığını tetikleyen etkenlerden biridir"
ANKARA (AA) - DUYGU YENER - Psoriasis Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, kronik seyirli olan, genellikle yaşam boyu deride kızarıklık ve kepeklenmeye sebep hastalığın sadece deride sınırlı kalmayan sedef hastalığı riskini artıran iki faktör olduğunu belirterek, "Abdominal obezite yani karın bölgesinde fazla yağlanma ve sigara, sedef hastalığı riskini artırıyor. Bunların yanı sıra stres de sedef hastalığını tetikleyen etkenlerden biridir." dedi.
29 Ekim Dünya Psoriasis (Sedef Hastalığı) Günü dolayısıyla, AA muhabirine açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Gürer, sedef hastalığının deride kırmızı renkli lekeler ve hastalığa ismini veren sedef renginde kepeklenmelerle kolay tanı koyulan bir hastalık olduğunu belirterek, tanı koymak için bazı durumlarda biyopsi de yapabildiklerini söyledi.
Gürer, yapılan çalışmalarda dünyada her 100 kişiden 3'ünde sedef görüldüğünü belirterek, Türkiye'de ise bir milyon sedef hastası olduğunu kaydetti.
Hafif sedef hastalığının ellerde, dizlerde, dirseklerde küçük döküntüler şeklinde görüldüğünü bildiren Gürer, hastalığın şiddetlenmesi durumunda hastaların hem fiziksel hem de ruhsal olarak bu durumdan fazla etkilendiğine işaret etti.
Sedef hastalığının farklı belirtilerle seyreden türleri olduğunu anlatan Gürer, deride kızartı ve kepeklenmelerle seyreden bir türünün yanında eklemlerin tutulumuna ve iltihaplı eklem romatizmasına yol açan sedef hastalığı vakalarının da görüldüğünü ifade etti.
Prof. Dr. Gürer, sedef hastalığının genellikle metabolik sendromlarla birlikte seyrettiğine dikkati çekerek, şöyle devam etti:
"Obezite, özellikle karın bölgesinde aşırı yağlanma olarak tanımladığımız abdominal obezite, yüksek kolesterol, kolesterol dengesinde bozukluk, diyabet ve hipertansiyon gibi hastalıkların bir arada görülmesini metabolik sendrom olarak adlandırıyoruz. O yüzden 'sedef yalnız deri hastalığı değil, bütün sistemi etkileyebilen bir hastalıktır' diyoruz. Bu sistemi etkilemesinin en önemli nedeni de vücutta sebep olduğu inflamasyon yani yangıdır."
Belirli doku gruplarını taşıyan kişilerde sedef hastalığının görülme sıklığının daha fazla olduğunu aktaran Prof. Dr. Gürer, genetik yatkınlığın çok önemli bir faktör kabul edildiğini söyledi. Anne veya babada sedef hastalığı varsa çocuklarda da görülme ihtimalinin arttığını vurgulayan Gürer, şunları söyledi:
"Sedef hastalığı riskini artıran çok önemli iki faktör var. Bunlardan bir tanesi abdominal obezite, yani karın bölgesinde fazla yağlanma; diğeri ise sigara. Bunların yanı sıra stres de sedef hastalığını tetikleyen etkenlerden biridir. Hastalık genelde stres sonrasında başlar. Ayrıca aşırı güneş, özellikle çocuklarda boğazda bulunan beta hemolitik streptokok bakterileri ve bazı ilaçlar sedef hastalığını tetikleyebilir."
Sedef hastalığının en fazla 10'lu, 20'li yaşlarda görüldüğünü belirten Gürer, hastalığın 90 yaşına kadar görülme olasılığının bulunduğunu kaydetti.
- "Sedef günlük yaşamı olumsuz etkiliyor"
Gürer, sedef hastalığının yaşam kalitesini önemli derecede bozduğunu vurgulayarak, şu açıklamada bulundu:
"Hastalar, döküntüler görünmesin diye hep kapalı giyiniyor, topluma karışmıyor, çekingen davranıyor ve işgücüne katılmakta güçlük çekiyor. Gündüzleri yatıyor, geceleri uyanık kalıyorlar. İşten çıkarılma, işe gidememe gibi sorunlar yaşıyor, sosyal yaşamlarını kuramıyorlar. Eş bulamayanlar ya da eşlerinden ayrılanlar oluyor. Bunun yanında kaşıntı hissi ve fiziksel şikayetlere neden oluyor, hastaların bazen merdiven çıkamama, yolda yürüyememe gibi şikayetleri oluyor. Bu nedenle yaşam kalitesini ileri derecede bozan bir hastalıktır sedef hastalığı."
- "Alternatif tedavi vaatlerine itibar edilmemeli"
Sedef hastalarının tedavisinin mutlaka dermatologlar tarafından yapılması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Mehmet Ali Gürer, alternatif tedavi vaadinde bulunanlar konusunda uyardı.
Tedavinin tek yolunun dermatoloğa gidip uygun tedaviye başlamak olduğunu ifade eden Gürer, şöyle konuştu:
"Hafif sedef hastalarını biz dışardan kremlerle pomatlarla tedavi etmeyi tercih ediyoruz. Kortizonlu pomadlar ve D vitamini preparatları kullanıyoruz. Ama hastalık şiddetlendikçe bağışıklık sistemini düzenleyen ilaçlarımızla hastalığı kontrol etmeye çalışıyoruz. 2000'li yıllardan itibaren biyolojik ilaçlar dediğimiz birtakım ilaçlar kullanılmaya başlandı. Bağışıklık sistemi düzenleyen ilaçlarla kontrol edemediğimiz hastaları da biyolojik ilaçlarla kontrol edip, minimal lezyonla ya da lezyonsuz olarak yaşamlarını sürdürebilecek şekilde takip ediyoruz."
AA
Kaynak: