Öksürük şikayeti 3 haftayı geçtiyse vereme dikkat
Amasya Halk Sağlığı Müdürü Dr. Öner Nergiz, 2-3 hafta ve daha uzun süren öksürük şikayeti olan kişilerin verem şüphesine karşın doktora müracaat etmesinin tavsiye edildiğini belirtti.
"24 Mart Dünya Tüberküloz Günü" dolayısıyla yaptığı açıklamada, hastanın şikayetleri, klinik muayene ve akciğer röntgeni bulgularının hekimin verem hastalığından şüphelenmesine neden olurken kesin teşhisinin balgamda verem mikrobunun görülmesiyle konulduğunu belirten Halk Sağlığı Müdürü Nergiz, “Verem ilaçla tedavi edilebilen bir hastalıktır. Standart olan ilaç tedavi şekli verem savaş birimlerinde ve hastanelerde aynıdır. Verem teşhis ve tedavisi ücretsizdir. Tedavi evde veya hastanede uygulanabilir. Ancak dirençli verem hastalarının mutlaka hastanede tedavi edilmesi gerekir. Verem hastalığından korunmak için, verem aşısı yaptırılmalıdır. Ancak sadece aşılama verem hastalığından korunmak için yeterli değildir. Toplumsal düzeyde korunma sağlanmalıdır. Verem hastalığından toplumsal düzeyde korunmanın en etkin yolu, toplumun içindeki verem hastalığı olan kişilerin olabildiğince erken tespit edilip bir an önce bu hastaların tedavisine başlanmasıdır. Tedaviye erken başlanırsa hastalık daha az kişiye bulaşmış olur. Tedaviye başlandıktan 2-3 hafta sonra bulaştırıcılık azalmaktadır. Bu sebeple erken teşhis konulup tedaviye başlanması tolum sağlığı açısından büyük önem taşımaktadır. 2,3 hafta veya daha uzun süren öksürük şikayeti olan kişiler mutlaka aile hekimine, verem savaş birimine veya göğüs hastalıkları uzmanın bulunduğu bir hastaneye müracaat etmelidir” diye konuştu.
Verem hastalığının genel belirtilerinin halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, çocuklarda kilo alamama ve gece terlemesi olduğunu vurgulayan Öner Nergiz, “Öksürük, balgam, öksürükle kan tükürme, göğüs, sırt, yan ağrısı ve nefes darlığı hastalığın sebep olduğu akciğer yakınmalarıdır. Gırtlak vereminde ses kısıklığı olabilir. 2,3 haftadan daha uzun süren öksürüklerde verem hastalığı akla gelmelidir” şeklinde konuştu.
Türkiye’de yeni tespit edilen tüberküloz hasta sayısının her yıl yaklaşık yüzde 6-7 oranında düştüğüne dikkat çeken Nergiz, “Günümüzde önceki 10 yıla oranla verem hastası sayısı dörtte bir oranında azalmıştır. 2012 yılında verem savaşı dispanserlerine kayıtlı toplam tüberküloz hastası sayısı 14 bin 691’dir. Hastaların yüzde 59’u erkek, yüzde 41’i kadındır. Yüzde 64’ünde akciğer tüberkülozu varken, yüzde 36’sında akciğer dışındaki organlar lenf bezleri, plevra, kemik, böbrek, beyin tutulmuştur. Ülkemizde verem hastalarının tedavileri doğrudan gözetim altında uygulanmakta olup yeni vakalarda tedavi başarısı oranları yüze 90’lardadır. Verem hastalığının etkeni mycobacteriumtuberculozis adlı basildir. Hastalığın kaynağı tedavi görmemiş aktif akciğer ve gırtlak veremi olan hastalardır. Verem hastalığı hava yolu ile bulaşır. Hasta insanların öksürme ve hapşırmaları ile ortama yayılan mikropların hasta olmayan insanlar tarafından solunum yolu ile alınması sonucu hastalık oluşmaktadır. Tedavi edilmeyen her hasta yılda 10-15 kişiye hastalığı bulaştırır. Hastalık kaynağı ile karşılaşma süresi, ortamın genişliği ve ortamın havalanması bulaşmada önemlidir. En çok hastanın birlikte yaşadığı aile bireylerine ve yakın çalışma arkadaşlarına bulaşma olur. İlaç tedavisine başlandıktan sonra ortalama 2-3 haftada bulaştırıcılık büyük oranda azalır. İnsanların yaklaşık olarak üçte birinin vücudunda verem mikrobu adeta hapsedilmiş bir şekilde herhangi bir belirti vermeksizin varlığını sürdürür. Herhangi bir sebeple vücut direnci düştüğü zaman hastalık ortaya çıkabilir. Vücut direncini kıran hastalıkların en başında AIDS gelir. Şeker hastalığı, böbrek hastalığı, bazı kanserler, ilaç ve alkol bağımlılığı, sigara kullanımı ve bazı kronik hastalıklar vücut direncini düşüren diğer etkenlerdir. Bebeklerde ve yaşlılarda da vücut direnci düşüktür” şeklinde konuştu.