M. Ali Köseoğlu
Okudan’a helal olsun!
Süleyman Okudan’a helal olsun!
Evet evet helal olsun…
Söylediğinin arkasında durdu…
Hep, üniversitelerin bilim üretme yeri olduğunu, uğraşması gereken konunun da bu olduğunu söylemişti.
Rektörlük seçimleri sürecinde temkinli olmakla birlikte özgürlüklere işaret eden yaklaşımını dillendirmekten geri durmadı.
Başörtüsünü ağzına almadı ama bunu ‘özgür üniversiteler’ diyerek ima etti.
YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, türbanın yüksek öğretimde serbest bırakılmasına yönelik değişikliklerin yapıldığı Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerine göre uygulama yapılabilmesi için ayrıca bir kanuni düzenlemeye ihtiyaç bulunmadığı yönünde tüm üniversitelere genelge göndermişti.
Selçuk Üniversitesi Rektörü Okudan da ‘yasaları uygularız’ diye beklediği ‘yasanın yürürlüğe girmesinin hemen ardından bu hakkı öğrencilere teslim etti.
Şimdi esasında, daha önce de üniversitelerde başörtüsünü yasaklayan bir yasa maddesi olmadığını, dolayısıyla bunun gecikmiş bir hak olduğunu söyleyip kimsenin moralini bozmayayım…
Çünkü başörtüsünün üniversitelerde -ülkenin topyekûn gelişmesini hazmedemeyen zihniyetlerce- yasaklanmasının ardından pek çok değerli akademisyen bu olayı protesto etmişti…
Görevlerinden istifa eden hayli hoca olmuştu.
Deryada damla misali de olsa böyle tutarlı insanların varlığı her zaman değerlidir.
Selçuk Üniversitesi, yasal düzenlemeyi yeterli bularak başkaca bir yola başvurmadı…
Yani Marmara Üniversitesi, Kocaeli Üniversitesi, İstanbul Teknik Üniversitesi gibi bazı üniversitelerin rektörleri de ‘yasal sürecin tamamlanmadığı’ görüşü ile ‘yasakçı’ tutumlarını sürdürdüler.
Tabi burada yapılması gereken, hak mücadelesinden geri adım atmamak olmalıdır.
TBMM’den geçen, Cumhurbaşkanı’nın da onayladığı yasada “Kimsenin eğitim hakkı engellenemez” deniliyor.
Dolayısıyla başörtülü öğrencileri bu şekilde okullarına alamayan rektörler açık bir suç halindeler.
Başörtülü öğrencilerimizin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarımız da bu durumu tespit ederek suç duyurusunda mutlaka bulunmalılar.
‘Bu da geçer yahu’ deyip dervişçe beklemenin bir anlamı yok…
Tüm Türkiye üniversitelerinde aynı özgürlüğün tanınması için, fert fert herkes üzerine düşeni yerine getirmelidir.
Selçuk Üniversitesi senatosunun akşamüzeri yaptığı toplantıdan sonra yayımlanan bildirisinde de ‘yasalara uyulacağı’ belirtiliyor.
“Aksi yönde bir yasal düzenleme, mahkeme kararı veya Yüksek Öğretim Kurulu kararı ortaya çıkmadıkça, şimdilik Yüksek Öğretim Kurulu yazısı doğrultusunda uygulama yapılmasının üniversitemizdeki huzur ortamının sürdürülmesi açısından önemli olduğu düşüncesindeyiz” deniliyor.
Yani, tam anlamıyla yasacı bir tutum sergiliyor rektörlüğümüz.
Oysa daha önce de, uygulanan yasakçı tutumun beslendiği, bazı mahkeme kararları dışında yasal bir dayanak da bulunmuyor.
Rektörümüzün ve yönetiminin bu hassas noktayı her daim göz önünde tutmalarını dilerim.
Yani yasaklarken bir dayanak yoktu, şimdi hiç değilse serbest olduğu yönünde bir dayanak var…
Üniversite rektörlüğü imzasıyla yayımlanan bildiride “Üniversite yöneticilerimizin, öğretim üyelerimizin ve öğrencilerimizin bu süreçte sağduyu ile hareket edeceğine inanıyoruz” deniliyor.
Öyle diliyorum ki, YÖK Başkanı’nın özgürlükçü çağrısına kulak asmayan bazı yasa karşıtı –suçlu- rektörler gibi, üniversitemizdeki bazı hocalar da ‘kralcı’ kesilmesinler.
Yani Selçuk Üniversitesi Rektörlüğü’nün yasaları uygulama yönündeki bu eğilimine akademisyenler de destek olsunlar.
Derslerinde herhangi bir aymazlık çıkarmasınar. Öğrencilerin hiçbirini üzmesinler…
Biliyorum ki, sadece ‘yasaları uygulayarak’ kahraman olunmaz…
Fakat işte bazı kişilerin tutumunu görünce bunun da bir şey olduğu hükmüne varıyorum…
Başörtüsünü emreden Allah’ın yasalarına uyarak okumak isteyenlere, yasal gerekçelerle de olsa ‘izin’ veren Selçuk Üniversitesi Rektörlüğümüzü kutluyorum…