M. Ali Köseoğlu
Olanı söylüyoruz… Yalanı değil…
Bazı okurlar gazetecilik etiğinden bahsediyorlar…
Bazı arkadaşlarımızı da ben anlamıyorum…
Yanlışlarına hep birlikte şahitlik ettiğimiz kişileri, o bataktan kurtarmak için kıllarını kıpırdatmıyorlar…
***
Şu etik dediğimiz şeye bir giriş yapalım:
-Herhangi bir menfaat grubuna bağlanmadan, açık fikirli, dürüst, önyargılardan uzak ve kişilik haklarına saygılı olmak, gazeteciliğin olmazsa olmaz koşullarındandır.
Bizim yaptığımızın da bu çizginin dışında bir durum olmadığını akl-ı selim olan bilir…
***
Ülkesinin, milletinin, bayrağının, üzerinde bulunduğu toprakların ve insanların menfaatleri noktasında söz söylemek de herhalde bir vazifedir.
Bunu da yapamayacaksanız, kalemi elinizde tutmanın bir anlamı kalmıyor.
***
Şimdi bu arkadaşlar ısrarla bize ‘gazetecilik etiğinden’ bahsediyorlar ya…
Düne kadar pek çoğumuzun evine güvenle götürdüğü bir gazetenin; hem de logosunun yanından yapılan haberi görmüyorlar mı?
-Sarıgül inançlı bir ailenin çocuğu’ymuş, başörtülüler rahat olabilir’miş.
Bu haberi yapan arkadaşlarımıza ne tür bir tepki gösterdiniz; etik olun dediniz mi, merak ediyorum.
***
Mustafa Ünal şunları yazınca etik mi oluyor: Gökçek favoriydi. Şimdi hava parçalı bulutlu. Bir ‘seçim sihirbazı’ olan Gökçek çıkış için her yolu deniyor ama zemin kaydı bir kere. İnisiyatif elinden kaçtı. Önceki seçimlere göre dezavantajları var. O da farkında.
***
Bu arkadaşların gösterdikleri adres Saadet Partisi olsa iyi…
Büyük Birlik Partisi olsa iyi… Fakat CHP’yi gösteriyorlar.
Yoksa…
Etik dediğiniz şey bu mu?
***
Biz ne diyoruz?
-Konya’ya son 12 yılda 21,6 milyar TL yatırım ve destek sağlanmış…
-2003’te Konya’da 1480 olan okul sayısı 2567’ye çıkarılmış…
-Mavi Tünel delinmiş, hızlı tren Ankara’dan sonra Eskişehir’e bağlanmış…
***
Olanı söylüyoruz…
Yalanı değil.
Gördüklerimizle amel ediyoruz, duyduklarımızla değil…
***
Boş bir bardağı hiçbir zaman doldurmamışlarla hiç değilse yarısına kadar doldurmuşlar arasında bir yarış var…
-Aaaa, bak. Yarısı boş, diyor birileri…
Yahu o bardak düne kadar hepten boştu; dolmaya yeni başladı.
***
Twitter yasağına takılıp kalanlara da hatırlatalım.
Bir kere bu bir yasaklama değil ülke için ‘şeref’ mücadelesidir.
Seni ‘çadır devleti’ sanan twittera tüm ülke olarak vermemiz gereken bir ‘haddini bil’ mesajıdır.
Nasıl ki; Sağlık Bakanlığı ABD’den gelen her ürünün Türkiye’de satışına ve tüketimine ‘izin’ vermiyorsa, twitter için yapılan da budur.
Twitter, Türkiye’nin sağlığını bozan bir programlamaya dönüşmüştür.
***
Bu ülke hacca gidememe, Türkçe ezan okuyamama, çocuklarını Kur’an kursuna gönderememe, başörtüsüyle okuyamama ve çalışamama gibi yasakları da gördü.
Ülke insanı Allahuekber dediği için 3 ay hapis yattı, şapka giymediği için idam edildi.
Arapça ezan 18 yıl boyunca yasaklandı, camiler bir bir satıldı.
Daha dün diyeceğimiz bir zamanda imam hatip ve endüstri meslek liseleri kapatıldı, ülke insanının seçtiği milletvekili başörtülü olduğu için Meclis’ten kovuldu.
Ne yasaklar ne yasaklar…
Üstelik bu yasakların hepsinde kör bir dünya vardı…
***
Twitter meselesi milli bir meseledir.
Türkiye’nin twittera ‘etik ol’ mesajıdır mesele.
Kendileri etik olmayanlar, senden-benden ‘etik’ sözcüğüne bürünerek susmamızı istiyorlar.
Oysa etik olacaksak daha gür konuşmamız gerekiyor.
Biz de 30 Mart’ta en güçlü şekilde konuşmaya hazırlanıyoruz.