Olimpiyatta başarısızlığın sebebi

Yaz sıcaklarının çekilmez olduğu bugünlerde köşeye çekilip kitap okumak en güzeli diyorum kendi kendime. Ama bu sıcaklar kitap da okutmuyor açıkcası.

Ben de gündüz olmasa bile özellikle akşam vakti Pekin’e uzanıyorum.

Pekin’de yapılan olimpiyatlar imdadıma yetişti diyebilirim.

Türkiye’nin aldığı yani alamadığı madalyalar açısından gerçi o  da pek tat vermiyor.

 

Yine de hiçbir müsabakayı kaçırmamaya çalışıyorum.

Geçen gün yüz metrede yarışan ve 9.69’luk dereceyle dünya rekoru  kıran  Jameikalı Bolt rakiplerini rüzgar gibi geçti.

Amerikalı yüzücü Michael Phelps yedinci altın madalyasını alarak bir olimpiyat rekoruna imza attı.

Toplam madalya sayısında ev sahibi Çin  ilk sırada, Amerika ve Almanya da onu takip eden ülkeler.

Biz ise bir adamın tek başına aldığı madalyayı bile alamadık henüz.

En iddialı olduğumuz güreş ve halterde adeta döküldük.

Geçen olimpiyatlarda aldığımız üç altını az bulurken bu yıl sadece gümüş ve bronzla eve döneceğiz sanırım.

Peki bu başarısız sonuçların müsebbibi kim?

Kim sorusu yanlış tabii ki.

Çünkü sporda başarısızlığın sebebini tek kişiye yükleyerek, sadece ona faturayı keserek kurtulamazsınız.

 

Sebebi çok basit: Bu ülkede spora önem verilmiyor!.

Çünkü Türkiye’nin bir spor politikası yok.

Özellikle amatör sporlarda durum içler acısı.

Spor yapmak isteyen, hayatını buna adamış, tek amacı bu olan gençler ilgisizlikten, tesis yetersizliğinden, en önemlisi de maddi destek bulamamaktan dolayı belli bir süre sonra bu işi bırakıyorlar.

Bazıları pes etmiyor, özel yetenek sınavlarıyla spor akademilerine gitmenin yolunu seçiyorlar.

Gerçi bu spor akademilerine girmek için çoğu defa özel yetenek yetmiyor, akademiye alınmak için pek çok faktör araya giriyor.

Mesela ÖSS puanı daha yüksek olan, torpili daha kallavi olan, ancak sporla pek de ilgisi olmayan adam spor akademisine daha rahat girebiliyor.

 

Yine de bütün bu alengirli değerlendirmeleri atlatabilen,  yetenekli sporcular akademiye girme şansını yakalıyorlar zaman zaman.

Ancak akademi okumak ve burayı bitirmek yetmiyor.

Çünkü KPSS denen daha başka ve daha büyük bir engel onları bekliyor.

Çoğu sporcunun özellikle Matematik ve Türkçe derslerine ilgisinin zayıf olduğunu biliyoruz. Bu sınavda ise maalesef onlar soruluyor.

Yani beden eğitimi öğretmeni alacak devlet, onları matematik ve Türkçe sorularına tabii tutuyor.

Hatta iktisat ve hukuk bile sorduğu oluyor.

 

Tabii sonuç belli.

Türkçe ve matematik sorularına çalışan ve ÖSS’de iyi puan alarak spor akademisine girmiş neredeyse sporcu vasfı yok denecek kadar az olanlar KPSS’yi geçiyor ve beden eğitimi öğretmeni oluyorlar.

Sonra bunlar okullarda beden eğitimi derslerine giriyorlar ve sporu kendileri nasıl algılıyorsa öyle öğretiyorlar.

Tabii böyle bir sınavla beden eğitimi öğretmeni olmuş kişilerin yetiştirecekleri öğrencilere spor aşkını nasıl aşılayacakları ise başka bir soru işareti…

Gerçek sporcular ise dışarıda muhtemelen tezgâhtarlık, bodyguardlık ve maalesef bazıları da amelelik yapıyorlar.

Federasyonların örgütlenme biçiminin, Gençlik Spor Genel Müdürlüğünün yapısından kaynaklanan sorunların Türk sporunun başarısızlığındaki diğer sebepler olduğunu söylememe gerek bile yok sanırım.

 

Ancak bunları yine de Olimpiyat sonrası değerlendirebiliriz.

Bakarsınız bir mucize olur kalan sporcularımızın tamamı altın alır ve biz yanılırız.

Ama,  yine de Olimpiyatlarda neden başarısızız? Sorusunu sormamıza alacağımız altın madalyalar! engel olmayacaktır.

Biz sorularımızı daha acımasız soracağız.

Özellikle de eğitim sistemimizi sonuna kadar sorgulayacağız.

Çünkü başarısızlığımızın altında yeten en önemli neden sorgusuzluğumuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar