M. Faik Özdengül
Oluk
Hz. Ali’nin yanına bir kadın gelip dedi ki: Çocuğum damda. Oluğun kenarına geldi. Çağırsam gelmiyor. Bıraksam düşüp helak olacağından korkuyorum. Akıllı da değil ki tehlikeden kurtul, yanıma gel diyeyim anlasın. Elle işaret etsem anlamaz, anlasa bile kötülük şu ki dinlemez. Mememi sütümü gösterdim ama benden yüzünü gözünü çevirip duruyor. Tanrı hakkı için ey ulular, siz bu alemde acizlerin ellerinden tutan erlersiniz hem bu alemde hem o alemde. Benim derdime tez bir derman bul ki gönlümün meyvesini kaybedeceğim diye yüreğim titremede. 4/2658-2664 (Mesnevi).
Yukarıda yazdıklarım, Mesnevi’de de geçen hikaye 1500 yıllık. Aslında 1500 yıl sonra da durum farklı değil. Daha dün görüştüğüm anne babaların hikayesi de aynı. Diyorlar ki: Çocuklarımız veya çocuğum. İçinde bulundukları tehlikenin farkında değiller. Defalarca anlatıyoruz nafile. Bütün ayrıntılarıyla anlatıyoruz. Yavrum sınav yaklaşıyor, büyüyorsun, iş güç lazım, oluğun kenarındasın. Düşeceksin. Gittiğin yerleri bilmiyorum. Kiminlesin? Ne yapıyorsun? Zararlı alışkanlıklar edinebilirsin. Yaşam dediğimiz yer de bir dama benziyor. Kenarlarda dolaşma. Ayağın kayabilir her an. Biraz gözünü aç. Nafile.
Konuştuğumuzda ana babalarla: biraz risk alın koruyucu olmayın dediğimde: insan evladını riske atamıyor diyorlar, üzgün bir ifadeyle ve çaresizce başlarını sallayarak. Ne olursa olsun yapabileceklerimizi yapmaktan geri duramıyoruz diyorlar.
Anne şefkati. Baba merhameti.
Çocuklarla konuştuğumuzda bazılarının gerçekten çocukça davrandığını ve hala gerçekten çocuk olduğunu, büyüyemediğini fark ediyoruz. Bazılarıysa merhameti istismar ettiklerinin farkındalar. Büyümemiş gibi davranıyorlar. Ve ailelerinin onları riske etmeyeceğini görmüşler. Kolay yolu tercih ediyorlar. Ağustos böceği gibi.
Çocukların takvim yaşı ilerledikçe aileler, onların büyüdüklerini zannediyorlar. Ruhsal yaşının da geliştiğini düşünüyorlar. Somut zeka yanında soyut zekalarının da geliştiğine inanıyorlar. Normalde ilkokul 4 ten itibaren çocuğun soyut düşünmeyi öğrenmesi gerekiyor. Yani her şeyin elle tutulur izahının yanında ki bu somut zeka, kavramsal izahını da anlamaya başlamaları gerekiyor. Birisiyle karşılaştığınız zaman onun elini sıkmalısın dediğinizde çocuk bunu somut olarak anlar. Bunu somut zekasıyla kavrar. İki el birbirine temas edecektir. Bunun anlamını kavramak ise soyut zeka işlevidir. Bu dostluğu pekiştirir, insanlar arasında güven oluşturur. Toplumsal barışa katkısı vardır gibi izahlar ise soyut kavramlardır ve soyut zekanın işidir. Ahlak anlayışı, erdem, iyilik, dostluk, cömertlik kavramı gibi.
Soyut zeka nasıl gelişir? Model olarak, ufak tefek acılara tahammül etmesine izin vererek. Onu her şeyden korumak yerine birey olmasına katkıda bulunarak. Karşılaştığı olayların üzerinde düşünüp anlam arayışına sevk ederek. Onunla bu türden konuşma ve tartışma ortamları oluşturarak. Ve tabi bütün bunlar için de ona vakit ayırmanız gerekecek. Onunla nitelikli beraberlikler için birlikte zaman geçirmeniz.
Bunlar olmazsa siz o büyüdü diye saatlerce soyut, ahlaki, kavramsal konuşmalar yaparsınız, nasihat edersiniz ama boşuna hiç birisini anlamaz. Aslında soyut düşünmeyi öğrendiği halde anlamamazlıktan gelen ve sizin merhametinizi istismar edenleri ayrı tutuyorum. Onların yaptıklarının sonuçlarıyla karşı karşıya getirilmeleri gerekiyor.
Öncelikle olayları soyut değerlendirip değerlendiremediğini belirlemeniz gerekiyor. Örnek, şöyle bir soru: beyninde başında ne var kim bilir? Saç var diyorsa zihni somut çalışıyor demektir. Bir sürü düşünce diyorsa soyut düşünmeye başlamış demektir.
Hikayeye geri dönersek kadının çözüm arayışını gören Hz Ali, ona şöyle cevap verir:
Dama bir çocuk çıkar. Çocuğu, kendi cinsini görünce, derhal oluktan dama gelir. Cins, cinsine ebedî olarak âşıktır.
Kadın öyle yaptı. Çocuğu, o çocuğu görünce ona yüz tuttu. Oluktan dama geldi. Her cins, kendi cinsinden olanları çeker, bunu böyle bil!
Çocuk, sürtüne sürtüne öbür çocuğun bulunduğu tarafa geldi ve aşağıya düşme tehlikesinden kurtuldu. Peygamberler de, kullan oluktan kurtarmak için insan olarak gönderilmişlerdir. 4/2664-2669 (Mesnevi).
Hani hep derler ya Peygamber de bizim gibi insan neden Allah, Peygamber olarak bir melek göndermedi? İşte cevabı burada.
Çocukların da anladığı dili bulmak, bu türden şikayeti olan aileler için çok önemli. Nasihatleriniz fayda etmiyorsa ve eğer istismar da değilse, çocuğunuzun davranışı, henüz somut düşünüyordur ve göreviniz bir yandan onu büyütmek yani yaşamla direkt olarak karşı karşıya getirme, bir yandan da anlayacağı dilden yani somut izahlar yapmak şimdilik. Ve kendi düzeyinde olumlu davranışlar sergileyen çocuklar bulup dama yollamak.
Yine de en önemlisi damda oluğa yaklaşmayacak akla ulaştırmak.
www.pozitifdegisim.com