Adem Alemdar
Ölüm haberi
Pazar günü akşama doğru köşemi yazmak için bilgisayarımın başına geçtiğimde yazacak ona yakın konum vardı. Referandum hakkında yazacağımı sananlar yanılıyor, onca yazı ve yorumdan sonra o konuyu listeme almamıştım bile. Ama referandumla alakası olan bir konu listenin başlarındaydı…
13 Eylül’de halkoylamasının neticesi ‘evet’ çıktıktan hemen sonra internet siteleri birbiri ardına özel haberlerini patlatıyorlardı. Mesela, anayasa değişikliği ile memurlara ekstra bir zam daha yapılacağıyla ilgili haber epey dikkatimi çekmişti. Evet’lerin çok çıkması hükümeti sevindirmişmiş de memurlarla bu sevinç paylaşılacakmış türünden bir masa başı haberi. Bu haberi okuduktan bir saat kadar sonra ziyaretimize gelen iki işadamıyla konuyu paylaştım. Memura zam, işçiye zam derken devlet garantisi dışında kalan milyonlarca çalışanın düşük maaşlarına dikkat çektim. Bin beş yüz TL’yi beğenmeyen hizmetli kadrosundaki memurlar bir yanda, özel sektörde o parayı neredeyse yöneticiler alıyor dedim. Tabi holding yöneticilerini kastetmiyorum. Konya’da çok ciddi bir çoğunluk bin TL’nin biraz altında veya biraz üstünde bir maaşla haline şükrediyor mesela. Asgari ücretle; 600-700 TL civarı maaş alanların ise memurlara zam yapılacakmış türü haberleri okurken veya dinlerkenki yüz ifadelerini merak ediyorum…
Türkiye büyüyor, şirketler de büyüyecek elbette. Patronlar kazanıyorsa, çalışanlar da kazanacak, ama (işverenler ne dediğimi çok iyi anlarlar) maaşlara zam yapma hususunda devlet ortalama özel sektörün çok önünde gidiyor bir süredir…
Başkasından değil, kendimizden örnek vereceğim. Neticede ben de bir işverenim. Yanımızda çalışanların sayısı 30’a yakın. Bir süredir ekip arkadaşlarımıza nereden kısarım veya bulurum da biraz zam yaparım diye kafa yoruyorum, ama içinden çıkamadım. Onların yerine kendimi koyuyor, kesinlikle hak ettiklerinden daha az aldıklarına kanaat ediyorum. Kazandığı halde işçisinin hakkını yiyen değil, kazanamadığı halde işçisine en fazla maaşı verebilmenin gayretidir benim bahsettiğim…
KPSS imtihanlarında soruların çalınması boşuna değildir. Memurluk en iyi iştir günümüzde. Özel okullarda öğretmenlik yapanlarla, devlette öğretmenlik yapanların maaş bordrolarına bakarsanız anlarsınız aradaki uçurumu ve memurluğun kıymetini. Mühendisi de avukatı da devlette bir işin peşine düşmüş vaziyetteyken aslında büyük bir tehlike çanı da çalmaya başlamıştır. Farkında olmayanlara hatırlatalım, Yunanistan nüfusunun üçte birisi devletten maaş alıyordu. AB’a ayak uydurabilmek adına zam üstüne zam aldılar ve en sonunda ülke battı. Bugün iflas bayrağı sallayan Yunanistan’ın önüne gelene memurluk veya devlet işçiliği bahşetmesinin sebebi ise sığ siyasetçilerinin günü kurtarma siyasetidir. Yapılan bir araştırmaya göre Yunanistan’da devletten maaş almayan tek bir aile bile yokmuş…
Evet, bu konuyu biraz daha derinlemesine irdeleyecektim ki içimi ‘cız’ ettiren haber geldi. Bir yakınımın ölüm haberi (Halamın damadı)…
Ağızların tadını kaçıran ölümü sıkça hatırlayın, hadisi geldi hatırıma. Unuttukça hatırlatılıyor, ama yine unutuyoruz. Yine dalıyoruz dünyaya, işleri büyütmeye, kredileri ucuza getirmeye, maaşlara zam almaya/vermeye, parayla ilgili hayaller kurmaya…
Öleceğimizi, hem de ansızın bu dünyadan çekip gideceğimizi unutuveriyoruz her seferinde…
Sadece ölüp gitmek neyse de, ya hesap vermek…
Hesabı verebilmek…
51 yaşına yeni girmişti, ama görüntüsü 35 yaşında gibiydi. Görünen bir hastalığı yoktu, bir anda hastaneye götürdüler ve uzunca bir süre yoğun bakımda kaldı. Çıkamadı…
Resmi adı Feti Yişil, ama herkes onu Celal Yeşil olarak bilirdi…
Celal enişte en son gördüğümde gülüyordu, umuyor ve diliyorum orada da güler…
Allah yanına aldığına rahmetiyle muamele etsin, geride kalan kıymetli ablacığıma ve yavrularına da sabırlar versin…
İnna lillahi ve inna ileyhi raciun ( O’ndan geldik ve yine O’na döndürüleceğiz)