Nihat Çiftçi
Ölümden İbret Almak İsteyen İnsan
Kefen kazanç değil topraktır, yediğin kazanç değil topraktır çünkü sen topraksın ve oraya döneceksin.
Kefeni bir kazanç sayanlar bilsin ki kefen toprakta çürüyor, beden yaratıldığı toprağa dönüyor sende seni gönderene hesap vermeye dönüyorsun.
Ey ölenden ders alacak er kişi bil ki senin kazancın;
Salih amelin yani hasenâtın, taatin, arkana bıraktığın faydalı ilmin, arkana Allah rızası için bıraktığın, bütün canlıların istifade edeceği bir eser veya mabedtir. Buna İslam sadaka-i Câriye der. Birde salih evlat yani: dinini yaşayan, babasını hayırla anacak, ona hayırlı varis olacak bir nesil yetiştirdi isen amel defteri açık kalır, hasenâtın çoğalmaya devam eder. Senin kazancın bunlardır. Kefensiz yatanlarda var bu yerlerde.
Okyonuslarda balıkların karnında olanların, dağlarda yırtıcı hayvanlarca parçalanıp yenenlerin, kaybolup bir kenarda çürüyüp gidenlerin, sanayi dünyasında kimya kazanlarına düşüp eriyenlerin ve daha nice ölüm sebepleri ile gidenlerin, hastanelerde kadavra olarak kullanılanların kefeni de yok.
Ademoğlunun yanında götürdüğü kazancı:
1) Allah’a (cc) kulluğu,
2) Rasulü Muhammed (sas) ümmetliği,
3) Bu ikisinden gelen emirlere itaati,
4) Arkasına bıraktığı salih nesli,
5) Arkasına bıraktığı sadakâ-i cariyesi ki bunun çeşitleri çoktur örneğin: cami, yol, su hayratı, ilim tahsil edilen külliyeler, Müslüman bir bilgin yetiştirmek, insanların ve kuşun kurdun gölgesinden ve meyvasından istifade edeceği ağaçlar dikmek vb.
6) Yapmış olduğu kötülükleri, Allah cc nün ve RasulüMuhammed’in (sas) emirlerine uymamak ve yasaklayıp çirkin gördüğü işleri yapmaktır.
7) Seyyie’yi Câriye: yani kişinin yaşadığı toplumda daha önceden yapılmayan bir kötülüğü ve yanlışı başlatmışsa...
Onunda amel defteri kapanmaz ve o kötülüğü yapanların kötülüklerinin cezası ona da kıyamete kadar yazılmaya devam eder.
Kişinin en önemli bir tek kazancı vardır ki oda imandır.
Bir tek kaybı vardır ki oda küfürdür ve en büyük iflas ve hüsrandır.
Bu dünyadan Allah (cc) katında mümin olarak göçememektir.
Bundan dolayı hep son nefes korkusu üzere yaşarız. Bundan sebebtir ki havf ve recâ üzere yaşamak ehli sünnet olmanın temel pirensibidir.
Ne olduğunu değil ne olacağını düşünmeli ve hep imanımızı bozacak söz ve eylemlerden sakınmalıyız.
Rabbim bizleri; iman üzere yaşayıp iman üzere ölmekte ezeli inâyeti ile muvaffak eylesin. Hayatta imanla İslamlanimetlendirdiği gibi ahir nefeste bu nimetini bizden kesmesin, kalbimizin altını üstüne getirmesin, sarayını yıkacak sözler, işler ve duruşlardan bizi korusun. Bize en büyük nimeti olan en sevgiliye ümmet olmaktan ayağımızı kaydırmasın.
Cennete verdiğimiz sözümüzle girdiğimiz, iki kapılı bir hanı temsil eden bu dünyadan çıkarken o elestübezmindeki cevabımız belâ üzere çıka bilirsek ahirette kurtuluş öyle yada böyle bizi bekliyor çünkü Allah (cc)kuranı kerimde “ Kuşkusuz ki Allah (cc) mahşer günü kendine ortak koşma günahını bağışlamaz, bunun dışındaki günahlardan dilediği kulunun günahını bağışlar. Kimde Allaha ortak koşarsa yani ‘imanını bozacak bir iş yapar da o hal üzere ölürse’ o büyük bir iftira etmiştir. ‘O, apaçık ve artık dönüşü olmayan derin bir sapıklıktadır’ buyurur. Nisa 48 ve 116. ayetler.
Şaşılacak bir şey var ki her Müslüman günde en az 36 defa fatiha da “ din gününün yani mahşer günün Meliki Mâliki yani tek söz sahibi sensin “ ama Allah cc bazı sınırlar koyar der ki; Allah şunu şunu affetmez, ben affetmedim ki Allah affetsin”
Bu söz ne kadar büyük ve tehlikeli ki sanki o gün söz sahibi kendisiymiş gibi konuşur. Allah (cc) yukardaki ayetlerde açıkladığı gibi mahşer yerinde mizan başında sadece ‘Küfrü, Şirki ve İmansız olmayı’ affetmem diyor. Diğer günahlar ne olursa olsun mümin kul tevbeetmeden ölmüşse, o günahlardan Allah (cc) dilediğikulunun dilediği günahını bağışlar.
Ehli sünnet inancında; Allah (cc) mecburiyet diye bir şey yok. O, mahşerde Mümin bir kulunu dilerse küçük günahından dolayı cezalandırır ve dilerse başka kulununda büyük günahını affeder. Affı lütfundandır, cezası adaletindendir.
O gün hiç bir canlı o izin vermeden konuşamaz ancak onun izin verdikleri söz söyleyebilecek. Allah (cc) katında kafir ve müşrik olarak ölenlere mizan kurulmayacak. Rabbimiz (cc) bir ayette bunu beyan eder, nitekim Kehf suresinde şöyle buyurur: “ ... mahşergünü onlar için mizan kurmayacağız.” Kehf/ 105.
Yani onların yaptıkları iyilikler imansızlıkları yüzünden boşa gitti, geçersiz sayıldı ve katımızda bir kıymeti yok demektir. Onlar için iyilik diye bir şey yok demektir. Mizan, hesap imanla göçenler için var. Allah’ım bizi imanla göçür, imansız öldürme.
İmanla ölmekte muvaffak olursak ahirette Allah cc dilerse bağışlar dilerse hatamızın cezasını verir ve o bitince yine sonunda cennet var. Mümin olarak ölmek için çalışalım. Ebul-Enbyâ İbrahim (as) iki oğluna, onlarda oğullarına vasiyetleri ve en sevgili Muhammed (sas) Kuran’ın ifadesiyle bizlere Rabbimizin buyruğunda diyorlar ki “ ... ancak Müslümanlar olarak ölün.” Bakara/ 132, Ali İmran/ 102.
Rabbim bizleri Müslüman olarak öldürsün.
Çünkü bizi “ öldüren, kabre koyduran sonra dileyince ordan bizi diriltecek olan ( odur).” “ Kuşkusuzki sonra O, onu öldürdü, ve kabre koydu, sonra onu dileği zaman yeniden diriltir.” Abese 21/22