Mustafa Yiğit
Olympos’ta Yakamoz’lu geceler
Akdeniz sıcağı Ege kadar boğucu değildir, hele Kemer’den yarım saat sonra Fethiye yönüne doğru yol aldığınızda yeşille mavinin kucaklaştığı Olympos’a vardığınızda işte hayat bu! Dersiniz.
Eğer özel arabanız yoksa binersiniz Antalya-Fenike otobüslerine, sizi Olympos kavşağında indirir. Yukarıdan aşağıya inersiniz. Toroslar’ın eteğinden deniz seviyesine yaklaşık onbir kilometrelik bir yolculuktan sonra çam kokusunun içinize işlediğini hissettiğiniz ağaç evler, betonlar arasında sıkışan ruhunuzu adeta özgürlüğe kavuştururcasına kucak açar size. Evet Olympos’ta betondan kurtulursunuz. Çok katlı, çok gürültülü hayatınıza dönmemek üzere kendinizi doğaya bırakırsınız.
Artık tek seslilik hakimdir. Doğanın sesi…
Ağaç evlerden yaklaşık 600 metre yürüdüğünüzde ise pırıl pırıl bir sahille karşılaşırsınız. Burası küçük bir koy. Çivit mavisi görünümüyle eski zaman korsanlarının gemilerini demirledikleri büyüleyici bir koy.
Tabii bu 600 metrelik yol boyunca sizi pek çok sürpriz beklemektedir. Mesela Eski Olympos antik şehrin içinden geçersiniz. Daha sonra ağaçların arasından yürürken size bir dere eşlik eder. Bu dereyle sahile varmadan tanışırsınız, yolunuz kesişir, çünkü ayakkabılarınızı elinize alıp bu derede birkaç metre yürüyerek sahile ulaşabileceksinizdir. Burada şezlonglar, tuzlu deniz suyundan kurtulmanız için çeşmelere ihtiyacınız yok. Çünkü denizden çıkıyor buz gibi dereye atıyorsunuz kedinizi.
Müthiş bir his… Denizin tuzu derenin tatlı suyuna dayanamıyor kendini bırakıveriyor…
******
Evet itiraf ediyorum bir yılın yorgunluğunu geçen hafta Olympos’ta geçirdiğim beş güzel günle üzerimden attım.
Önümüzdeki bir yıla daha zinde ve dinç girmek için, beş gün boyunca su sesini, cırcır böceğini, ağaç hışırtılarını dinledim…
Yaklaşık üç yıldır aynı yerde tatil yapıyorum. Daha önce tatil deneyimlerimin ikinci gününde sıkılır ve tatilimi yarıda keserdim. Bunaltıcı sıcak ve kalabalık üzerime üzerime gelirdi ve kendimi Ankara’ya zor atardım. Bu anlamda tatil yapma alışkanlığı olmayan biriyim.
Özellikle de tatilin güneş yanığı, gece başlayan ve sabaha kadar süren çılgın köpük banyoları olduğunu düşünenlerden ise hiç değilim.
Tatilden huzuru anlarım…
Mesela tatilde cep telefonumun çekmeyeceği bir yer bulmak ilk isteyeceğim şeylerden biridir. Kafa dinlemek, sohbet etmek ve ay ışığında biraz kitap okumak; benim için tatilin anlamı bu.
Olypmos bütün bunları gerçekleştirmem için yaratılmış adeta. Bir zamanlar Hippi’lerin yeri olarak ün yapan bu tatil beldesi şimdilerde, pek çok kesime hitap etmekte. Gençler, yaşlılar, çocuklu aileler, tabiatla koyun koyuna yatmak isteyenler hep burada. Turistik yer olur da yabancı turist eksik olur mu? Tabii ki, Almanlar, İngilizler, Avustralyalılar da ziyadesiyle var.
****
Olympos içinde pek çok pansiyon mevcut. Hepsi de ağaç evlerden yapılmış ve hepsi de farklı müşteri portföyüne sahip. “Sabah-akşam dahil” çalışıyorlar.
Ama yalnızca müşteri değil bir dost gibi de karşılanmak istiyorsanız, Yakamoz Pansiyon’u tavsiye ederim. Çünkü burası bir turizm işletmesi değil, adeta kendi eviniz. İşletmenin sahibi İsmet Abi ve oğlu Halil burayı iki yıl önce açmışlar. Adını da Yakamoz koymuşlar. Çünkü ay, en güzel halini pansiyonun hemen yanındaki çam ağaçlarıyla süslenmiş dağın arkasından yükselirken alıyor ve adeta sizi büyülü bir yolculuğa çıkarıyor. Olympos kıyıları da tam bu vakitte yakamoz yakamoz yanıyor. Akşam yemeklerini ay ışığında yemek ise keyfin en büyüğü.
Yakamoz’un her daim patron ve işçileri olan Meral Hanım ve kardeşi Neriman ablanın yaptığı patlıcan reçelini kendi bağlarından koparılmış üzümleri yerken, işte Türk misafirperverliği bu diyorsunuz! Pansiyonun diğer çalışanları da aynı yöreden. Yöreye has şiveleriyle konuşmaya başlıyorlar ve muhabbetlerine doyum olmuyor. Çok naif bir Yörük Türkçe’si etrafınızı sarıyor.
Yüz yüzeli kişilik bir pansiyon Yakamoz. İçinde portakal ağaçları, küçük sarı-siyah civcivleri olan bir çiftlik evi adeta. Hamakta uyumak ve içinde eski kazık yastıkların minderlerin olduğu köşklerde tembellik yapmak ise tatilin başka bir güzel tarafı. Akşam vakitleri oynanan tavlalar, ay ışığında koyulaşan sohbetler ve uzayan geceler...
Olympos’ta yakamozlu geceler sabaha kadar sürüyor, sohbeti değil eğlenceyi isteyenler ise dağın eteğinde, kayanın içinde kurulmuş olan en büyük açık hava diskosunda saatlerce eğleniyorlar. Yine pek çok yerde pansiyonda alternatif eğlenceler de düzenleniyor. Tabii tatilin bu kısmı gençler ve kendini genç hissedenler için!
Evet… Tatilden huzur, dinlenme, bir yılın yorgunluğunu üzerinden atmayı anlıyorsanız inanılmaz bir yer Olympos.