Prof. Dr. Ali Akpınar
Oruç Ayetlerinden Mesajlar
Ey iman edenler! Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki takvaya erersiniz, diye başlayan Bakara suresi 183-186. Ayetlerde şu hususlar dikkatimizi çeker:
1. Mümin olmak, inanıp bağlanılan Yüce Allah'ın isteklerini yerine getirmekle mümkündür. Yapılan ibadet ve diğer amellere değer kazandıran imandır. İmansız yapılan davranışların Allah katında bir değeri yoktur. Bu yüzden oruc ibadeti, müminlere emredilmiştir. Zira Ramazan, ayından müminler istifade eder. İnanmayanlar ve Ramazan füzeliklerinden yararlanmayanlar için Ramazan, zamanın herhangi bir diliminden farksızdır.
2. Oruc, ruh sağlığımız için gerekli ve bu yüzden bizden önceki toplumlara da farz kılınmış evrensel bir ibadettir. Orucda meleklere benzemek, çamurluktan nuraniliğe yücelmek vardır.
3. Oruc ibadeti, kötülükleri emreden nefsi dizginleyen, onu eğiten, onu aşağılıklardan temizleyip arındıran, onu yücelten ve huzura erdiren bir ibadettir. Oruc dünyada günahlara karşı, ahirette ise azaba karşı koruyucu bir kalkandır.
4. Oruc ibadetinin temel hedefi takvalı insan yetiştirmektir. Ramazan okulu, müminlere takva diploması kazandırır. Takva, Yüce Allah'ı tanıyıp O'na karşı yükümlülükleri yerine getirme bilincidir. Takva, Allah'ı hesaba katarak yaşamak, her yerde ve her şartta O'ndan sakınıp çekinmektir. Allah'ın emirleri doğrultusunda yaşamak takva göstergesidir.
5. Yüce Rabbimiz, bizlere buyurduğu her şeyde bizim için zorluk değil, kolaylık dilemiştir. İslam kolaylık dinidir. Ama o, içtenlikle onu yaşayanlara kolay gelir. İnanmayanlar için ise o, yaşanılmazdır.
6. Yüce Allah, hiç kimseye gücünün üstünde bir şey yüklemez. Oruc da senenin bir ayında, sayılı gün ve belirli saatlerde tutulan bir ibadettir. İftar, sahur, oruc ibadetini kolaylaştıran şeylerdir. Ayrıca oruc tutamayacak durumda olan hasta ve yolcular, Ramazan ayında tutamadıkları orucları daha sonra imkân bulunca kaza ederler. İmkânı olanlar için ise, bazı nefislere hoş gelmese bile Ramazan'da tutulan oruc çok daha hayırlı ve kazançlıdır.
7. Ayrıca en uzun, en sıcak günlerde oruclulara bahşedilen oruca dayanma gücü; Ramazan ayında görülen her alandaki bereket de oruc ibadetindeki kolaylıklar cümlesinden sayılabilir.
8. Ramazan, Kur'ân'da ismi geçen tek aydır. Onu değerli kılan Kur'ân'ın o ayda inmeye başlamasıdır. Kur'ân'ın indiği/ inmeye başladığı mübarek kadir gecesi o aydadır. Ramazan Kur'ân ayı, oruc ayı ve ümmet ayıdır. O rahmetin, bereketin ve mağfiretin yağdığı feyizler yumağıdır.
9. Oruc, Kur'ân'ın inmeye başladığı Ramazan ayında tutulur. Müslümanlar, Allah'ın hoşuna giden en güzel amel oruc ile, adeta Kur'ân'ın yeryüzüne inişini kutlarlar.
10. Peygamberimiz, "Ramazan ümmetimin ayıdır"[1] buyurmuştur. Müslümanlar Ramazan'da ümmet olma bilincini bir kez daha tazelerler ve bu konudaki eksiklikleri gidermeye çalışırlar. Zenginler, fakir kardeşlerini hatırlar, onlara yardım eder, insanlar birbirlerini ziyaret eder, birbirlerinin dert ve sevinçlerine ortak olurlar. Aynı anda milyonlarca Müslüman oruç ibadetinin içerisinde buluşur ve ümmet olma bilincini yaşarlar.
11. Kur'ân'ın iniş gayesi, Yüce Yaratıcıyı tanıyıp O'na karşı yükümlülüklerini yerine getiren müttakîleri dosdoğru yola götürmektir. Orucun farz kılınış sebebi de müttakî insan olmaktır. Dolayısıyla Kur'ân ve oruc takvalı insan yetiştirme konusunda aynı hedefi paylaşmaktadırlar.
12. Ramazan Kur'ân ayıdır. Onu Kur'ân'da anılmaya değer kılan da Kur'ân'ın kendisidir. Bizleri değerli kılacak ve Allah'ın gözde kulları arasında anılmamızı sağlayacak olan da Kur'ân'dır. O halde Kur'ân'a göre yaşayarak kendimize değer kazandıralım.
13. Kur'ân ayı Ramazan, Kur'ânlı olmaya, Kur'ân okuyup Kur'ân ahlakıyla ahlaklanmaya başlangıç ayı olmalıdır.
14. Bir eğitim kampı ve mektebi olan Ramazan, bize güzellikler kazandırmalı, iyiliklerimizi artırmalı; ama en önemlisi bu iyilik ve güzellikler kalıcı olmalıdır. Zira Müslümanlık, belli gün ve aylarda hatırlanan günlük/ aylık/ haftalık/ mevsimlik bir din değildir. Bu yüzden Ramazan ayının sonunda 'Ramazana elveda' demek, Ramazan güzelliklerine elvedaa dönüşmemelidir.
15. Dinin esaslarını dinin sahibi Yüce Allah belirler. Orucun zamanını, sayısını ve nasıl tutulacağını da O belirlemiştir. Müminlere düşen Allah ve Peygamberinin gösterdiği şekilde dinin gereklerini yerine getirmektir. Bunun için ayetlerde sayılı günlerde farz kılınan orucun, sayısını tamamlayarak tutulması emredilmişti. Zira daha önce Yahudi ve Hıristiyanlar orucun zamanı, sayısı ve şekli ile oynayarak onu tahrif etmişlerdi. Müminler ise, tüm ibadetleri Allah ve Resulünün belirlediği şekil ve zamanda yerine getirirler.
16. Yüce Allah’ın üzerimizdeki sayısız nimetlerinin başında hidayet ve Kur’ân gelir. O, hayat düsturu olan dini bize tanımlayarak nimetini tamamlamıştır. Bize düşen O’nun nimetlerine karşı şükretmektir. İşte oruc da bir şükür ifadesidir. Unutmamalıyız ki biz şükrettikçe O, nimetlerini artıracaktır.
17. İman, Oruc, takva, Kur'ân ve Ramazan.. Bu kavramlarla ilgili açıklamalardan sonra Yüce Allah'ın kullarına yakın olduğu ve yalnızca Allah’a güvenip O’na dua etmeleri emrediliyor. Demek ki bu sayılanlar, kulları Allah'a yaklaştıran ibadetlerdir. O halde kullara düşen ilahî çağrıya uymaktır. Allah'ın hidayet çağrısı, Kur'ân'a uymaktır. Bu ise Kur'ân'ı güzelce ve doğru bir biçimde okuyup anlamak ve gereklerini yerine getirmekle mümkündür. Malımız ve canımızla O'nun olduktan sonra, O'ndan istemeli, derdimizi O'na açmalı, içten ve ısrarla O'na yönelip dua etmeliyiz. Elbette O, kendine yönelenleri, eli boş çevirmeyecektir.
18. Kullukta yoğunlaşma demek olan dua, kulun Rabbe yönelişi, O'nun rahmet kapısını çalışı, huzurunda duruşu, içini döküşü, O'na nazlanışı ve O'ndan istemesidir. Duanın ön şartı, duayı hak etmektir. Hak edilerek ve içtenlikle yapılan duaları Yüce Allah geri çevirmeyecektir. Çünkü O, kullarına çok yakın ve inanarak dua edenin çağrılarına cevap verendir. Önemli olan şirkin her çeşidinden sıyrılıp, bidat ve hurafelerden uzak bir şekilde yalnızca O'na güvenip dayanmak ve O’ndan istemektir.
19. Bir dönüşüm, değişim ve gelişim ayı olan Ramazan’ı kullukta yoğunlaşma ve kulluk şöleni olarak görüp ondan azamî derecede istifade etmeye bakmalıyız. Rabbimiz en doğrusunu bilir.
-------------------
[1] Münavi. Feyzul-Kadir, IV, 18.