Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Oruç İnsanı Tutar
Sözlükte savm veya sıyâm, kelimeleri, men etmek, engel olmak gibi anlamlara gelir.1 Oruç dediğimiz savm, bir ibadet disiplininin adı olarak, insanı bir takım işler yapmaktan alıkoyan, men eden, insanın hayatını düzenleyen, derleyen, dağınıklıkları yok eden bir özelliğe sahiptir. Bunu Hz. Peygamber, telaffuz bakımından kısa ama anlam bakımından çok derin ve geniş bir ifade biçimiyle: ves-Sıyâmü Cünnetün/Oruç, kalkandır2 şeklinde tanımlamışlardır.Bilindiği gibi kalkan, eskiden oktan ya da kılıçtan korunmak için savaşçıların kendilerini hasımlarının öldürücü darbelerine karşı taşıdığı yassı, tekerlek biçiminde korunmalık âletine verilen bir isimdir.3 İşte oruç da mecâzî anlamda, belirli saatlerde insanı yeme, içme ve behîmî arzulardan uzaklaştırdığı için kalkanın fonksiyonuna benzetilmiştir. Nasıl ki bir savaş âleti olan okun, bir kimseye isâbet etmesine kalkan engel olursa, günahların meydana gelmesine oruç da engel olduğundan dolayı, o kimsenin cehenneme girmesine mani olur. Kötülüklere zemin hazırlayacak istekleri frenler. Diğer yandan, oruç tutan bir kimse, peygamberimizin uyarılarıyla, oruçlu iken kendisine herhangi bir kimse ahlâka aykırı bir söz söyler ya da kavga etmek isterse, ben oruçluyum şeklinde karşılık versin, denilerek eğitilmek istenmiştir. Toplumsal hayatta, asâyişi bozan ya da yüz kızartıcı suçların bile yok denecek düzeyde azaldığı ay, gerçekten oruç ayıdır. Orucun, manevî boyutu, insanda iyiliklerin, güzelliklerin, merhamet ve şefkat eğitiminin verilmesinde çok önemli bir vasıta olduğu hepimizin malumudur.İnsan denilen canlı varlık iki hayata sahiptir. Biri bedenî hayatı, diğeri ise ruhî hayatıdır. Kişinin bedenî varlığı hava, su, besin gibi şeylere muhtaçtır. Manevî hayatı ise, manevî cinsten besinlere ihtiyaç gösterir. Eğer manevî varlığımız gerektiği şekilde manevî güçlerle beslenemezse, ferdin her iki varlığı arasındaki denge bozulur. Zamanla manevî hayatımız zayıflar ve gittikçe söner. Böylece fert ruh sağlığından yoksun kalır ve netice olarak dengesiz bir insan haline gelebilir. O halde doğuştan getirmiş olduğumuz çeşitli içgüdü veya duyguların, ihtiyaçların doyurulması, geliştirilmesi, daha doğrusu eğitilmesi gerekir. Bu duygu ve ihtiyaçlar ihmal edilirse, insanın normal gelişmesi sağlanamaz. Bu manevî eğilim veya ihtiyaçlar arasında en sağlam ve temelli olan dinî duygular ve ihtiyaçlardır. Dinî duygu ve ihtiyaçlarımız, telkin ve iyi alışkanlıklarla doyurulursa, geliştirilirse, ahlâk, estetik, aile ve toplumla ilgili duygular da beraberce gelişir ve yükselir. 4Ruh sağlığı açısından Ramazan ayı son derece önemlidir. Çünkü o, bir ay boyunca bir kimsenin 24 saatini meşgul eder. Örneğin, sahur vaktinde kalkılacak, sahur yemeği yenilecek, vaktin doğruluğu hesaplanacak, çünkü falan saat falan dakikada artık yemek-içmek kapısı kapanacaktır. Gündüz, falan falan işler yapılacak, icabında toplumun ihtiyaç sahiplerinin maddî-manevî ihtiyaçları karşılanacak, böylece birçok insan sevindirilmiş olacaktır. Bu, zengin ve fakir Müslümanlar arasında kurulan bir barış, kardeşlik, dostluk köprüsüne dönüşecek, böylece, toplumun sosyal dokusu daha bir güçlenecek, birlik duyguları daha bir kuvvetlenecek anlamına gelir. Akşam vakti, tam vaktinde iftar edilecektir. Yemek yenecek, istirahat edilecek, sonra teravih namazına geçilecektir. Her sene, bütün senenin bu bir ayı zarfında muntazam programlı bir şekilde Müslümanlar kendilerini eğiteceklerdir. Böyle bir disiplin, Müslümanın hayatında vaktin son derece değerli olduğu izlenimini kazandırır.Ramazan ayı, sosyal boyutu olan bir aydır. Adeta, İslam dininde Ramazan ayı, toplu ibadet ayı olarak kılınmıştır. Bütün Müslümanlar aynı şekilde belirlenmiş zaman diliminde oruçlarını tutarlar ve namaz için camide toplanırlar. Böylece ibadetin içtimâî boyutta tezâhür eden coşkusunu hep birlikte yaşarlar ve hem de birbirleriyle görüşüp buluşma imkanı elde ederler. Neticede, ferdî olarak yapılan oruç ibadeti, içtimâî bir ibadet halini almış olur. Bir kimse tek başına oruç tutarsa, ahlâki ve ruhî faydalar elde eder ama, toplu olarak tutulan oruç da bu faydalar daha çok elde edilmiş olur. Ayrıca, Ramazan ayının manevî havası, bütün toplum kesimlerinde iyilikleri öne çıkarma, kötülüklerden sakınma ve takva ruhu ile donanma gibi ahlâkî alışkanlıklar kazanmamıza hizmet etmiş olur. İnsan oruç tutmaz, oruç insanı tutar. Yani, insanı kötülükler yapmaktan alıkoyar, onun ruhunu incelterek iyiliklerin ve güzelliklerin paylaşılmasına insanı motive eder. İnsanın aklına hep iyi şeyler getirir. Örneğin, insan aklına, yoksul ve kimsesizlere yemek yedirmek, giydirmek, felâkete uğramış olan kimselerin biraz olsun acılarını dindirmek, sıkıntılarını hafifletmek için maddî-manevî yardımlarıyla katkıda bulunmak, herhangi bir yerde toplumun menfaatine yapılacak yararlı bir iş varsa, hemen oraya koşmak gibi. Bütün bu güzellikler, orucun gönüllerde estirdiği değişim rüzgarlarının bir sonucudur. Tek kelime ile, oruçtan amaç, insanda iyilik ve takvada yarışma bilincini ortaya çıkarmaktır.Oruç da namaz gibi bedenî bir ibadettir. Oruç bir ay müddetle bütün iç organlarımızı özellikle midemizi ve karaciğerimizi dinlendirir. Hergün sabahtan akşama kadar, yemekten içmekten ve nefsanî bir takım arzu ve isteklerden bizleri uzaklaştırır. İrademizi güçlendirir. Bedenin hareketini düzenler. Bedene güzellik ve zindelik verir. İnsanlarda ulvî duygular uyandırır. Allah bağlılığını artırır. Dinin emirlerini yerine getirttirir ve dinin yasakladığı şeylerden uzak durmamızı sağlar. Duygu eğitimine bağlı olarak, sevgi ve şefkat duyguları gelişir. İnsanlar arasında sosyal bağların güçlenmesine vesile olur. Şeytanın özelliklerinden olan kibir ve gururdan uzaklaştırır. Her türlü kötülükleri değil düşünmek hatta yapmaktan alıkoyar. Oruç, insanlarda bencilliği giderir; paylaşmanın bir erdem olduğunu hatırlatır. İnsanı sosyalleştirir; insana, fakir ve yoksulları koruyacak bir sorumluluk duygusu ve alışkanlığı kazandırır. Oruç, mülkün ve her şeyin temeli olan adaletten uzaklaşmamak gerektiği eğitimini verir. Sahip olduğumuz nimetlerin değerini anlamamıza yardımcı olur. Oruç tutmakla, açlık ve susuzluğun ne anlama geldiğini bizzat yaşayarak, başımıza gelebilecek savaş hali, yoksulluk, deprem gibi nice mahrumiyetler karşısında nasıl sabır gösterilerek direnilebileceğini öğretir. Bu açıdan oruç, en güzel bir muallimdir, eğiticidir. Her şeyin başı olan sağlığımızı düzenler, hayatımıza ferahlık, ömrümüze genişlik sağlar. Böyle bir yapı ve ruha sahip olan fertler daima dengesizliklerden ruh sağlığı ile ilgili anormalliklerden uzak bulunulur. 5Dipnotlar:1 İsfehânî, Râgıb, el-Müfredât, İstanbul, 1986, s. 428.2 Müslim, Sıyam, 163.3 Ağakay, M. Ali, Türkçe Sözlük, Ankara, 1979, s. 440.4 Canatan, Burhanettin, İslâmiyette Ruh Sağlığı, Konya, ts., s. 88.5 bk. Canatan, İslâmiyette Ruh Sağlığı, s. 112.