Mustafa Yiğit
Orucun bizi tuttuğu günler
Ramazan ayı girdiğinde her zaman çocukluğuma dönerim…
Çocukluğumun tekne oruçlarına…
Ağustosun o sıcak günlerinde Akşehir’in pınarlarının başında iftar vaktine beş on dakika kala testilerle sıra beklediğimiz, suya susamanın ne anlama geldiği o kavurucu ama bereketli günlere…
Babamıza annemize sahura bizi de kaldırın diye yalvardığımız, bizi kaldırmazlarsa diye sahura kadar uyumama kararı aldığımız ve gecenin ilerleyen vaktinde gözlerimizin kapandığı o güzel günlere…
Ramazan davulcusunun uyandıramadığı komşuların kapılarının çalınarak uyandırıldığı, mahalleliye sahurluk götürüldüğü zamanlara…
İpe dizilmiş baba tatlısının tadına bakmak için İftar vaktini iple çektiğimiz Ramazan topunun atılmasıyla birlikte suyu bile görmeden tatlıya kaşığı sapladığımız eski Ramazanlara…
Teravihlerde şehrin camilerini tek tek dolaştığımız Ramazan’ın ortalarında ise Teravihten yavaş yavaş kaytardığımız o masum yaramazlıklarımıza, çocukluğumuza…
Bugünkü gibi televizyon kanallarının Ramazan programları adı altında abuk sabuk programlar yapmak yerine İftar vakti TRT’de tok sesle iftar duasının yapıldığı, bizim ellerimizin ve dudaklarımızın duaya eşlik ettiği, TRT’nin Ramazan ayına özel dizilerinin bir başka tad verdiği saf ve temiz günlere…
İnşallah bu Ramazan da çocukluğumun o oruçlarının lezzetiyle Rabim bize aynı duyguları yaşatır…Bizim orucu değil orucun bizi tuttuğu, riyadan, günahtan alıkoyduğu günlere yeniden döneriz….
Bizim Ali’mizdi, O Türk’tü
Muhammed Ali ismini ilk kez 1978’de duymuştum sanırım…Babam uyandırmıştı sabahın dördünde…Muhammed Ali’nin bugün maçı var demişti…
Uykulu gözlerle siyah beyaz schaub lorenz televizyonun başına dikilmiştik…
Çaylar demlenmiş, heyecanla bekliyorduk…
Babama Muhammed Ali’nin kim olduğunu bile sormamıştım…
Adı Muhammed Ali olduğuna göre Türk bir boksördü…
Bizimkiler Muhammet Ali’nin her yumruğunda “Allah’ına kurban” dedikçe Türk olduğuna kesin kanat getirmiştim..
Evet o Bizim Ali’mizdi... O gavurlara dünyayı dar eden bir Türk’tü..,
Muhammed Ali sadece büyük bir şampiyon değildi, yeryüzünde vicdanın, adaletin boks ringlerinde sadasıyda…
Sabahın dördünde bizi uykularımızdan uyandıran, yumruklarını mazlum milletler için savuran o koca yürekli dev hakka yürüdü… Şampiyon, Allah rahmet eylesin…