M. Ali Köseoğlu
Osman Gazi’den Şener’e liderlik!
Tarihten ders alalım:
Osman Gazi Karacahisar’ı fethettikten sonra, halk toplanır. “Cuma namazı kılalım ve bir kadı isteyelim” derler… Dursun Fakı meseleyi Osman Bey’in kayınbabası Edebalı’ya açar. Osman Gazi araya girip, “Size ne lazımsa onu yapın!” der... Dursun Fakı, “Hânım! Selçuklu Sultanından izin gerektir!” diye ikazda bulunur…
Osman Gazi buna itiraz eder:
“Bu şehri ben kendi kılıcımla aldım. Bunda sultanın ne dahli var ki ondan izin alayım? Ona sultanlık veren Allah, bana da gaza ile hanlık verdi. Eğer minneti şu sancak ise, ben kendim dahi sancak kaldırıp küffarla uğraştım. Eğer o, ben Selçuk Hanedanındanım derse, ben de Gök Alp oğluyum derim. Eğer bu ülkeye ben onlardan önce geldim derse, Süleyman Şah dedem de ondan önce geldi.”
Halk razı olur. Kadılığı ve hatipliği Dursun Fakı’ya verir. Cuma hutbesi ilkönce Karaca Hisar’da okunur. Bayram namazını da orada kılarlar.
***
Daha önce Eskişehir ve İnönü taraflarını Osman Gazi’ye Selçuklu Sultanı Üçüncü Alaeddin Keykubad vermişti… Osman Gazi Selçuklu Sultanı’nın himayesinde bir Bey’di. Gelin görün ki her geçen gün güçlenen ve büyüyen Osman Bey, Selçuklu Devleti’nden kendini böylece ayırıyordu. Bu hadise ile Osmanlı Devleti’nin de temeli atılmış oluyordu…
***
Mustafa Kemal Paşa anlatıyor:
“1919 yılı Mayıs’ının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Ülkenin genel durumu ve görünüşü şöyledir: Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu grup, 1.Dünya Savaşı’nda yenilmiş, Osmanlı Ordusu her tarafta zedelenmiş, şartları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaş’ın uzun yılları boyunca millet yorgun ve fakir bir durumda. (...) Saltanat ve hilâfet makamında oturan Vahdettin, soysuzlaşmış, şahsını ve bir de tahtını koruyabileceğini hayal ettiği alçakça tedbirler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükûmet, âciz, haysiyetsiz ve korkak. Yalnız padişahın iradesine boyun eğmekte ve onunla birlikte kendilerini koruyabilecekleri herhangi bir duruma razı.”
***
Mustafa Kemal’in Anadolu’ya milli direnişi örgütlemek amacıyla bizzat Sultan Vahdettin tarafından gönderdiğini biliyoruz. Üstelik Atatürk çok geniş yetkilerle donatılmıştı. Tarihçilere göre Atatürk’le Vahdettin’i birbirlerine yakınlaştıran nedenlerden biri de Enver Paşa’ya karşı paylaştıkları olumsuz hislerdi. Fakat padişahtan aldığı fermanla Anadolu hareketini başlatan Atatürk de tıpkı Osman Gazi gibi davranmıştı. Nasıl ki Selçuklu Devleti yıkılıp yerine Osmanlı Devleti kurulmuşsa; Osmanlı Devleti yıkılıp Türkiye Cumhuriyeti kurulurken tarih tekerrür ediyordu. Atatürk, kendisini Anadolu’ya ‘kurtuluş umudu’ olarak gönderen padişah hakkında çok ağır/hak edilmedik sözler ediyordu.
***
Başbakan Tayyip Erdoğan’ın siyasi geçmişini hepimiz biliyoruz.
‘Gömlek değiştirdik’ dese de Milli Görüş Teşkilatları’nın en önemli kademelerinde bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı da bu hareketin sayesinde elde etti. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile birlikte zamanında Milli Görüş’ü yönetmeye talip oldu, fakat bunun mümkün olmadığını görünce hareketi ikiye böldü. 14 Ağustos 2001 tarihinde arkadaşlarıyla birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AK Parti) kurdu ve Kurucular Kurulu tarafından AK Parti’nin Kurucu Genel Başkanı seçildi.
Şimdi Türkiye’nin en önemli siyasi kimliklerinden biri olsa da, o da tarihteki gibi, beslendiği kaynağın karşısına geçerek kendini var etti…
***
Şimdi önceki gün Konya’da Elektrikçiler Odası tarafından düzenlenen toplantıya katılan Abdüllaltif Şener’e ne diyoruz?
Hain mi?
Şener sürekli olarak AK Parti iktidarını eleştiriyor.
Bir dönem en önemli sacayağından biri olduğu partisi hakkında ileri geri laflar ediyor; açıklarını ortaya koyuyor…
Türkiye’nin geleceğinde kendisine belirlenen rolü oynamak üzere tıpkı tarihteki liderler gibi davranan Şener’e ‘hain’ mi diyeceğiz?
Dün Tayyip Erdoğan’a ‘hain’ mi dedik?
***
Şener hareketinin zamanlamasını ilginç bulan birisi olarak sadece ‘rüzgâr ekenin fırtına biçeceğini’ ve tarihin tekerrür ettiğini hatırlatmaktır muradım… Bana sorarsanız, beslendiği kaynağı elinin tersi ile iten her birine de hoş nazarla bakmam!
Abdullatif Şener’in kulağına küpe olması için Mehmet Akif gibi diyelim mi bizde:
Tarih tekerrürden ibarettir derler.
Hiç ders alınsaydı tarih tekerrür mü ederdi?