M. Faik Özdengül
Özgürlük için olgunlaşmak
Olgunluktan söz etmeliyim.
Bundan sürekli söz etmeliyiz. Olgunlaşmak için çabalamalıyız. Bir basamak yukarı çıkarken onun getirdiği olgunluğu da yanımıza alarak çıkmalıyız.
Yeni doğan bir bebek her yeni günde olgunlaştırılmalı. İlk adımını atarken yeterli kırılmalarla ilk adıma hazırlanmış olmalı. Evden dışarı çıktığında diğer çocuklarla oynamaya başlayacağı zaman bunun ruhsal olgunluğuna da hazırlanmış olmalı. Oyun döneminden okula başlayacağı zaman süresince artmalı bu olgunluk ve okula başladığı gün buna hazır olmalı. Sonra ergenlik, ardından erkekse askerlik sonra evlilik, annelik babalık, iş hayatı, temsil ettiği görevler, dedelik ninelik ve sonra ölüm, ölürken de ölümün gerektirdiği olgunluğa ulaşarak ölmeli insan.
Ülkemi düşününce bunun ne denli önemli olduğunu yeniden hatırladım. Bulunduğu yerin ruhsal olgunluğunda olmayanlarımız ne çok acı çektiriyoruz hem kendimize hem de diğerlerine. Örneğin bununla ilgili çok sayıda deyim var dilimizde. Paranın kültürü ve olgunluğu yan yana değilse sonradan görme diyoruz ya da görgüsüz. Temsil ettiği görevin olgunluğu yoksa aciz ya da zalim deniyor. Evliliğin gerektirdiği olgunluk yoksa diğeri için çocuk gibi diyor ve saygısını yitiriyor öteki. İlişkilerde, işte, temsiliyette hep böyle.
Problemlerimizi olgunluktan uzak olduğumuzda tartışamıyoruz. İncinmeler, kırılmalar, öfke, saldırganlık diz boyu. Bölünmeler, gurup fanatizmi, takımı uğrunda ölmeler, konuşmanın dışındaki güç gösterileri hepsi aynı nedenden.
İnsan kendini ifade etmeden duramaz. Bunu biliyoruz. Bunu yapacak güvenli ortamı yoksa dolambaçlı yollar bulacaktır. Kavgalar kendini ifade etme biçimidir. Kendini var etmenin dolambaçlı yollarından birisidir. Diğerini türlü yollarla incitme, çamur atma, ezme girişimleri hepsi var olma kendini var etme araçlarıdır.
Çünkü her kes kabul görmek, fark edilmek önemsenmek, adam yerine konmak ister. Bunu da ulaştığı veya bulunduğu olgunluk düzeyinde yapacaktır. Reddedilme, alay edilme, şiddete maruz kalma korkularını aşan birisi kendisini ancak doğal yollarla ifade edebilir. Değilse dolambaçlı yollar deneyecektir. O zaman doğal yollarla var olmanın temel koşullarından birisi temel güven duygusunu edinmektir. Emniyet hissi ve güven duygusu. Bunu elde ettikten sonra ben buradayım, böyle düşünüyorum, bunu istiyorum ve diğerlerini de olduğu gibi kabul ediyorum diyebilir. Erken yaşlarda edinilmediyse bir an önce güven duygusu üzerinde çalışılıp buna ulaşılmalı. Çünkü bizi durduran en temel duygu korkudur. Sıralamak çok uzun yer kaplar bu korkuları. Kaybetme, yalnızlık, beğenilmeme, sevilmeme, aç kalma, terk edilme, yoksunluk… ve daha bir sürü.
Bizi olgunlaştırmayan şeyler de mi korkuyla ilgili. Muhtemelen. Atmamız gereken adımları atmaktan alıkoyan da korku. Hiçbir şey olmasa o ana dek sahip olduklarımızdan uzak kalma korkusu. Bulunduğumuz yeri ve sahip olduklarımız yitirme endişesi. Oysa değerine değil himmetine bakılır der Hz Pir.
Bu korkulardan kurtulmanın yolu çocuk için babasına ya da annesine mutlak güvendir. Hayatının ilk yıllarında etrafında nesne sürekliliği olan, ne zaman ihtiyaç duysa gülümseyen ve şefkatli yüzü gören çocuk temel güven duygusu açısından şanslı çocuktur. Hayatının diğer yıllarında da öyle. Nasılsa onlar arkasındadır ve ne olursa olsun yalnız ve korumasız kalmayacaktır. Bu çocuk rahatlıkla kendini doğal yollardan var edip ifade edecektir. O zaman bu güvenilir ebeveyn yerine konacak ve onlardan daha güçlü daha, şefkatli, daha güvenilir, daha adil bir varlık olsa? Korkularımızdan uzak kendi mecrasında olgunluğa daha kolay erişemez miyiz? Cevabı evet. Tanrı var mı yok mu tartışmalarından uzak durarak söylüyorum bunu. Bu her kes için neye inanırsa inansın olmazsa olmaz bir gereklilik sadece bu açıdan bile. Ben varlığına yürekten inanıyorum. Ve Hz Pir’in dediği gibi düğümleri, sıkıntıları problemleri çözenin de O olduğundan hiç kuşkum yok. Maksadım erken dönemde elde edilemeyen temel güven duygusunun hemen çabucak oluşturulmasının gerektiği.
Olgunlaşma şart. Olgunlaşmak için de korkulardan kurtulmak. Korkuların esiri olmadan özgürleşmenin en temel yolu da sırtını sağlam bir yere dayamak. Bu sağlam yeri bulun ve adımı atın. Bir arada güvenle, sevgiyle yaşamanın başka yolu yok. Değilse bugün içinde bulunduğumuz korku toplumu hücrelerimize kadar işler. Önyargılarımızın korkularımızın esiri köleler, birbirimize hakimiyet kurmak için çatışır dururuz. Yazık değil mi hepimize?
Hem kendine hem diğerine inanmayan bir topluluk. Diğerinden korkan ürken. Kendini emniyette hissetmeyen insanlar. Ürken. Geleceğinden emin olmayan. Yargılamalardan bunalmış yorgun insanlar. Ne kadar kalabalığız.
Özgürlüğün bir yolu mutlaka olmalı. Özgür olunca olgunlaşmak daha da kolaylaşacak. Olgunlaştıkça da daha özgür.
Hazrete kulak vermek en iyisi:
“Günler geçtiyse, geçip gitsin; korkumuz yok. Ey temizlikte naziri olmayan, hemen sen kal!”
www.pozitifdegisim.com