Doç. Dr. Murat Kayacan
Peygamber (s) epilepsi (sara) hastası mıydı?
Hipokrat, İslam dünyasında Kitab fi'1 Marazi'1-İlahî adıyla bilinen epilepsi (sara) hakkındaki eserinde, halk arasında kutsal hastalık denilen bu rahatsızlığın bir beyin hastalığı olduğunu ve fizyolojik sebeplere dayandığını anlatır. Hipokrat'a göre öteki hastalıklar ne kadar kutsal ise epilepsi de o kadar kutsaldır (Kahya, 1998, XVIII: 120). Yani bu hastalığın kutsallığı yoktur. Vahiy gelirken Rasulullah (s)’ın bir acı hissetmesi, kulağına çıngırak sesi gibi bir ses gelmesi (Buhârî, h. 1422, I: 6) ve soğuk bir günde bile alnının terlemesine (Tirmizî, 1795, V: 597) dair rivayetlerden yola çıkarak bazı Batılı eleştirmenler bu hallerle epilepsi hastalığı arasında irtibat kurmaya çalışırlar. Bu yazıda bu irtibatın olup olmama ihtimali üzerinde duracağız.
Saralı, nöbetten sonra bütün azalarında keskin bir ağrı ve bitkinlik hisseder. Durumundan dolayı üzülür, hatta nöbetlerinde karşılaştığı bu haller sebebiyle bazıları intiharı bile düşünebilir. Peygamberimize Kur’an ayetleri inerken onun ruh halinde yaşadığı değişim sara hastalığından kaynaklanıyor olsaydı, yaşadığı o durum geçer geçmez sevinirdi. Fakat biz biliyoruz ki, o zaman zaman daralmış ve vahyin inip onun sorununu çözmesini arzulu bir şekilde istemişti.
Vahyin inişi her zaman istiğrak (manevi bir hal nedeniyle dalıp gitme), horlama vs. durumlarına neden olmuyordu. Vahiy meleği bazen insan suretinde geliyordu. Rasulullah onun Cibril olduğunu bildiği halde, normal ruh halinde bir değişiklik olmuyordu.
Sara hastası olan kimse, nöbet sırasında idrak ve düşünme kabiliyetini tamamen kaybeder. Kendisinde ve etrafında olup bitenin farkına varamaz, bilinci durur. Halbuki Hz. Peygamber ayetlerin inişinin ardından insanlara hukukun, ahlakın, kulluğun, edebi ifadenin, nasihatin en güzel örneklerini içeren o ayetleri insanlara duyurmaktadır. Benzerini getirmekten bütün insanların aciz kaldığı bir kelam, bir sara hastasının geçirdiği nöbetlerin sonucunda söylemeye başladığı sözlerin toplamı olabilir mi?
Saralı şiddetle titrer. Oysa vahiy esnasında rastlanan haller arasında, titreme hali nakledilmez. Sara hastası nöbeti sırasında saçmalar, Hz. Peygamberde böyle bir durum, kesinlikle yoktur. Onun vahiy aldığı anlardan sonra tebliğ ettiği ayetlerin toplamından oluşan Kur’an elimizdedir. Kur’an’ın beyanındaki mükemmellik ortadadır. Müslüman olmayan Araplar bile bir ifadenin Arapça’ya uygunluğunu ortaya koyabilmek için Kur’an’a başvurmak zorundadır.
Yüzbinlerce saralı insan gelip geçmiştir. Fakat bunlar içinde böylesine bir din kuran, bu düzeyde makul esaslar ve sözler ortaya koyabilen bir şahsiyete rastlanmamıştır (Hamidullah’tan naklen Yıldırım, 32).
Görüldüğü gibi, Hz. Muhammed’in sara hastası olduğu şeklindeki görüşün gerçek bir zemini yoktur. Epilepsi fiziki ve zihinsel bozulmaya neden olur ve bu türden bir belirtiye Hz. Muhammed’de rastlanmış değildir. Aksine o yeteneklerini tam kapasiteyle hayatının sonuna kadar net bir şekilde kullanabiliyordu (Watt, 1964: 19). Mekkeli müşriklerin Peygamber (s)’e sara hastası olduğu iddiasında bulunduğuna dair bir bilgi sahibi değiliz. Rasulullah ile alay etmelerinden söz eden ayetler dikkate alındığında, o inkârcıların bu hastalığı da alay konuları arasına eklememeleri herhalde düşünülemez.
***
Buhari, İsmail Ebu Abdillah (ö. h. 256), Sahihu’l-Buhari, 9 c., Daru Tavki’n-Necat, Beyrut, h. 1422.
Kahya, Esin, “Hipokrat”, İslam Ansiklopedisi, TDV Yay., İst., 1988.
Tirmizi, Ebu İsa (ö. h. 279), Süneni’t-Tirmizi, 5 c., Şirketu Mektebeti ve Matbaati Mustafa el-Bali, Mısır, 1975.
Watt, Montgomery, Muhammad: Prophet and Statesman, Oxford University Press, London, 1964.
Yıldırım, Suat, Kur’an’ı-Kerim ve Kur’an İlimlerine Giriş, 3. bs., Ensar Neşr., İst., 1989.