Salih Sedat Ersöz
Prof. Cevat Akşit’in anlatımı ile Mehmed Zahid Kotku
Aralarında Cumhurbaşkanı, Başbakanlar, bakanlar, üniversite profesörleri gibi Türkiye'nin kalkınmasında emeği geçen insanlar yetiştiren ve "Görünmeyen Üniversite" olarak isimlendirilen Mehmed Zahid Kotku hazretlerini anlatan ve O'nun icazetli talebesi olan Prof. Dr. Cevat Akşit diyor ki:
“Hocaefendi'yi Zeyrek'teki Ümmügülsüm camiine müezzin olarak tayin edildiğimde, 1956 senesinde tanıdım. Hocam sanki güneş gibi parlıyordu. Elini öptüm. Hocaefendi bir daha elimi bırakmadı. "Sağda-solda dolaşma, seni bana emanet ettiler" dedi. Artık Hocaefendi benim manevi babamdı. Ben de onun manevi oğluydum. Benim babam vefat etmiş, Hocaefendi'nin de oğlu yoktu. Valide hanımın bana çok emeği geçti. Çamaşırımı yıkadı, yemeğimi pişirdi. Gelen misafirlere sofra kurulacaksa ben kurardım. Çarşı pazara ben giderdim.”
Cevat Akşit hoca, Mehmed Zahid Efendi hazretlerini şöyle anlatıyor:
“Hocaefendi, dostlarına, talebelerine ve ailesine karşı çok vefakârdı. Vefanın üzerinde çok dururdu. Vefanın İslam'ın ziyneti (süsü) olduğunu söylerdi. Emanete riayet ve ahde vefa eden insanların, ömürlerinin bereketli olacağını, hainlerin dünyada ve ahirette rezil olacağını söylerdi. 'Emanet dindir şeker kardeşim. Vücudumuz bize emanettir. Camimiz, memleketimiz, çoluk-çocuğumuz bize emanettir. Çocuğun ekmeğini nasıl düşünüyorsak, dinimizi de düşünmek lazımdır. Meyvenin iyisini arıyorsun da, insanın huyunun iyisini neden aramıyorsun?' derdi. "Emaneti olmayanın dini yoktur. İslâm'ın kuvveti mürüvvettir. Mürüvvetli Müslüman daima hayırlara koşar, yardımlara koşar. Dinin bir de direği vardır. Bu ise vera'dır. İttika, haramlardan kaçmaya denir, şüpheli şeyden kaçmaya ise "vera" deriz.
Haram lokma ile iyi ahlâk yetişmez insanda. Şu üç esasa çok riayet etmelidir. Bunlar, haya, emanet ve sıdk'tır. Peygamber Efendimiz, 'Sadıklarla beraber olun' buyuruyor. Sözde sadakat, harekette sadakat. Bir kimsede bu esaslar olmazsa, yaptığı çalışmalar, hebayı mensurdur. Yalanla insanın işi ileri gitmez. Yalancının mumu yatsıya kadar yanar. Allah cümlemizi gaflet uykusundan uyandırsın. Hocaefendi aynı zamanda iyi bir hattattı. Bana yazı dersleri verdi. Hocaefendi hiç aksatmadan her Ramazan ayında itikafa girerdi. Ben de dedemin Denizli Yatağan'daki çilehanesinde girerdim. Vefatına yakın 4-5 sene kala izin vermedi. "Hayır buraya geleceksin, burada birlikte itikafa gireceğiz" dedi. İskenderpaşa'ya geldim. Birlikte girdik itikafa… Hocaefendi güler yüzlü, sevimli bir zât idi. Mütevazı, azîm sâhibi, hiç kimsenin gönlünü kırmaz, tanıdığına, tanımadığına selâm verir, güler yüz gösterir, gönüllerini alırdı. Hâfızası kuvvetli, konuşması samimi idi."
Cevat Akşit hoca, şöyle devam ediyor:
“Hocaefendi, Türkiye'nin sanayileşmesini istiyordu. İskenderpaşa Camii'nin önüne park eden ve cemaate ait olan yabancı markalı otomobilleri görünce üzülüyordu. Bunu da açıkça şöyle ifade ediyordu: "Yabancılardan araba almaktan vazgeçin. Caminin önünde yabancıların yaptığı otomobilleri görünce üzülüyorum. İnsanlarımızın ekmek parası için işçi olarak yabancı diyarlara gitmesi beni üzüyor. Araba alacağınıza atölyeler kurun, motor fabrikaları kurun. Muhtaç vatandaşlara iş bulun. Hem onlar İslam diyarında yaşama imkânı bulur, hem de biz, yabancıların kölesi olmaktan kurtuluruz." İşte, Erbakan Hocanın girişimiyle ve benim de ortakları arasında bulunduğum "Gümüş Motor" böyle kuruldu. Erbakan Hocanın ağır sanayi hamlesi böyle başladı.
Ben Hocaefendi'nin dizinin dibinde yetiştim. MSP döneminde, Eyüp Sultan ve Fatih'i sonra da, Hocaefendi'yi ziyarete gittik. Yanımda bulunan arkadaşlar Hocaefendi'ye dediler ki: "Cevat Hoca'yı Denizli'den MSP'den milletvekili adayı yapmak istiyoruz, fakat O, 'Ben ilim adamıyım' diyor, olmuyor". Hocaefendi bana dedi ki: "Sen ahlak ve maneviyat ilmi almadın mı? Bunların yolu da ahlak ve maneviyat değil mi? Niçin bu talebi reddediyorsun?" Hocaefendi, Erbakan Hocayı da çok sever ve ona "Necmi" derdi. O böyle deyince, adaylığı kabul ettim ve Denizli'den aday oldum.
12 Kasım'ı 13 Kasım 1980'e bağlayan gece Hocaefendi'yi rüyamda gördüm. Üç kere beni kucakladı. Sarıldık. Sabah kalkar kalkmaz İstanbul'a geldim. Doktorların yüzündeki ifadeden Hocaefendi'nin gidici olduğunu anladım. Kimseyi içeri almıyorlar. O sırada damadı Esad Efendi geldi ve beni çağırdığını söyledi. Yanına gittim. Elini öptüm. Hocaefendi'nin yüzü gülüyordu. Helalleştik. Gülümsüyordu. 13 Kasım 1980'de Perşembe günü öğleye yakın, dualar, Yasinler, tesbih ve gözyaşları ile uyur gibi bir halde iken ahirete irtihal eyledi.
Vefatı İslâm Alemi'nde de büyük üzüntüye yol açmış, Suudi Arabistan'da, Kâbe'de, Kuveyt'te ve daha başka şehirlerde gıyabında cenaze namazı kılınıp, dualar edilmişti.”
Mehmed Zahid Efendi hazretlerinden güzel sözler:
* "Saltanat sahibi olmak hüner değil, Allah'ın rızasını kazanmaktır hüner!" * "İki şey var: Seveceksin, sevileceksin!.. Sevmek için, sevilmek için ne lâzımsa onu yapacaksın!" * "En büyük felâket, insanları İslâm yolundan ayırmaktır. * "Allah korkusu gönle girmedikten sonra, sözlerin hepsi boştur." * "Ne dervişlikte, ne şeyhlikte, ne imamlıkta iş yok; iş Allah'ın rızasını kazanabilmekte, iş Allah'a kul olabilmekte!.." * "Okuma yazma bilmeyen cahil değildir; asıl cahil Allah'ı tanımayandır." * "İbadetlerin en efdali, nefesleri boşa harcamamaktır." Allah şefaatlerine nail eylesin.
NOT: 16 Kasım Pazar günü saat 11.00 de Kanal 42 Televizyonu Hasbihal programımda konuğum olacak olan değerli Mehmet İncili ağabeyimle Mehmed Zahid Kotku Hoca Efendiyi anacağız ve onun güzel ahlakı üzerine hasbihal edeceğiz İnşallah. Sizleri de bekliyoruz efendim.