Radyoloji Uzmanı Mehmet Alp Dirik: “Solgun yüzü dikkate alın”
Dünya Talesemi Günü kapsamında hastaları bilgilendirici açıklamalarda bulunan Radyoloji Uzmanı Mehmet Alp Dirik: “Solgun yüzü dikkate alın” dedi.
Talesemi diğer adıyla Akdeniz Anemisi’nin, dünyada ve ülkemizde sık görülen, ailesel geçişi olan kalıtsal bir kan hastalığı olduğunu belirten Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Radyoloji Uzmanı Mehmet Alp Dirik, bu hastalığı taşıyan kişilerin büyük çoğunluğunun hastalıktan habersiz olduğuna dikkat çekerek “solgun yüzü dikkate alın” uyarısında bulundu.
“Akdeniz Anemisi kalıtsal bir hastalıktır”
Mehmet Alp Dirik, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada şunları kaydetti:
“1993 yılından beri her yıl 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü kapsamında, hastalığa ilişkin bilgilendirmeler yapılmaktadır. Talasemi, öncelikle Akdeniz Bölgesi’nde görülmesine rağmen, göçlerle yayılması sonucunda dünyanın her ülkesinde karşılaşılmaya başlanan kalıtsal bir kan hastalığıdır.
Anne ve babadan çocuklara geçebilen Talasemi, dokulara oksijen taşıyan kırmızı kan hücrelerindeki hemoglobin molekülünün yapımının genetik bir hasar sonucu bozulması ya da yetersizlik oluşması durumunda gelişir.
Aşırı demir birikimi tehlikesi!
Yüzde solukluk, halsizlik, çabuk yorulma, çarpıntı, gelişme geriliği gibi belirtilerle kendisini gösteren Talasemi’nin, tedavi edilmediği takdirde karaciğer ve dalak büyümesine bağlı olarak karın şişliği ve yüz kemiklerinde şekil bozukluğuna neden olduğunu belirten Dirik,” Tedavisi oldukça zahmetli ve pahalı olan Talasemi hastalığında, birey yaşam boyu 3-4 haftada bir kan almak zorunda. Sürekli kan alan hastaların vücudunda da demir birikiyor. Aşırı demir birikimi, başta kalp ve karaciğer olmak üzere tüm organlarda tahribata neden oluyor” dedi.
Taşıyıcı olduğunuzu nasıl anlarsınız?
Talasemi hastalarının büyük bir kısmının hastalığı taşıdığından habersiz şekilde yaşadıklarına dikkat çeken Dirik şöyle konuştu: ”Bu kişiler ancak talasemi majörlü bir çocuk sahibi olduklarında veya özel kan testleri yaptırdıklarında öğrenirler. Bu nedenle evlilik öncesi her iki kişinin de kan testi yaptırması çok önemli. Yapılan testlerle, her ikisi de taşıyıcı çiftler saptanarak, bu çiftlerin hasta çocuk sahibi olmalarının önlenmesi ve sağlıklı çocuk sahibi olmalarının sağlanması amaçlanıyor” diye belirtti.
Anne babanın her ikisinin de taşıyıcı olması durumunda doğacak her çocuk yüzde 25 sağlıklı, yüzde 25 hasta ve yüzde 50 olasılıkla da taşıyıcı olabiliyor. Anne ve babadan herhangi biri taşıyıcı ise yüzde 50 sağlıklı, yüzde 50 taşıyıcı bebek doğuyor. Talasemili çocuk sahibi olan çiftin, sonraki çocuklarının da hasta olma riski her doğum için yüzde 25’dir.
Kıbrıs’ta olduğu gibi ayrıca Türkiye’de Antalya, Adana ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde her 10 kişiden birinin bu genlere sahip olduğu bilinmektedir. Akdeniz, Ege ve Trakya bölgeleri, taşıyıcılığın yüksek olduğu bölgelerdir.
“Düzenli aralıklarla kan nakli yapılmalı”
Talasemi majörün tedavisinin ise aralıklı ve gerektikçe kan nakli yapılarak sağlandığını belirten Dirik, fazla kan nakillerinden dolayı ortaya çıkan aşırı demir fazlalığını gidermek için de ilaç tedavisinin önemli olduğunu söyledi.
Kemik iliği nakli ve dalağın çıkartılması gibi değişik tedavi yöntemlerine de değinen Dirik, şunları söyledi: “ Talasemi minörün tedavisine gelince; aslında bu grup insanları hasta kabul etmemek gerekir. Gerçekte, bu kişiler için bir sorun yoktur. Sınırda olan anemilerini düzeltmek için bir şey yapmak da gereksizdir. Ancak bu kişilerin hastalığın taşıyıcısı olduğu göz önünde bulundurulmalıdır.”