Mustafa Yiğit
Raf ömrü uzayan insanoğlu
Sebzelerin, meyvelerin velhasıl yiyeceklerin “raf ömrü”nü uzatmak için pek çok yöntem ortaya konuluyor.
Bu yöntemlerin çoğu da başarıya ulaşmış durumda.
Artık aylarca saklanan yiyeceklere sahibiz.
Gerçi bu raf ömrü uzama meselesinin en kötü yanı “lezzet” üzerine odaklanıyor.
Raf ömrü uzayan yiyeceklerin tadı tuzu eskisi gibi değil.
Damak tadımıza uymayan bir hal almış durumdalar.
Eskiden yiyeceklerimizin ömrü kısa olurdu ama lezzeti de bir başkaydı.
“Tadından yenmez” deyimini de eskisi gibi sık sık kullanmayışımızın arkasında aslında bu “raf ömrü” uzama meselesi var.
Sahi insanoğlunun da son dönemde ortalama yaşam süresinin uzadığı biliniyor.
Yani yeryüzü denen rafta ortalama otuz kırk yıl ömür süren insan artık yetmiş seksen yıllık bir ortalamayla yaşıyor.
Bunun pek çok gerekçesi var.
İnsanlar artık, spor yapıyorlar, kendilerine bakıyorlar, en küçük bir hastalık belirtisi olduğunda doktora koşuyorlar falan.
Genç, fit cillop gibiler.
Allah gecinden versin mesela babam varken de genç kız, hala da genç kız olan Süper Star Ajda hanım, devrimci abimizin efsane sevgilisi Nebahat Cehre ve bunlar gibi daha pek çok isim raf ömrü uzayanlara en iyi örnekler.
Öbür aleme gittiklerinde tanınmayacak haldeler.
Yeryüzüne gönderildiklerinde neydiler, şimdi ne şekildeler…
Sahi hiç akıllarından geçmiyor mu, hayatı “uzatma çabası” yerine “derinleştirme çabasına” girelim diye?
Bu yalnızca sanat dünyasında böyle değil…
Kendi evimizde, mahallemizde, şehrimizde de bu şekilde.
Artık insanoğlunun raf ömrünün uzamasıyla birlikte tadı kaçmış durumda.
Tadından yenmez diyebileceğimiz adam sayısı bu nedenle bir elin parmaklarını geçmiyor.
Eskiden çok sık duyduğumuz şu cümleyi de artık duymaz olduk.
Ne derdi eskiler; “şunun şurasında ömrümüz ne kadar ki, biran önce çocuğun mürüvvetini görelim, torun sahibi olalım.”
Evet şunun şurasında ne ömrümüz kaldı ki?
Bu şuurla hareket eden insan, aslında ölüme çok mu çok yakın olduğunu hissederdi…
O yüzden yeryüzünde söyleyebileceği en güzel cümleleri söyler, yapabileceği en güzel şeyleri yapar ve giderdi…
Şimdi ise vakti bol!
Yaş ortalaması 80’i vurdu…
Güzel olan, iyi olan şeyleri yapması için önünde daha çok mu çok uzun süre var…
Yaşamaya bakmalı…
Hatta yaşarken yaşlanmalı ama ihtiyarlamamalı.
Yüzünde kırışık, sakal gibi ihtiyarlığa dair emarelere de rastlanmamalı…
Pamuk yüzlü nine imajı mı?
Ne kadar iğrenç!
Torun torba sevmek mi?
Ne kadar banal!
Belki seksenli yaşlarda bu olabilir ama, daha ne ki 65’ine yeni girmiş…
Önünde daha çok uzun seneler var…
Çapkınlık yapabilir hala…
Yalnızca kendini düşünebilir hala…
Diğergam olmasına gerek yok çünkü yaşı çok mu çok genç…
İşte böyledir raf ömrü uzayan insanoğlunun son hali…
Buzluktaki yiyecekler gibi taze görünümlü ama lezzetsiz bir insan manzarasıdır karşımızda duran.