Derviş Argun
Replik: Saldırıları Derhal Durdurun!
Son birkaç gündür Kudüs’te yaşananlar ve Gazze’ye yapılan saldırılardan dolayı duyduğumuz replik. Saldırıları derhal durdurun! İyi de niye? Bu sözünüz İsrail’in neresine söyleniyor acaba? Olmayan kalbine mi, bugüne kadar hiç çalışmamış merhametine mi, daha önce yaptığı sayısız katliamlardan dolayı olabileceğini zannettiğiniz pişmanlığına mı? Söyler misiniz, bu sözü İsrail’in neresine söylüyorsunuz?
Kusura bakmayın ama biz aptal değiliz. Bu sözün muhatabı İsrail değil, bizleriz. Yani dedim işte. Bak, binlerce km uçak yolculuğu da yaptık. İsrail’in Filistinlilere yaptığı saldırıların finansörü olan Arap ülkelerinin dışişleri bakanlarını da ziyaret ettik. Defalarca görüştük, konuştuk.
Peki sonuç? Saldırıları derhal durdurun!
İsrail’in de çok umurundaydı. Açık söyleyeyim bu sözel meydan okumaların İsrail’in nezdinde, çantasında ne olduğu bilinmediği için göğsünden vurulan 18 yaşındaki Filistinli kız kadar bile ürkütücülüğü yok. Olamaz da.
İsrail’in anladığı tek şey, direniş ve acıtıcı cezalandırmadır. Başkası lafügüzaf. Kaç kuşaktır bu süreçlere şahitlik ediyoruz. Ağzından bu cümleleri duymadığımız geçmiş siyasetçi yok. İsrail, her obezleşme döneminde yakar, yıkar, katleder bizim siyasetçiler de iktidarıyla muhalefetiyle bu nakaratı tekrar ederler.
Peki, bu bizim beceremeyeceğimize olan inancımızdan mı, becermediğimiz konuya olan inancımızdan mı kaynaklanıyor? Bana göre net ikinci şık. Biz Filistin’in özgür olmasını, İsrail’in de cezalandırılmasını istemiyoruz. Eğer isteseydik, 1974 yılı Kıbrıs harekâtında Yunanı, 2020 yılı 2. Dağlık Karabağ savaşında Ermenistan’ı cezalandırdığımız gibi İsrail’i de cezalandırırdık. Azerbaycan’a yardım ettiğimiz gibi Filistin’ e de tüm dünyanın şaşkınlıktan ağzını açacak düzeyde bir destek verirdik. İsrail semalarındaki ışıltı, iddia edildiği gibi İran değil bize ait füzelerden çıkardı ve gökyüzü çok daha aydınlık olur bu ışıltıya umut bağlayanlar daha çok mutlu olurdu.
Biz Filistin’in özgür olmasını hiç istemedik. Bizim derin zihin dünyamızda, Osmanlı’ya ihanet eden, evlerini ve arsalarını İsrail’e satan Filistinli Arap portresi halen hâkim görüntü. Görece duruşlar üzerinden Filistin davasını çözecekmiş gibi yaptık. Bize bağladıkları umudu hep götürüp çamura sapladık. Sahada kimsemiz yok. İsrail tarafından Filistin davasına katkı sağlarken açık edilen tek resmi görevlimiz yok. İsrail tarafına atılan ve Türk menşeli olan tek mermimiz yok. İsrail’in elinde ve üzerinde “Made in Turkey” yazan tek bir askeri aparat hatta konfeksiyon ürünü yok. Tüm bunları yapamıyorsak bile KIZILAY tarafından organize edilen en az 10 gemilik bir filo ile denizden ablukayı kırabiliriz. Bu bile bir şey. Ama itiraf edelim ki biz Filistin’in özgürlüğünü hiç istemedik.
Bunu dini sebeplerle, ümmet bilinciyle yapmayacaksak bile, İsrail’in bir devlet olarak, Siyonistlerin zihin dünyasında kurulması gündeme geldiği günden bugüne, düşmanlarımıza verdiği amansız desteğin intikamı olarak yapalım. Uğraştığımız tüm ekonomik, siyasi ve sosyolojik çalkantıların tam göbeğinde İsrail var. Yaşadığımız tüm terör süreçlerinin aklı ve tedarikçisi İsrail. Bunlar bilinen ve kabul edilen gerçeklerken, hangi olmayan gerekçenin derdini çekiyoruz.
Filistin’in ve HAMAS’ın muktedir olamayan ses tonuna sahip kesimlerin söylediği, Saldırıları derhal durdurun gürültüsüne ihtiyacı yok. Onların ihtiyacı, ya kendi gençlerinin savaşacağı teçhizatı tedarik ya da koçlar gibi müdahale edip İsrail’in dişini eline vermek. Her ikisini de yaparız yapmasına da, biz Filistin’in özgür olmasını hiç istemedik.
Ne İsrail saldırılarından vazgeçer ne de HAMAS topraklarını savunmaktan. Mesele bizim nerede durduğumuzda.